İMKB Başkanı Erkan, “Kriz sonrası dönemin yükselen ekonomisi Türkiye oldu” dedi.
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Başkanı Hüseyin Erkan, kriz sonrası dönemin yükselen ekonomisinin Türkiye olduğunu belirterek, 'OECD raporlarına göre, 2010 yılındaki büyüme beklentisi yüzde 8,2. 9 ay itibariyle toplamına baktığımızda yüzde 8,9 büyümüşüz. Seneyi de herhalde yüzde 8'in üzerinde kapatacağız gibi gözüküyor' dedi.
Işık Üniversitesinin Şile Yerleşkesi'nde düzenlenen 'Ekonomiye Yön Verenler Kampüste' konulu konferansta konuşan Erkan, Türkiye'nin kriz sonrası bir toparlanma süreci içinden geçtiğini belirterek, bu toparlanma sürecinde hükümetlerin rolünün çok önemli olduğunu söyledi.
Eskiden gelişmekte olan ülkelerin dalgalanmalarını çok büyük bulduklarını anlatan Erkan, şunları kaydetti:
'2008-2009 yılının kriz dönemi içerisinde bizim borsamızdaki dalgalanma, Amerika piyasalarının daha altındaydı. En büyük sorun Amerika'da yaşandığı için, en büyük piyasa da orası olduğu için toplam Amerika piyasalarındaki değer kaybı yani hisse senetleri piyasalarındaki değer kaybı yüzde 32-33'ler seviyesinde kaldı. Tüm dünya ortalaması yüzde 52'dir 2008 yılında. Biz Türkiye olarak bu ortalamanın yüzde 49-50'lerle biraz yukarısında kaldık. Dünya ortalamasının da biraz altında kaldık.'
1999 yılında gelişmekte olan ülkelerin büyüklüğü henüz o kadar büyük değilken dünya borsalarındaki toplam değerin yüzde 3'ünü teşkil ettiğini belirten Erkan, bu oranın 2004 yılında yüzde 9'a kadar çıktığını, 2009 yılında ise yüzde 23'e yükseldiğini anlattı.
Erkan, 2010 yılında bu oranın biraz daha büyüdüğünü belirterek, 'Çünkü gelişen ülkelerin borsaları büyüdü. Gelişmiş olan ülkelerin borsaları ise hala eksi yazıyor bu sene. Dolayısıyla toplam piyasa değerleri de benim tahminim bu sene yüzde 30'ları geçecektir' diye konuştu.
İşlem hacimlerine bakıldığında 1999 yılında toplam işlem hacminin sadece yüzde 2'sinin gelişmekte olan ülkelerde gerçekleştirildiğini ifade eden Erkan, '2004'te bu oran yüzde 5'lere çıkmış. 2009 yılında yüzde 14'lere çıkmış. Yine benim tahminimce bu oran ileriki dönemlerde yüzde 20'leri geçecektir. Gelişmekte olan ülkelerdeki toplam işlem hacminin bütün piyasalar içindeki payı gittikçe artıyor' diye konuştu.
Hüseyin Erkan, gelişmiş ve gelişmekte olan piyasalara getiriler açısından bakıldığında, Türkiye'nin hem gelişmekte olan ülkelerin ortalamasını aştığını hem de gelişmiş piyasaların çok daha üstünde bir performans gösterdiğini ifade ederek, şunları söyledi:
'Kriz sonrası dönemin yükselen ekonomisi Türkiye oldu. Türkiye, kriz döneminde ne yaptı; bankacılık sistemi sağlam bir şekilde ayaktaydı. Türkiye'de gelişmiş bir türev piyasamız yok. Riskli enstrümanlarımız, kaldıraçlı enstrümanlarımız yok. Mortgage dediğimiz olay Türkiye'de daha yeni düzenlemesi yapılmış 5-6 seneyi geçmez. Bankacılık sektöründe ciddi bir risk görüntüsü yok. Türkiye ekonomisi çok büyük bir ilerleme kaydetmiş. 2001 yılında Gayri Safi Milli Hasıla'nın yüzde 80-85'ine yaklaşan toplam kamu sektörü borcu vardı. Bunu düşürmüşüz, şu anda yüzde 45'lerin altına inmiş. Hatta belki bu senenin sonunda yüzde 42'lerden bahsedilebilir. Yani ülkenin ekonomisi 3 katına büyüdü. Borçlar o hızla büyümedi. Artı ödemeler vardı. Borçlanma ihtiyacı azaldı. Nominal değerler baktığımızda belki düşmedi ama toplam içerisindeki payı düştü. Türkiye şu anda tüm Maastricht kriterlerini karşılar hale geldi.'
Avrupa'da şu anda böyle ülke bulunmadığını belirten Erkan, 'Hala Türkiye AB üyesi değil ama AB üyesi olan ülkelerin neredeyse tamamı, Maastricht kriterlerini şu anda karşılayamaz halde' diye konuştu.
Türkiye'deki büyüme hedeflerine de değinen Erkan, 'OECD raporlarına göre, 2010 yılındaki büyüme beklentisi yüzde 8,2. 9 ay itibariyle toplamına baktığımızda yüzde 8,9 büyümüşüz. Seneyi de herhalde yüzde 8'in üzerinde kapatacağız gibi gözüküyor. İleriki dönemlerde de G 20 arasında en azından ekonomilerden bir tanesi de Türkiye olarak bekleniyor' şeklinde konuştu.
Erkan, Türkiye'de sermaye piyasasına bakıldığı zaman da fon hareketlerinin serbest olduğunu gördüklerini belirterek, şunları kaydetti:
'Şimdi bakıyorsunuz, bazı ülkelerde fon hareketlerine bazı kısıtlamalar getiriliyor. Şimdi girenle çıkan sermayeyi, siz vergiyle eğer durdurmaya kalkarsanız, giriş çıkışları zorlaştırırsınız. Bunun getirdiği başka sorunlar olur. Türkiye, tasarrufları yüksek olan bir ülke değil. Tasarrufa, fona ihtiyacı olan bir ülke. Dolayısıyla siz sadece vergi getirerek giriş ve çıkışı maliyetlendirerek, ancak kendi borçlanmanızın maliyetini artırırsınız. Başka kimseye de faydası olmaz bunun. Getiren ülkelerde de çok da başarılı olmamıştır işin açıkçası. Kısa vadeli başarılı olmuş ama uzun vadede baktığınızda olmamıştır.'