'Hayata Dönüş Operasyonu' sırasında vücudunun bir kısmı yanan mağdur Arıkan, “Beni yakan maddenin ne olduğunu bilmek istiyorum. Benim ve arkadaşlarımın kıyafetleri yanmadı. Sadece vücudumuz yandı, damla damla döküldü” diye konuştu.
Bayrampaşa Cezaevindeki 'Hayata Dönüş Operasyonu' sırasında vücudunun büyük bir kısmı yanan mağdur Hacer Arıkan, operasyona katılan herkesten şikayetçi olduğunu söyledi.
Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada dinlenen Arıkan, operasyon olduğu dönemde Bayrampaşa Cezaevi C1 koğuşunda tutuklu bulunduğunu belirtti.
Arıkan, şunları söyledi:
'Bulunduğumuz koğuşta herhangi bir isyan yoktu. Aynı cezaevinde tutuklu olan ağabeyim Erol Arıkan ile görüştükten sonra koğuşuma gittim. Gece operasyon sesiyle uyandım. Kıyafetlerimi giyerken silah sesleri duydum. Uyandığımızda bayan gardiyanlar yerlerinde yoktu. Ramazan dolayısıyla sahur olduğu için de yerlerinde bulunmamış olabilirler. Silah sesleri olduğunda askerler bizim koğuşun önüne barikat kurmuştu. Koğuştan çıkmak mümkün değildi.'
Bir süre sonra tavanda delikler açılmaya başlandığını ifade eden Arıkan, şöyle devam etti:
'Tahminime göre bu deliklerin yerleri önceden delinmişti. Çünkü bir gün üst ranzamda kitap okurken başıma taş düştü. Nedenini sorduğumda tamir yapıldığı söylendi, ancak operasyon sırasında o deliklerden bizi yakan maddeler ve bombalar atıldı. Askerlerde gaz maskesi vardı, bu nedenle askerleri görmedim. Kendi can güvenliğimizi korumak için bize atılan bombaları havalandırmaya ve camdan dışarı attık. Savunmasızdık. Atılan şeylerden yataklar tutuştu, kendi imkanlarımızla söndürdük. Yaşamla ölüm arasında gittik geldik. Nefes alamaz durumdaydık. Koğuşta 27 bayan arkadaştık. Ben koğuşun en arkasındaydım.'
Önceden açılan deliklerden bir hortum sarkıtıldığını bildiren Arıkan, şunları kaydetti:
'İçeriye bir madde salındı. O sırada bir alev topu atıldı. Yataklar yanmaya başladı. Arkadaşlarım 'yanıyoruz' diye bağırıyordu. Kaçışırken yumuşak bir şeye bastım. Daha sonradan öğrendim ki üzerine bastığım Gülsen Tuzcu'ymuş. Diğer arkadaşlarım Gülseren ve Şennur'un derileri dökülüyordu. Onları söndürmek için bir şey ararken kalçama bir madde geldi. Yere düştüm ve bir daha kalkamadım. Ölümü beklerken bir arkadaşım tarafından kurtarıldım. Direkt hastaneye götürülmedim, askerlerin 'gazino' diye adlandırdığı yere sürüklendim.'.
Arıkan, olayları anlatırken vücudundaki yanıkları mahkeme heyetine göstermek için kafasındaki peruğu çıkardı. Yüzünde yanık izleri bulunan Arıkan'ın saçlarının büyük bir kısmının olmadığı görüldü.
Askeri gazinoda isim tespiti yapıldıktan sonra durumu ağır olduğu için önce cezaevi hastanesine gönderildiğini anlatan Arıkan, 3 ay Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesinde kaldığını kaydetti.
Ayağa kalkacak hali olmamasına rağmen ayağının yatağa zincirlendiğini ifade eden Arıkan, şöyle dedi:
'Mahkemeye çıkıp tahliye talebinde bulunmak için tedavimi yarıda kestim, cezaevi hastanesine, oradan da Bakırköy Tutukevine döndüm. Sağlık sorunlarım nedeniyle Adli Tıp Kurumunun verdiği 'cezaevinde kalamaz' raporuyla tahliye edildim. Beni yakan maddenin ne olduğunu bilmek istiyorum. Bize madde tepeden atıldı. Benim ve arkadaşlarımın kıyafetleri yanmadı, sadece vücudumuz yandı, damla damla döküldü. Bir yılda 8 ameliyat geçirdim, ondan öncekilerin sayısını bilmiyorum. Bacaklarımdan alınan derilerle kafam ve vücudumdaki yanıklar düzeltildi. Bir yıl önceye kadar burnum yoktu. Omzumdan alınan parçalarla bana burun yapıldı. Bu operasyona kim katıldıysa herkesten şikayetçiyim.'
Duruşmada savunmasını yapan sanık Vedat Ceylan, olay tarihinde Elazığ Jandarma Tabur Komutanlığında görev yaptığını, olaydan 3 gün önce askeri uçakla İstanbul Hasdal'a geldiklerini söyledi.
Sabah erken saatlerde Bayrampaşa Cezaevine gittiklerini anlatan Ceylan, 'Tim çavuşuydum. İhtiyat görevlisi olarak gittik. Silahsızdık. Robokop kıyafetleri giydik. Cop ve kalkanımız vardı. Cezaevi araçlarının bulunduğu yerde bekledik. Biz operasyona müdahale etmedik. Tutukluların, cezaevi içindeki ayrı bölüme sevk edilmesi sırasında görev yaptık. Sevk ettiğimiz kişiler sağlıklıydı. Yaralı görmedik' dedi.
Ceylan, avukat Kemal Aytaç'ın, 'Cezaevinde silah, bomba, ölü görmedin mi?' sorusu üzerine, ölen ya da yaralanan kimseyi görmediğini, kendilerinin de silahsız olduğunu söyledi.
Aytaç da 'Tabur, Bayrampaşa Cezaevi için geliyor ve silahsız olduğunu söylüyor. Eğitim olarak ne yaptılar? Bu tim nasıl silahsız olduğu halde robokop olarak görev yapıyor? Buna kim inanır?' dedi.
Halil Akgün'ün ifadesinde operasyona müdahale ettiklerini söylediği hatırlatılan Ceylan, bu kişinin kendi timinde olduğunu, herhangi bir müdahalede bulunmadığını dile getirdi.
Müdahil avukatların soruları üzerine de Ceylan, toplumsal olaylara müdahale eğitimi aldığını belirterek, 'Boş durmamak için elimizdeki malzemeye göre eğitim yapıldı. Yönergelerde, yapılacak eğitim bellidir. Erlere de acemi birliğinde bu tip eğitim verilir. Bayrampaşa Cezaevi için özel bir eğitim almadık. Biz, ihtiyaç duyulduğunda görev yapacağımız söylenerek cezaevine getirildik. Neye müdahale edeceğimiz söylenmedi. Kimseyi hastaneye götürmedik' şeklinde konuştu.
O dönemde görevli olan bölük komutanı gibi bazı isimler sorulan Ceylan, bunları hatırlamadığını ifade ederek, bu kişilerin sanık olarak yer almamasını da garipsemediğini anlattı.
Sanık Tuncay Köken de olay tarihinde Elazığ'da görevli asker olduğunu, Bayrampaşa Cezaevinde mahkumları sevk edildikleri birliğe götürdüklerini kaydetti. Yaralı görmediğini dile getiren Köken, sadece içeriden duman yükseldiğini gördüğünü söyledi.
Görevinin isyanları bastırmak olduğunu söylediği daha önceki ifadesinin şimdiki ifadesiyle çeliştiğinin hatırlatılması üzerine de Köken, önceki ifadesinin alındığı 16 Mart 2006'da psikolojik tedavi gördüğünü, bu nedenle sağlıklı olmadığını, panik atak rahatsızlığının mart aylarında tekrarladığını ifade etti.
Köken, müdahil avukatlarının bazı soruları karşısında susma hakkını kullandı.
Sanık Tuncay Bilgili de Vedat Ceylan'ın timinde sıhhiye eri olduğunu belirterek, cezaevindeki operasyona müdahale etmediklerini söyledi.
Hakimin, 'Daha önceki ifadende 'içeriden gelenler yanıktı' demişsin' şeklindeki sözleri üzerine Bilgili, böyle söylentiler olduğunu, aradan zaman geçtiği için tam olarak hatırlamadığını kaydetti.
'Operasyonun amacının, açlık grevine katılmak istemeyen tutukluları örgüt liderlerinin baskısından kurtarmak olduğuna' dair beyanı bulunduğu hatırlatılan Bilgili, bunu nereden öğrendiğinin sorulması üzerine susma hakkını kullandı.
Sanıklar Sultan Dal ile Serkan Arslan da Elazığ'dan geldiklerini, Ümraniye Cezaevine gittiklerini, Bayrampaşa Cezaevinde bulunmadıklarını söylediler. Dal ve Arslan, Ümraniye Cezaevine de güvenlik amacıyla gittiklerini, operasyondan bilgileri olmadığını kaydetti.
Sanık Serkan Karaçuha da diğer askerlerden yaralı olanları duyduğunu, yaralı olarak kimseyi teslim almadığını, ateş sesi duymadığını, Bayrampaşa Cezaevinde duman gördüğünü söyledi.
Duruşma, sanıkların savunmalarının alınmasıyla devam ediyor.
Bu arada, duruşma sırasında sanıkların sorguları yapılırken, müdahil avukatların bazı sorularına sanık avukatları itiraz etti. Bu sırada sanık avukatları ile müdahil avukatlar arasında sözlü atışmalar yaşandı.