Danimarka'nın Ankara Büyükelçisi Vahr, “İlk geldiğimde edebiyat öğrencilerine Cumhuriyet öncesi edebiyatı sormuştum, ilgilenmemişlerdi. Şimdi ülke tarihinden biraz daha fazla gurur duyuluyor” dedi.
Danimarka Büyükelçisi Jesper Vahr, 21 yıl önce eşiyle balayına geldiği Türkiye'ye yıllar sonra büyükelçi olarak atandı. Sırt çantasıyla Türkiye'nin birçok turistik ilini gezdiklerini anlatan Vahr, “Balayı için geldiğim ülkede büyükelçi olmam benim için çok güzel bir süpriz oldu” dedi. Vahr, Türkiye ve Türkler ile ilgili gözlemlerini, Yeni Şafak'ın sorularını yanıtladı. Kütüphanesinde İngilizce Kur'an hemen İncil'in yanında dururken, Vahr zaman zaman Kur'an'ı açıp incelediğini söyledi.
Birkaç kez Türkiye'ye geldim, bunlardan ilki 21 yıl önceydi. Sekiz hafta süreyle eşimle beraber uzunca bir balayı yaptık.
Sırt çantasıyla seyahat etmiştik Daha sonra ben tekrar geldim Türkiye'ye. Türkiye'ye atanmamdan çok önce Orhan Pamuk'un Kar kitabını okumuştum. Şimdi de Elif Şafak'ın Baba ve Piç kitabını okuyorum.
Sırt çantasıyla seyahat ederken öğrenmemiz gereken bazı kelimeler vardı. Mesela ekmek, su ve üzüm.
Yemek olarak kebapları seviyorum.
İlk geldiğimde bazı edebiyat öğrencileriyle tanışmıştım. Bu öğrenciler ile konuşurken Cumhuriyet dönemi öncesi edebiyatına dair bazı sorular sordum. Bu konuya değinmeden atladılar. Şimdi ülke tarihinden belki biraz daha fazla gurur duyuluyor o döneme göre.
2005'te başlatılan müzakere sürecini biz tamamen destekliyoruz. Belirtilen kriterleri ve AB mevzuatını yerine getirdiği sürece ve biraz da AB'nin içine alma kapasitesiyle bağlantılı olarak Türkiye'nin üyeliğini tamamen destekliyoruz. Aynı zamanda Türkiye'nin AB üyesi olma özlemini de.
Ben ve eşim burada seyahat ederken insanlardan hep çok yakın ve sıcak ilgi gördük. Bizi evlerine davet ettiler. Bir fakir aileyle birlikte bayram geçirdik. Yanılmıyorsam Kaş'taydı. Küçük bir pansiyonun odasında kalıyorduk. Aile bizi kestikleri kurbanın etini beraberce yemeğe davet etti. O zaman ki izlenimlerimiz şu an için de geçerli. Türkler daha açık, daha içten insanlar. Danimarkalılar biraz daha içlerine kapanık, daha mesafeli insanlardır. Ülke ise tabii ki çok değişti. Ekonomik açıdan son 21 yılda gösterilen gelişme olağanüstü.
Danimarka kesinlikle PKK'yı terör örgütü olarak görüyor ve reddediyor. Ama PKK ile Roj TV arasındaki bağlantı konusu siyasi bir konu değil. Onun için Danimarka hükümeti bu konuda söz söyleme durumunda değil. Başsavcı konuyu mahkemeye götürüp götürmeyeceğine karar verecek. Burada önemli olan başsavcının sunacağı delillere olan güveni ve inancı. Hiçbir başsavcı güvenmeyeceği delillerle mahkemeye gitmez. Biz bu aşamada yargıdan mesafeli durmaya çalışırız. Ama biliyorum ki Türk makamları Danimarka makamlarına belgeler sundular ve bu belgeler değerlendiriliyor.
Kriz Danimarka'nın Müslüman dünyadaki imajını etkiledi. Tekrar eski yörüngesine oturması biraz vakit alır. Türkiye'deki son 2 aylık deneyimim gösteriyor ki bu kriz artık büyük bir etki bırakmıyor. Bunun sebebi de o te Türk hükümetinin çok ölçülü hareket etmiş olması. Zannediyorum ki biz krizden eskisine oranla daha güçlü çıktık. Çünkü Danimarka seçimleri bağlamında Hz.Muhammed'in bir karikatürü daha yayınlandı. Herkesten gayet ölçülü bir tepki geldi. 'Biz bu tuzağa düşmeyeceğiz' gibi bir davranış içindeydi herkes. Ateşe benzin dökmekten ziyade sessiz bir biçimde geçildi. Bu da gösteriyor ki karikatür krizinden biz de bir şeyler öğrendik.