MHP ve CHP tabanına: Gidilen yol doğru mu?

Yeni Şafak
00:0020/11/2009, Cuma
G: 20/11/2009, Cuma
Yeni Şafak
MHP ve CHP tabanına: Gidilen yol doğru mu?
MHP ve CHP tabanına: Gidilen yol doğru mu?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, MHP ve CHP'nin parti tabanına seslenerek, "Başınızı iki elinizin arasına alın düşünün: Şu yaklaşım tarzı doğru mu? Bu gidilen yol doğru bir yol mu?" diye konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Geliştirilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuşma yapıyor. Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkan satırbaşları şöyle:



  • Bu liderler konuşurken çocuklarınızı televizyon başından uzaklaştırın. Lütfen bu seviyesiz üslubu görmesinler. Siyasetle ilgili olarak böyle bir imaj oluşmasın. Ne ben ne de teşkilatımın herhangi mensubu bu dili bu üslubu kullanmayacaktır.

  • Milletimizin aldatılmasına yanlış yönlendirilmesine asla izin vermeyeceğiz.

  • Her toplumun tartışılmaz değerleri var. Bu değerler üzerine konuşan kişi bin düşünüp bir laf etmelidirler.

  • Bir şehit annesini TBMM'ye getirmek oradan ona slogan attırmak provakosyon değil de nedir? Şehit ailelerini yalanla iftira ile galeyena getirmek provakosyon değil de nedir?

  • CHP'nin yıllar önceki raporunda kabul edemeyeceğimiz şeyler var.

  • Ana dil yasağı ile ilgili her türlü yasal düzenleme yürürlükten kaldırılacak. Yurttaşların yazabilmeleri, eğitilebilmeleri sağlanacak. Bu ifadeler bana ait değil. Bu ifadeler, SHP Genel Sekreteri Deniz Baykal tarafından hazırlanan SHP raporunda yer alan ifadeler.

  • Bu raporlar Deniz Baykal'ın imzası dururken, Baykal çıkıp dil konusunda yapılanları bir gaflet olarak değerlendiriyor.

  • Alparslan Türkeş'in hoşgörülü yapıcı tavrı hatırlatıldığında, Bahçeli hop oturuyor, hop kalkıyor. Sayın Türkeş, özgürlükçüdür, açılımcıdır.

  • Belgelerle konuşacağız. Ne söylendiniz hepsi kayıt altında. "Nasıl olsa unuttururuz böylece de yuttururuz" diyorlar.

  • Bu tutarsızlık siyasete birşey katar mı ?

  • MHP ve CHP'nin tabanına sesleniyorum. Başınızı iki elinizin arasına alın düşünün: Şu yaklaşım tarzı doğru mu? Bu gidilen yol doğru bir yol mu?

  • Anayasanı değiştirilmesi milletin çoğunun talep ettiği birşey. Hadi millete gidelim. Amaonlara göre millet göbeğinin kaşıyanlar. Göbeğini kaşıyanlar anlamaz. Biz diyoruz ki milletim ne kadar anlıyorsa biz de o kadar anlarız. Demokrasilerde seçilmek maharet değildir, seçmek maharettir.

    AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,'Statükonun devam etmesi demek, daha fazla şehit demektir, daha fazla ölüm demektir, daha fazla kan ve daha fazla yüreği parçalanmış anne demektir. Açık söylüyorum, 'statüko devam etsin' demek, ölümlere, çatışmalara, yıkıma, haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe ortak olmak demektir' dedi.

    Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, partilerinin 3. Büyük Kongresi'nde, hizmete hasret kalmış köylere, beldelere, ilçe ve illere hizmet götürme aşkının devam ettiğini, Türkiye'yi büyütme azim ve kararlığının hiç eksilmediğini, huzura, güvene istikrara, adalete susamış gönüllerin bu susuzluğunu giderme gayretlerinin artarak devam ettiğini, coşkularının asla eksilmediğini, Türkiye için umut, millet için ufuk olduklarını ifade etme fırsatı bulduklarını söyledi.

    'O muhteşem salon AK Parti'nin bir Türkiye partisi olduğunu, Türkiye'nin tüm renklerini, tüm seslerini kucakladığını somut bir şekilde ortaya koydu' diyen Erdoğan, tüm dünyanın duyacağı şekilde 'Biz Türkiyeyiz, biz birlikte Türkiyeyiz' diye haykırdıklarını söyledi.

    Başbakan Erdoğan 3 Kasım 2002'de elde ettikleri başarının yıl dönümünü, bir bölgenin, bir sahil şeridinin partisi olduklarını söyleyerek değil, 'Biz birlikte Türkiyeyiz' diyerek kutladıklarını belirten Erdoğan, 81 vilayetin tamamında temsil yetkisini almış bir parti olarak ortaya çıktıklarını iade etti.  

    Erdoğan 18 Kasımda tek başına iktidara gelişlerinin 7. yılını doldurduklarını hatırlatarak, AK Parti'yi kurdukları andan itibaren yeni bir siyaset geleneğini Türkiye'ye kazandırmak, siyaseti hizmet anlayışı üzerinden inşa etmek, yeni bir siyaset dili kurgulamak için çalıştıklarını vurgulayarak, tutarsızlık, hamaset, istismar, çamur atmanın, iftira atmanın, karalamanın siyaset zeminlerinde yer bulamadığını söyledi. 

    Ayrımcı bir dil kullanmadıklarına, gerilimlere kapı aralayan bir üsluba asla tenezzül etmediklerine işaret eden Erdoğan, her zaman yapıcı, tutarlı olmaya, tutabilecekleri sözler vermeye, verdikleri sözleri tutmaya gayret gösterdiklerini dile getirdi. 

    'Biz gönüller yıkmaya değil, gönüller yapmaya geldik. Her zaman gönüllere hitap ettik. Bu toprakları bize vatan kılan bu topraklarda sevgi medeniyetinin tohumlarını saçan ulular her zaman rehberimiz oldu' diyen Başbakan Erdoğan, 'öfke onlara uysallık bize, güceniklik onlara gönül almak bize, suçlamak onlara katlanmak bize, acizlik onlara hoş görmek bize, anlaşmazlık onlara adalet bize, haksızlık onlara bağışlamak bize' diyen Şeyh Edebali'yi örnek aldıklarını belirtti. 


    'CESUR BİR ADIM ATTIK'

    Türkiye'nin kanayan yarasına merhem bulmak için zor ama bir o kadar da hayırlı bir yolculuğa çıktıklarını dile getiren Erdoğan, yıllardır çözülemeyen meselelere neşter vurmak için, ihmal edilmiş, ötelenmiş sorunları çözmek, asgariye indirmek için cesur bir adım attıklarını söyledi. Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: 

    'Son derece samimi hislerle, son derece hasbi ama hesabi değil niyetlerle ve annelerin akan gözyaşlarını dindirmek hedefiyle yola çıktık. Bu ülkede bir terör meselesi var mı? Evet var. O zaman bu meseleyi çözmek zorundayız, iktidarıyla muhalefetiyle... Bu ülkede terörün istismar ettiği hatta nemalandığı bir Kürt meselesi var mı? Evet var. O zaman bu meseleyi çözmek, iktidarıyla muhalefetiyle tüm vatandaşlarımızın bu ülkeye aidiyetlerini güçlendirmek, birliği, bütünlüğü, kardeşliği pekiştirmek ve Türkiye'ye yeni ufuklar açmak durumundayız. Bu ülkede benim Alevi kardeşlerimin meseleleri ve talepleri var mı? Evet var. O zaman onu da çözmek, o taleplere karşılık aramak bizim boynumuzun borcu. Bu ülkede azınlıkların sorunları var mı? Evet var, bunları çözmek de bizim vazifemiz. Aynı şekilde ekonomik sorunları, işsizliği, yoksulluğu çözmek de bu meseleleri minimize etmek de bizim görevimiz.'

    Türkiye'nin yıllar yılı bu sorunları konuşmadığını ve asgariye indirmek için netice alan hiçbir uygulama yapmadığını ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

    'Sadece konuştu, tartıştı, gündemine taşıdı. Ama ne yazık ki kalıcı çözümler üretilmedi. 'Böyle gelmiş böyle gider' diyenler, bu yaklaşımın, bu siyasetin ardına saklananlar sorunları kalıcı, kronik hale getirmekten başka bir amaca hizmet etmediler. 

    Statükonun devam etmesi demek, daha fazla şehit demektir, daha fazla ölüm demektir, daha fazla kan ve daha fazla yüreği parçalanmış anne demektir. Açık söylüyorum 'statüko devam etsin' demek, ölümlere, çatışmalara, yıkıma, haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe ortak olmak demektir. Ne diyorlar 'bırakın anneler ağlasın', bunu demek vicdansızlıktır. 'Anneler tabii ki ağlayacak' demek merhametsizliktir. Ölümleri, katliamları, işkenceyi masum yavruların mağaralarda boğazlanmasını onaylamak hatta ve hatta yüceltmek, sevgiden, şefkatten, merhametten nasibini almamaktır, alamamaktır. 

    İster Alevi olsun, ister Sünni olsun biz hepimiz Kerbela faciasını dinleyerek, Peygamberin torunlarının nasıl susuzluğa mahkum edildiğini, nasıl katledildiklerini, sahranın ortasında nasıl zulme maruz kaldıklarını okuyarak büyüdük. 2-3 yaşımızdan itibaren annelerimiz, babalarımız dedelerimiz bizlere Kerbela'yı anlattılar. Bizim tüm bir toplum olarak insan sevgimiz bu ibret dolu anın tekrar tekrar anlatılmasıyla şekillendi. Cinayetin, öldürmenin, insana zulmetmenin ne derece feci olduğunu Kerbela örneği üzerinden belleğimize yerleştirdik. Bir insanı öldürmenin tüm bir alemi öldürmek olduğunu bu şekilde öğrendik. 'Evladı Kerbelayız, bu hatadır, günahtır, zulumdür, ayıptır' diyenlere yapılan Kerbela muamelesini onaylar şekilde Meclis kürsüsüne taşımak millet sevgisiyle insan sevgisiyle nasıl bağdaşır?.'


    Erdoğan, 'Merhum Alparslan Türkeş'in hoşgörülü yapıcı birleştirici tutumu hatırlatıldığında, sayın Bahçeli öfkeleniyor, hop oturuyor hop kalkıyor. Merhum Alparslan Türkeş'in meseleye ilişkin yıllar önce dile getirdiği tespitler, bugün mirasçılarının tutum ve davranışlarından fersah fersah ileridedir, özgürlükçüdür, açılımcıdır' dedi.

    Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda bir konuşma yaptı.

    'Sıkıştıkları her yerde Atatürk'ün arkasına saklanıyorlar, kendi köhne zihniyetlerini Atatürk'ü istismar ederek perdelemek istiyorlar' diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

    ' (Atam İzindeyiz) pankartlarının arkasına gizlenince, milletin görüş alanından çıktıklarını zannediyorlar. Eminim ki benim aziz milletim bu istismarın cevabını en güzel şekilde verecektir. İnanıyorum ki benim Alevi kardeşim bu istismarcıların gerçek yüzünü görecektir. Bakınız çok samimi olarak  söylüyorum, biz, bir dil sürçmesinin, yanlış anlamanın, algının peşine düşen, onu istismar eden siyasetçilerden olmadık, olmuyoruz.  Siyasi tarihimiz boyunca sözlerimizin nasıl çarpıtıldığını, nasıl yanlış aksettirildiğini defalarca yaşadık, gördük. Ancak burada, bir dil sürçmesi, bir yanlış anlama, bir yanlış aksettirme durumu yok. Burada, bir zihniyetin, bir niyetin, bir bakış açısının dışa vurumu var.'


    'BİR İLERİ İKİ GERİ'

    Erdoğan, şöyle devam etti:

    'Nitekim, şu ana kadar samimi bir şekilde özür dilemek yerine sözlerinin arkasında durdular. Atatürk'ü istismar ettiler ve koltuklarında durmaya devam ediyorlar. Ne yazık ki bakıyorsunuz Tuncelili, Nazimiyeli, o da tutmuş oradan bu sözleri alkışlıyor. Daha sonra manevra yapıyor. Daha sonra tepkiler gelince 'bizde biat kültürü yok' diyor. Ama arkasından hemen gerekli olan şeyler yapılınca bu sefer yeni bir manevra yapıyor. Yani bir ileri iki geri, böyle bir durum işte biz bu üsluba karşıyız işte biz bu tavra, tutuma, davranışlara karşıyız. Ülkem de karşı.

    Bize bölücü yaftasını yakıştırmaya çalışanların ta kendisi aynada kendilerini seyrediyorlar. Asıl bölücü onlar, ortaya bunu koydular da asıl bu tür kampanyaları sürdüren ana muhalefettir, muhalefettir. Çünkü sen eğer 81 vilayette halkınla kucaklaşamıyorsan, halkınla bütünleşemiyorsan, 'Ben Türkiye'nin partisiyim' diyemezsin. 'Biz hep birlikte Türkiyeyiz' diyoruz. Ama bunlar diyemez. Niye vaka o değil de onun için. Bunu görmek lazım bu lafla olmuyor uygulamayla oluyor. Şu anda vaka nedir, Türkiye'nin 81 vilayetinde, evet bütünüyle olabilen tek parti AK Parti'dir bundan başka gerçek yok. Çünkü biz halkımızın arasında en ufak bir ayrıma gitmedik asla böyle bir şey düşünmedik, düşünmüyoruz. Ülkemizin gerçeklerini görerek, tespitlerimizi yaptık ve buna göre hareket ettik. İşte bu tutarsızlıkları görüp, asıl niyetlerinin, asıl hedeflerinin ne olduğunu tek tek milletimizle paylaşmamız gerekiyor. Bu kadro bunu yapacaktır.' 


    'ATILAN HER İFTİRAYA ANINDA CEVAP VERECEĞİZ,'

    Geçen hafta 81 vilayeti dolaştıklarını ve 'Milli birlik ve kardeşlik projesini ve demokratik açılım sürecini' anlattıklarını anımsatan AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

     'Milli birlik ve kardeşliğe aykırı düşünenler. Ne istiyorlar? Milli birliği istemiyorlar. Onlar başka bir şey istiyorlar. Kardeşliği istemiyorlar. Demek başka bir şey istiyorlar, o zaman diyoruz ki 'çıkın ne istediğinizi söyleyin'. Ne istediklerini söylüyorlar mı? Hayır, söyledikleri hep şu 'hani siz gene bir şey getirmediniz ki'. Ya biz getiriyoruz da senin gözlerin görmüyor, kulakların duymuyor, dilin gerçekleri söyleyemiyor. Ben ne yapayım. Rahatsızlık burada, bu sürece başladığı andan itibaren bizim birleştirici, bütünleştirici yapıcı üslubumuza, söylemimize karşı sürekli yakıcı, tahrip edici, tahrik edici ayrıştırıcı bir üslup kullandılar.

    Geçen hafta her iki meclis oturumunda da Salı ve Cuma, CHP ve MHP liderlerinin ve milletvekillerinin kullandığı ifadeleri şöyle alt alta koyup lütfen bakınız. Benim  burada o ifadeleri tekrar etmeye terbiyem müsaade etmiyor ve buradan bizi izleyen tüm vatandaşlarıma da samimi bir ricada bulunuyorum. Lütfen bu liderler konuşurken, çocuklarınızı televizyon başından uzaklaştırın, lütfen. Lütfen bu öfkeyi, bu nefreti, bu seviyesiz üslubu görmesinler. Ağza alınamayacak kelimelerin meclis kürsüsünden pervasızca serdedildiğini, lütfen çocuklarımız duymasınlar. Geleceğin nesillerinde siyasetle ilgili olarak böyle bir imaj oluşmasın. Yine buradan bir kez daha tekrar ediyorum. Ne de teşkilatımın herhangi bir mensubu bu dili bu üslubu, asla kullanmayacaktır, kullanamaz. Atılan her iftiraya anında cevap vereceğiz, her ithamı anında yanıtlayacağız, her iddianın gerçek boyutunu hızlı bir şekilde ortaya koyacağız.'

    Erdoğan, milletin aldatılmasına, yanlış yönlendirilmesine, tahrik edilmesine asla müsaade etmeyeceklerini kaydetti.

    Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    'Merhum Alparslan Türkeş'in hoşgörülü yapıcı, birleştirici tutumu hatırlatıldığında, Sayın Bahçeli öfkeleniyor, hop oturuyor hop kalkıyor. Merhum Alparslan Türkeş'in meseleye ilişkin yıllar önce dile getirdiği tespitler, bugün mirasçılarının tutum ve davranışlarından fersah fersah ilerdedir, özgürlükçüdür, açılımcıdır. Bu kadar da değil birinci, ikinci ve üçüncü uyum paketleri DSP, MHP ve ANAP koalisyonunda çıkarıldı. Sadece üçüncü uyum paketinden bir örnek vermek istiyorum. Delillerle konuşacağız, belgeyle konuşacağız öyle afaki değil. Tarihi hiç bir zaman affetmez. İşte bunları da affetmiyor. Ne söylediniz bunların hepsi kayıt kuyut altında, bir yere kaçamazsınız. Ama hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Nasıl olsa biz 'unuttururuz' ve böylece de 'yuttururuz' diyorlar.'