Hayrettin Karaman'ın minare yasağına yorumu

00:003/12/2009, Perşembe
G: 3/12/2009, Perşembe
Yeni Şafak
Hayrettin Karaman'ın minare yasağına yorumu
Hayrettin Karaman'ın minare yasağına yorumu

Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Hayrettin Karaman, bugünkü köşe yazısında İsviçre'de getirilen minare yasağını ele aldı.


İŞTE KARAMAN'IN YAZISI:


Minarenin Kılıfı

Minareyi çalan kılıfını hazırlar” derler, ama minare yıkanların kılıfları da olmuyor. İsviçre'de Müslümanlara karşı alınan son tavır görüntünün (uygarlık, hoşgörü) altındaki gerçeği (ayrımcılık, dini taassup) apaçık ortaya çıkarıyor.


Kutlu Doğum merasimlerine katılmak ve bir konuşma yapmak üzere 9 Nisan 2006 günü İsviçre'nin Solothurn şehrinde bulundum, ertesi günü İsviçre'yi gezerek ve orada yaşayan kardeşlerimizden ülke hakkında bilgi alarak geçirdim, o gün duyduklarım, bugün olanı (minare yasağını) anlamamızı kolaylaştırıyordu:


İsviçre'de İslam'ı yaşamanın önünde bazı engeller var; bunun da başında kilise ve dinsizler bulunuyor; çünkü topluluğun eriyip yok olmasını engelleyen en büyük amil din (İslam). Halk, özellikle gençler Hristiyanlığı terk ederek dinsizliği seçiyorlar, fakat kilise devlet içindeki gücünü devam ettiriyor. Eğer tespit doğru ise İsviçre'de yöneticilerin, kilisenin istemediği hiçbir şeyi yapamayacakları söyleniyor. Sermaye yapısı içinde de kilisenin çok büyük bir payının olduğu biliniyor.


Müslümanlar engelleri aşabilmek için İslam'ın resmen (din olarak) tanınmasını istiyor, bunun için üst üste teşebbüslerde bulunuyorlar; ilgililer buna karşı direniyor ve açıkça “İslam din olarak tanınırsa bunun, Hristiyanlığa zararı olur” diyorlar.


Burada da kilise vergisi var; bu vergiden kurtulmak için ya başka dinden veya dinsiz olmak gerekiyor. Bu sebeple birçok vatandaş başvurarak kendini dinsiz olarak kaydettiriyor. Bu defa da cemiyet içinde dışlanma problemi ile karşılaşıyor. Mesela öğrenciler kiliseye götürülerek din dersi yapılıyor, Hristiyan bir ailenin çocuğu gitmeyince arkadaşları yadırgıyor, ailenin dinsizliği seçtiğini söylemesi kolay olmuyor, derken bazıları sırf bu yüzden yeniden Hristiyanlığa kayıt yaptırıp kilise vergisini ödemeyi göze alıyorlar.


Okullarda din dersi, program içinde değil, ama okulun bilgi ve yönetimi altında kilisede yapılıyor. Din dersi öğretmenleri papazlar. İlköğretim boyunca çocukları her Çarşamba öğleden sonra alıp kiliseye götürüyorlar, orada uygulamalı din dersi yapıyorlar.


Noel geldiğinde okulun öğretmenleri görevlendiriliyor, sabah erkenden tek tek evlere uğrayarak özel kıyafet giymiş öğrencileri topluyorlar, karlı yerlerde, Noel babanın güzergahında dolaştırıyor, gelenekle içiçe girmiş bulunan yortuyu canlı olarak yaşamalarını ve hafızalarına kazımalarını sağlıyorlar.


PKK'lı veya Alevî olanlara tanınan imkanlar, sağlanan kolaylıklar Sünni Müslümanlara tanınmıyor. Cami, kültür merkezi, kurs gibi faaliyetlerin önüne engeller çıkarılıyor. Bunu hem aslen İsviçreli olan halk, hem de yerel yönetimler yapıyor. İki örnek verelim:


Bir dernek, cami ve kültür merkezi için sekiz dönümlük bir yer buluyor, sahibi ile fiyatta anlaşıyorlar, tapu almak için gidince “ne için alındığı” soruluyor, alanlar açıklayınca arsa sahibi satmaktan vazgeçiyor, sebebini soruyorlar, “Ben kiliseye gitmesem de Hristiyanım, çevremde camilerin olmasını istemem, cami için yer satamam” diyor. İki misline yakın fiyat arttırıyorlar, yine vermiyor.


Bir başka yer alıyorlar, belediyeye yapı ruhsatı için başvuruyorlar, belediye “Buranın ileride ne olacağına şimdi karar vermedik, belki başka şey için lazım olur” diyerek ruhsat vermiyor. Bütün güçlüklere rağmen yine de yerler bulunuyor, az da olsa camiler yapılıyor.


İsviçre'de üniversiteye gidebilmek için meslek lisesini değil, düz liseyi bitirmek ve ortalama altı puan almak gerekiyor. Okullarda Türk çocukları başarılı da olsalar meslek okullarına yönlendiriliyorlar. Öğretmenlerin raporu önemli ve belirleyici; tam not alsalar bile öğretmen “Bu öğrenci üniversitede yapamaz” deyince üniversite almıyor.


Temizlik, disiplin, muamelede dürüstlük, hukukun üstünlüğü, beyanın esas olması, rüşvetin yok denecek seviyede bulunması, kamu düzeni ve menfaati konusundaki hassasiyet… nerede ve kimde olursa olsun iyidir, erdemdir ve Müslümanların yitik malıdır; bunları Avrupalı olmadan da uygulamak asli vazifemiz, unutulmuş hasletlerimizdir; ama Avrupalı'nın her yaptığı da güzel, iyi ve erdemli değil.