Tüm insanlar tek bir lisan olmuş, tüm diller tek bir dile dönüyor. Ve Mekke'de İslam milleti dile geliyor: “Davetine geldim Rabbim, Lebbeyk Allahümme Lebbeyk!”
Sokaklardan, caddelerden, tunellerden, meydanlardan insan akıyor.
Hepsinin de dili farklı, rengi farklı.
Ancak bu farklılıklar içinde bir birlikleri var. Koca bir şehir, koskoca, ”İslam milleti” dile gelmiş, “Lebbeyk”diyor. “Rabbim sen çağırdın davetine icabet ettim geldim”
Tüm lisanlar tek bir lisan oluyor. Tüm diller tek bir dile dönüyor. Ve insanlar akıyor Mekke'ye. Kutsal şehir Mekke, İslam dünyasının dili olup, “Lebbeyk, Allahümme Lebbeyk” diyor.
Mekke'de hangi yöne giden araca binerseniz binip, az sonra trafik tıkanacak ve siz yürümek zorunda kalacaksınız.
Mekke'de yürüyen kafilelerin peşine takılın, bir yer sormaya, bir şey demeye gerek yoktur. Çünkü Mekke'de insanlar oluk oluk Kabe'ye doğru akıyor.
Böyle bir kalabalığın kollarını bıraktım kendini. İnsanlar sel oldu aktı, diller, “Lebbeyk”dedi bağırdı. Herkes bir an önce kavuşmak için Kâbe'ye koştu.
Kâbe'ye koşanların arasında ben de vardım. Sokaklardan, caddelerden akıp, milyonlar bir olup Kâbe'ye vardık. Sanki bir rüyadan uyanmışım gibi baktım Kâbe'ye. İkindi namazının sıcağında tavafa durup, döndüm, döndüm etrafında. Tavaf bitti bu kez Say'e koştum. Milyonlarca hacı adayından biri olarak. Safa tepesinden başladık say etmeye. İki yeşil çizgi arasına gelince, “Hervele yapıp” daha bir canlı yürüdük. Bazı yaşlılar ve imanlı yürekleriyle yiğit gençler vardı. Sanki Peygamberimiz bir yerden kendilerini izliyor gibi, peygamberimizin düşmanlarının önünde geçerken, canlı canlı yürümesine benzer atıyorlardı adımlarını. Sanki Peygamber'in düşmanlarına nisbet yaparcasına.
Çöl sıcağında Hazreti İsmail'e bir damla su bulabilmek için Safa ile Merve arasında koşan Hazreti Hacer misali anneler vardı. Kundaktaki bebekleriyle say ediyorlardı Safa ile Merve arasında. Yaşlı annesini arabasında say ettiren, ihtiyar babasına tavaf yaptıran gençler vardı. Hazreti İsmail'e layık olmak için koşturan babalar gördüm. Hac'dayız. Yakaza âleminde gibi hissediyor insan kendini. Ruhum yıkanıyor. Doymak bilmez bir iştiha ile tavaf edip, oradan saye koşmak, umre yapıp, ardından hac farizasını yerine getirmek için koşuyoruz, koşuyorum. Biz burada milyonlarca fertlerden oluşun bir aileyiz; İslam Âlemi olarak hacdayız. Gelemeyenlerimize dua ediyoruz, gelmeleri için. Bizleri uğurlarken dua isteyenleri ihmal etmemeye çalışıyoruz. Tavaf duasında, Filistin için gözyaşı dökenlerimiz vardı. Irak kısa sürede huzura erişir diye temenniler ilettik.
Tabii ki hepimiz eşimiz, çocuklarımız, ülkemiz ve sevdiklerimiz için bol bol dualar ettik.
Saatleri durdurduk, zaman mefhumunu çıkardık aradık. Çünkü duanın, ibadetin şehrindeyiz. İbadet belirliyor, günlük hayatımızın akışını. Basın toplantıları ya da özel haberlerin peşinden koşmuyoruz. Kundaktaki bebeğiyle, yeni yürüyen çocuğuyla hacca gelen anneler elbette ki dikkatimizi çekiyor.
Hazreti Peygamber'in ahlakıyla ahlaklansın diye dualar ediyoruz.
Arafat'ın yaklaşmasıyla birlikte vakit namazları için Kâbe'de yer bulmak iyice zorlaştı. Kâbe'ye çıkan tüm caddeler artık bir mescit oldu. Bir seccade atılıyor yolun ortasına, ya da kağıt seriliyor. Orada insanlık âleminin en huzurlu namazlarından birine duruluyor. “Mekke bir mescit, Medine bir minber” oldu adeta.
Kâbi'yi seyrettim uzun uzun. Özlemişim. Seyrettikçe hasretim arttı. Hacca bir gelenin neden bir daha gelmek istediğini o sırada anladım.
Kâbe'yi seyretmenin de neden ibadet olduğunu, milyonlar onun etrafında tavaf ederken daha iyi idrak ettim.
Yakında gelinlik misal yeni örtüsüne kavuşacak Kâbe. Ancak biz o sırada olmayacağız. Çünkü Arafat'tayız. Mekke'deki Medine'deki hepsi bir olacak. Milyonlarca hacı adayı bugün Arafat'ta olacak. Cenab-ı Hakk'ın kudretini, celal isminin tecellilerine bir kez daha tanık olacağız Arafat'ta. Uçsuz bucaksız Arafat meydanının ortasına haşir meydanı kurulacak adeta. Arafat'da olacağız derken tüylerim diken diken olur. Muazzam bir manzaradır o. Dağı, taşı, ovası, tepesi insan kaynar. Hem de kefen misali bembeyaz ihramları içinde. Hazreti Peygamber'in Veda Hutbesi diye insanlık âlemine en büyük derslerden birini hediye ettiği mekanda. Hazreti Havva ile Hazreti Adem'in buluştuğu Cebel-i Rahme'ye çıkıp, dualar edeceğiz. Kimimiz Kur'andan bir aşir okuyacak. Kimimiz Yasin-i Şerifi. Cevşen okuyup, gözyaşı döken de çok olacak. En çok da dua edeceğiz. Sevdiklerimiz için.
Cebel-i Rahme dili Arafat ağzıyla, lisanı hallerimizle insanlığa İslam güneşinin ne kadar sönmez ve söndürülemez bir nur olduğunu ilan edeceğiz.
Arafat'tan on koldan, on beş yoldan akacağız Müzdelife'ye. İçimizdeki şeytana atmak üzere taşlar toplayıp, vakfeye duracağız. Sadece hacdaki bizler yapmıyoruz bu ibadetleri. Milyarları bulan İslam dünyasının yaptığı ibadetlerin dili olup koştuk Kâbe'ye. Lebbeyk dedik, tüm İslam dünyası adına. Şimdi Arafat'tan, Müzdelife'den, Mina'dan dilimizde tekbirlerle sel olup akacağız, İslam dünyası kurbanlarını kesip bayramını ederken, biz de bayramlaşacağız Kâbe'yle…