İstanbul'un göç ve deprem riski nedeniyle kuzeye doğru genişlediğini belirten Şehir Plancısı Erbatur Çavuşoğlu: Kuzeydeki su ve orman alanlarını kaybedersek bu şehirde yaşamak mümkün olmaz
Sulukule'deki yıkıma alternatif olarak oluşturdukları projelerle gündeme gelen Sınır Tanımayan Otonom Plancılar'ın (STOP) aktivistlerinden Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi Şehir Planlama Bölümü öğretim görevlilerinden Yard. Doç. Dr. Erbatur Çavuşoğlu, İstanbul'daki kentsel dönüşüm projelerini ve şehrin genişleme perspektifinin nasıl olması gerektiğini anlattı.
Sınır Tanımayan Otonom Plancılar Sulukule'deki yıkımların gündeme gelmesiyle birlikte orada yaşayan halkın sosyal sorunları etrafında bir şehircilik anlayışı oluşturmak üzere şehir ve bölge planlama alanında çalışan gönüllü akademisyenlerle kuruldu. Sulukule'yle ilgili yaptıkları dönüşüm projesini Fatih Belediyesi'ne sunan STOP gönüllüleri belediyeyle anlaşmaya vararak yıkımları engelleyemedi ancak, sivil toplumun yerel yönetime katılma çabası anlamında kalıcı bir girişim başlatmış oldu. STOP'un bu anlamda Türkiye'de bir ilki gerçekleştirdiğini savunan Çavuşoğlu şunları söyledi: “Bizim dünyada başarı örnekleri olarak değerlendirdiğimiz tüm kentsel dönüşüm projelerinde yerel halka yapılan uzun müzakere süreçleri olduğunu görüyoruz. Türkiye'de merkezde kalan bol miktarda eski bina stoku var. Bunlara çok kıymetli arsalar olarak bakılıyor ve yalnızca bu kıymete göre planlama yapılıyor.”
Bugün yürürlükte olan tüm kentsel dönüşüm projelerinin insanı merkeze koymadan yapıldığını belirten Çavuşoğlu, İstanbul'daki dönüşüm ve genişlemenin deprem riskiyle birlikte kuzeye doğru kaydığını söyledi. İstanbul'un kuzeyinde yer alan su ve orman alanlarının şehrin geleceği için çok önemli olduğunu belirten Çavuşoğlu sözlerini şöyle tamamladı: “Genişlemenin kuzeye yönelmesi üçüncü köprü projesiyle birlikte resmiyet kazandı. İstanbul'un üzerinde göç baskısı ister istemez şehrin belli bir yönde genişlemesine sebep oluyor. Çünkü şu an 12 milyon civarında olan İstanbul'a her yıl 500 bin kişi geliyor. Ben bunu yabancı akademisyenlere 'İstanbul'a her yıl Rotterdam büyüklüğünde bir şehrin eklendiğini düşünün' diyerek anlatıyorum. Ancak su ve orman alanlarını kaybedersek burada yaşamak mümkün olmaz. Bu yüzden İstanbul'un büyümesi kontrol altında alınmalı ve şehir Doğu-Batı yönünde genişlemeli.”