Neden ve nasıl aşık oluyoruz? Aşk ne zaman başlar, ne kadar sürer ve ne zaman biter? Aşk sürekli bir arayış mıdır, yoksa ideal eşimizi bulduğumuzda sona eren bir serüven midir? Bu sorular çoğaltılabilir. Tıpkı her bireyin ayrı bir aşk tanımı olduğu gibi, bu sorular da kişiden kişiye hem değişebilir hem de çoğalabilir... Aşk, insanın en saf duygularından biri olduğu için onu belirli bir mahremiyetle yaşamak isteriz; bir kusur, onulmaz bir hastalık, yerine gelmeyecek bir dilek gibi… Çünkü sonunda bizi ya büyük bir hezimet bekliyor ya da ayaklarımızı yerden kesecek ve yaşamın diğer tüm dertlerini unutturacak bir yaşam. Belki de bu yüzden aşk hem en çok korktuğumuz hem de en çok yaşamaya cesaret ettiğimiz duygudur. Aşkı bulduğumuzda veya bulduğumuzu sandığımızda tüm işlerin yolunda gideceğini düşünürüz. Oysa bu büyük bir yanılsamadır. Çünkü, her duygu gibi bu da zamanla değişebilir, dönüşüp başkalaşabilir veya kaybolabilir... Değişmeyen şey ise aşk duygusunu yaşama kararlılığımızdır. Hal böyle olunca, insanın bu durumla ilgili uzman bir görüşe ihtiyacı oluyor; bu durumu sağlıklı bir şekilde yaşamak için ya da belki bir teselli için… Çağatay Öztürk, “Kod Adı İnsan”dan sonra, bu sefer insanın en eski duygu-durumlarından biri olan 'aşk'ı, “Kod Adı Aşk ve Aldatmak” kitabında mercek altına alıyor. Aşkın hangi ihtiyaçtan doğduğunu, nasıl başladığını, gelişim evresinde nelerle karşılaştığımızı, bu duyguyu yaşarken bizi etkileyen segmentleri, bu duygumuz tatmin edilmediğinde içine girdiğimiz psiko-durumu ve sonuçlarını mesleğinin (psikoterapist) yetkinliğiyle anlatıyor. Kitapta, insanın bu psikolojik durumu, literatürün bu konuyla en çok ilgilenen üstatlarının (S. Freud, C. G. Jung, M. Klein) görüşleri ışığında anlatılıyor. Ayrıca buna, yazarın kendi danışanlarının her biri hayat hakkında büyük mesajlar içeren hikayeleri de eşlik ediyor.