Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Bazı milletvekilleri 'parti kapatmalar zorlaşacak, bundan sonra terörle şiddetle doğrudan ilgili olan partiler bile kapatılamayacak' endişesine kapıldılar. Bu endişe körüklendi." dedi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bazı milletvekillerinin Anayasa değişikliğinin parti kapatmaya ilişkin maddesi konusunda 'Bundan sonra terörle şiddetle ilgili partile bile kapatılamayacak' endişesine kapıldıklarını belirtti. Arınç, 'Sanıyorum 10 arkadaşımız, kimdir bilemeyiz, araştırmayız da... Bize göre yanlış ama kendilerince haklı olan bazı sebeplerden ret oyu kullandılar. Diğer maddeler konusunda böyle bir endişeye kapılmayacakları ümidi içindeyim' dedi.
Arınç, Samanyolu Haber'de katıldığı 'Açık Açık' adlı programda, 'Anayasa değişikliği teklifinin siyasi partilerin kapatılmasını düzenleyen 8'inci maddesinin reddedilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?' sorusu üzerine, toplumun bütün kesimlerine hitap eden ve bu kesimleri memnun edecek 29 maddelik bir Anayasa değişikliği yaptıklarını söyledi.
Anayasa değişikliğine ilişkin bütün maddelerin 1'inci turda kabul oyu aldığını hatırlatan Arınç, 'Reddedilen 8'inci maddenin oylamasında 10 oy eksik çıktı. Bu eksik oyların, 10 veya 8 tam bilemiyorum, AK Parti'den olduğu kesin. Öyle anlaşılıyor' dedi.
AK Parti'nin 1'inci ve 2'nci turda tek başına 'evet' diyen bir parti olduğunu ve bununla şeref duyduklarını ifade eden Arınç, 'Bunun doğru olduğuna inanıyoruz, varsa bu sorumluluğu AK Parti milletvekilleri olarak tek başımıza üstümüze alıyoruz. Onuru da şerefi de bize ait. Hata yapıyorsak, hatası da sorumluluğu da bize ait' diye konuştu.
Anayasa değişikliği ile ilgili çok düşündüklerini ve ciddi çalışmalar yaptıklarını dile getiren Arınç, 327 oy alan 8'inci maddenin çok önemli bir madde olduğuna dikkati çekti.
'Anayasa'nın 68 ve 69'uncu maddelerini daha güçlendirici, daha teminat altına alıcı, Anayasa Mahkemesine doğrudan, kolaylıkla ve sabahtan akşama dava açılmasının önüne geçecek bir filtre, bir teminat mekanizması kurmak istedik' diyen Arınç, siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin açılan davaların, Türkiye'nin dengelerini sarstığını, yatırımcıların kaçtığını, ülkenin itibarının kalmadığını, 'Siyasi ve ekonomik istikrar ne olacak?' endişesinin oluştuğunu anlattı.
Arınç, 'AK Parti'nin başına gelen mesele böyleydi. Milyar dolarlarımıza sebep oldu. Çok şükür toparladık ve Türkiye'yi bir krizin içinden kurtardık. Siz yatırımcı olsanız, 'Bu parti gidiyor, kapatılıyor' diye düşünürseniz, elinizdeki parayı yatırıma dönüştürür müsünüz? Bir dış talep, Türkiye'deki istikrara bakarak karar veriyor' diye konuştu.
Milletvekili, vali, Yargıtay üyesi, memur ya da bir askerin yargılanmasının kolay olmadığına dikkati çeken Arınç, şunları kaydetti:
'Bir kişi hakkında bile kolaylıkla dava açılamıyor, yargı önüne çıkarılamıyorsa milyonları temsil eden bir parti, hele iktidardaysa onun hakkında başsavcının kaleminin yazacağı dört satırlık bir iddianame elbette doğru olmaz. Biz bunları düşündük. Ama maalesef sanıyorum bazı milletvekilleri 'parti kapatmalar zorlaşacak, bundan sonra terörle şiddetle doğrudan ilgili olan partiler bile kapatılamayacak' endişesine kapıldılar. Bu endişe körüklendi. Muhalefet partilerinin tek mekanizması ellerinde buydu. 'Görüyor musunuz, bundan sonra terörist partiler bile kapatılmayacak'. Biz dava açılmasının önüne bir supap getirilmesine çalışıyoruz. Türkiye'de öyle bir parti varsa kurulacak kurulun bu davanın açılmasına izin vermesi de mümkün. Sanıyorum dedikodular, korkular, endişeler tereddütler vehimler egemen oldu. Sanıyorum 10 arkadaşımız, kimdir bilemeyiz, araştırmayız da... Bize göre yanlış ama kendilerince haklı olan bazı sebeplerden ret oyu kullandılar. Diğer maddeler konusunda böyle bir endişeye kapılmayacakları ümidi içindeyim.'
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Anayasa değişikliği referandumunda MHP tabanından yüzde 15-20, CHP tabanından yüzde 10, BDP tabanından yüzde 50'ye yakın destek geleceğine inandığını belirterek, 'Eminim referandumda o bölgenin güzel insanları bu demokratikleşmeye, onları temsil eden milletvekillerinden daha çok sahip çıkacaklar. Bir yerlerden gelen ses neden bunu istemiyor? Aslında bunun da cevaplanması lazım' dedi.
Arınç, 'Siyasi strateji açısından baktığımızda sonuç aslında seçimde AK Parti'nin elini güçlendiren bir tablo ortaya çıkarmış olmuyor mu? CHP, MHP ve BDP aynı çizgide ve aynı safta...Bunu BDP de kendi tabanına anlatmakta zorlanacak, MHP de...Hatta CHP de kendi tabanına anlatmak zorlanacak' sözleri üzerine 'Bu yaptıklarını onlar düşünsünler. Zaten bu meseleyi referanduma götürmeme konusundaki endişeleri bundan kaynaklanıyor. Çünkü ben vicdanen çok eminim. Referandumda en az yüzde 60'lar seviyesinde halkın kabul oyu vereceğini düşünüyorum. Geçmişteki örneklerine bakarak da şimdiki istatistiklerine bakarak da...' dedi.
MHP'nin tabanından en az yüzde 15-20'lik, CHP'nin tabanından yüzde 10'luk bir destek geleceğine inandığını kaydeden Arınç, ama bunun BDP için yüzde 50'lere yakın olduğunu söyledi. Bunu BDP'lilerin kendilerinin de bildiğini ifade eden Arınç, 'Düşünün ki tabanları 'evet' diyecek. Onları temsil eden yöneticiler 'hayır' demiş olacaklar. Böyle bir partinin yaşayacağı çelişkiyi hepimiz görmeliyiz' diye konuştu.
BDP'nin çok yeni ama geleneği devam ettiren bir parti olduğunu dile getiren Arınç, 'BDP'nin, bugüne kadar kapatılmış partilerin sonuncusu' olduğunu söyledi.
Bu partiler kapatıldığında da üzüntülerini ifade ettiklerini hatırlatan Arınç, 'Ama onlar sanki 'partilerimiz kapatılsın, biz ancak böyle yaşayabiliriz, böyle var olabiliriz' diye düşünüyorlar. Artık bir parti kapatılmamalı. İstisna olmalı. Tamamen yasaklayamadığımıza göre, parti kapatmayı çok somut verilere dayandırmalıyız. Yaptığımız da nihayet oydu. Ama daha üç ay evvel partisi kapatılmış insanların, parti kapatmaya karşı oylamaya katılmamaları, katılsalardı ya 'ret' ya 'kabul' diyeceklerdi, çok ilginçtir. Kendi bireysel iradeleriyle hareket edemiyorlar. Bir yerlerden gelecek haber onlar için çok daha önemli' değerlendirmesinde bulundu.
Arınç, 'Ben eminim referandumda o bölgenin güzel insanları bu demokratikleşmeye, onları temsil eden milletvekillerinden daha çok sahip çıkacaklar' dedi.
'Bir yerlerden gelen ses neden bunu istemiyor? Aslında bunun da cevaplanması lazım' sözleri üzerine ise Arınç şunları söyledi:
'Bunu onlara sorsanız, belki söylerler mi bilemiyorum. Ama o gelen talimat, direktif, emir, söz, rica neyse... Yani biz o işleri çok fazla bilmeyiz ama işte, 'filan haber ajansı, şu avukatların talimatları, yurt dışından gelen sesler' diye yazılıp çiziliyor. İstihbarat da bunları zaman zaman servis ediyor. Niçin böyle bir demokratikleşme paketine karşı dursunlar? Onların şahsi talepleri var. Bu şahsi talepleri biz hukuk devleti içinde karşılamak durumunda değiliz. Demokratik açılıma karşı olmaları da bu sebepten zaten. Onlar kendilerini kurtarmak istiyorlar, Türkiye'nin terörden kurtulmasını veya Türkiye'nin huzura ermesini, halkın birbiriyle kucaklaşmasını filan değil. Bu kadar eylemden sonra, 'Siz bizi dışarı çıkarıp, şuraya oturtun, şuraya götürün, şuradan getirin' herhalde bunları istiyorlar. Biz kabile devleti değiliz, hukuk devletiyiz.'
Demokratikleşme, insan hakları, kültürel haklar konusunda gerekeni yaptıklarına işaret eden Arınç, kendisinin de medya kuruluşlarından, RTÜK'ten sorumlu bakan olduğunu hatırlattı.
RTÜK Yönetmeliği'ni değiştirdiklerini, iki ay sonra da 14 radyo ve televizyona çeşitli dil ve lehçelerde 24 saat yayın izni verdiklerini söyleyen Arınç, 'Artık Türkçe alt yazı da geçmeyecekler. Reklam da alabilecekler. Haber tekrarı yapmayacaklar. Bu kadar güzel bir yönetmelik değişikliğine herkes teşekkür etti. Bunlar halkın talepleri. Biz halkın taleplerini karşılıyoruz. TRT Şeş 24 saat yayın yapıyor. Bölge halkı da izliyor. Kendi anadilini öğrenmek istiyorsa kurslar açılabiliyor. Bununla ilgili hiçbir yasaklama, kısıtlama yok' şeklinde konuştu.
Ama terörle bir şekilde ilişkili olanların 'kültürel haklar, bireysel haklar' şeklinde bir taleplerinin olduğunu düşünmediğini kaydeden Arınç, kendilerinin demokratik açılımda iki konuya önem verdiklerini söyledi.
Bunların ilkini, 'terörü minimize etmek, silahlı eylem yapamaz hale getirmek' olarak açıklayan Arınç, bunun sebepleri, çareleri üzerinde ayrıca çalıştıklarına işaret etti.
Önem verdikleri ikinci konunun da 'ülkedeki birliği, kardeşliği, bin yıldan bu yana devam eden dostluğu yeniden kurabilmek' olduğunu anlatan Arınç, onun için de, ekonomik, sosyal, toplumsal pek çok çalışmayı yaptıklarını vurguladı.
Arınç'a, 'Son günlerde 6-7 şehit verdik bir kaç günde. Tam da bu kritik Anayasa sürecinde. Bir taraftan da BDP'nin isteklerine karşı, 'bize AK Parti kapıları kapattı' dedikten sonra bunlar yaşandı. Nasıl okumak lazım bu son provokasyonları' sorusu da yöneltildi.
Bu soruya karşılık, 'Geçmişte önemli olaylar arifesinde buna benzer provokasyonlar hep yapıldı, 1980'li yıllardan bu yana' diyen Arınç, bu organize hareketlerin çıkışının 1979'a dayandığını söyledi.
Önceleri 'Apocu grup' diye ortaya çıkan, aldırış edilmeyen, küçümsenen olayın, 1984 Eruh baskınıyla da tamamen organize, silaha dayalı bir hareket olarak ortaya çıktığını dile getiren Arınç, 'Nereden baksanız 30 seneyi bulmuş. Bu mesele ne zaman çözülmeye kalksa Türkiye ne zaman dizinin üzerinde doğrulmaya kalksa ne zaman istikrar bulacak bir noktayı görmeye başlasa, bu tür olaylarla toplumsal gerilim tekrar ateşleniyor' yorumunu yaptı.
Bu son olayları iki sebebe bağladığını aktaran Arınç, 'Bir tanesi genelde kış aylarında coğrafi şartlar itibariyle eylem yapamaz hale geliyorlar. Bir diğeri de geçtiğimiz günlerde iki gazeteci arkadaşımız, gazetelerde, madde madde 'şu eylemlerin yapılması düşünülüyor' diye yazdı. Hem Karadeniz bölgesiyle ilgili hem de Hakkari, Çukurca ve çevresindeki... Bu eylemler gerçekleşti' diye konuştu.
Arınç, 'Gazeteci arkadaşlarımızın yazdığı istihbarat raporlarını Türkiye'de güvenlik güçleri bilmez mi? Bununla ilgili bir takım tedbirleri almaz mı? Alması lazım. Alıyordur da... Ama neden bu eylemler yapılabiliyor. İşte bunun arkasında duracağız' dedi.
Son olarak Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığının kurulduğunu anımsatan Arınç, bunun temel amacının terör ile nasıl mücadele edileceğinin konseptini belirlemek ve istihbarat birliğini sağlamak olduğunu anlattı.
Arınç, bu müsteşarlığın kurulmasına ilişkin düzenlemeyi CHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne götürdüğünü hatırlattı.
Arınç, 'Girip çıkmalarla, içerdeki örgüt elemanlarıyla, zaten bu işte pişmiş, profesyonelleşmiş insanlarla bazen karakolları vurarak, bazen toplumda panik meydana getirecek eylemler yaparak yola çıkabiliyorlar. Önemli olan güvenlik güçlerimizin bu konuda çok uyanık, çok dinamik olmasıdır' şeklinde konuştu.
Geçtiğimiz günlerdeki, dört askerin şehit olduğu karakol saldırısına değinen Arınç, o zamanki tabiat şartlarının sisli, yağışlı olduğu ve helikopterlerin müdahale edemez bir durumda olduğunun söylendiğini anımsattı.
Geçmişte de karakol baskınlarının yaşandığını söyleyen Arınç, şunları kaydetti:
'Ama biz teröristlere kesinlikle bu eylemler için izin verilmemesi, bunlara fırsat verilmemesi, inlerinde basılmaları, etkisiz hale getirilmelerinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Sadece PKK örgütü bu eylemleri üstlense bile, başka yerlerde, eylem yapabilmek için aynı gayeye yönelmiş veya aynı merkezden yönlendirilmiş taşeron örgütlerle de işbirliği yapabiliyorlar. Çok güçlü bir istihbarata ve çok dinamik bir güvenlik gücüne ihtiyacımız var.'
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 'Bir referandum öncesi veya sonrasında, hele hele referandum sonucunda, millet iradesi belli olduktan sonra bir müracaatın yapılması ve Anayasa Mahkemesi'nin buna iptal kararı vermesi veya bunu yok sayması herhalde mümkün değil, kesinlikle mümkün değil. Bunu yapan parti kaybeder, bu dilekçeye imza atan milletvekilleri kaybeder' dedi.
Arınç, 'Parti olarak Anayasa Mahkemesi'ne tekrar başvurmayı düşünüyor musunuz?' sorusuna 'Şu anda öyle bir düşüncemiz yok. Ama bu yeni çıkan olaylar üzerine hukuki bir çalışma yapıyoruz' yanıtını verdi.
Arınç, 'Baykal, siyasete kan bulaştı demişti ilk açıklamasında ve şu anda Deniz Baykal parlamentoda ana muhalefet partisinin lideri o zaman olduğu gibi. Bir açıklama bekliyor musunuz?' sorusu üzerine Arınç, şunları söyledi:
'Beklemiyorum. Çünkü ümidim yok. Sayın Baykal'ın bu konularda bir açıklama yapmasını, bir iç muhasebe yapmasını, bir özür dilemesini hiç beklemiyorum. Biraz evvel madde üzerinde Manisa Milletvekili Sayın Şahin Mengü konuştu. Anayasa Mahkemesine nasıl üye seçilecek? Oradan bir arkadaşımız, 'Sen Ergenekon'u takip ediyorsun Silivri'de, bugün burada ne işin var' galiba dedi. 'Ben sonuna kadar Ergenekon'u müdafaa edeceğim' dedi. Çünkü Ergenekon'dan göz altına alınanların sabahın ilk saatlerinde aradığı bu arkadaşımızdı. Tolon'dan tutun bir başkasına kadar. Bunlarla övünüyorlar. Her grup toplantısını Silivri Mahkemesi'ne çeviren bir Genel Başkan'dan Danıştay dolayısıyla bir özür beklemek mümkün mü? Nisan ayında kar yağması gibi' İrtica ile Mücadele Eylem Planı'na ilişkin bir soru üzerine ise Arınç, İrtica ile Mücadele Eylem Planıyla ilgili parti olarak şikayetçi olduklarını, suçtan zarar gördükleri dolayısıyla dava açılınca orada mağdur ve şikayetçi sıfatıyla yer alacaklarını söyledi.
Program sunucusunun 'Yakın tarihli bir belge, bir sene öncesinden...Bu demektir ki AK Parti'ye yönelik gayri meşru, illegal girişimler halen devam ediyor. Yakın zamanda bile ortaya çıkan, mahkemeye intikal eden böyle bir plan ortadaysa, demek ki hala tuzaklar devam ediyor' değerlendirmesi üzerine Arınç, 'kuştan korkanın darı ekmeyeceğini' söyledi.
'AK Parti'nin karşılaştığı olayların yüzde, binde birini başka parti görse, yerinde yeller eseceğini' savunan Arınç, AK Parti'nin arkasında milletin desteği ve duası olduğunu ifade etti.
Sunucunun, 'Bilmediklerimizden mi bahsediyorsunuz, karşılaştığımız derken?' diye sorması üzerine, Arınç, 'Senin bildiklerin, bilmediklerinin yanında milyonda bir' dedi.
Program sunucusunun 'Güneydoğuda ne olduğunu, neler yapıldığını tam olarak bilmiyorum. Mayın patlıyor... Bu provokatif eylemler aydınlatıldığı müddetçe bunların başarılı olamayacağını düşünüyorum. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?' sorusunu yanıtlayan Arınç, 'O bölgede neler oluyor neler yapılıyor...Konuşulanlar, konuşulmayanlar gazeteci arkadaşlarımız bugüne kadar yazılıp çizilenlerle de bugün de belki bölgeyi anlayıp dinleyerek sorunu çözebilirler. Artık her şey anlaşılıyor bildiğim kadarıyla' diye konuştu.
AK Parti'nin 7,5 yıllık iktidarında 60'a yakın çıkar amaçlı suç örgütü, mafya tipi örgütlenme ve siyasi amaçla bir araya gelmiş kanunsuz bir takım örgütlerin çökertildiğini anlatan Arınç, Taksim'de 1 Mayıs'ın bayram havasında kutlanmasının, 33 sene sonra eylem yapacak mafya veya örgüt kalmadığı anlamına geldiğini belirtti.
Geçmişte çok acı şeyler yaşandığını ifade eden Arınç, şunları söyledi:
'Şemdinli'de bir kitapevine atılan bomba, arkadan bir araçta ele geçirilen silahlar... Bunun üzerine kopan olaylar Türkiye'nin gözünü açmıştır. Birilerinin iyi çocuklar dediği bir kaç kişinin böyle olaylar içinde yer aldığı mahkeme kararıyla da sabit olduysa, bölgeyi karıştırmak isteyen başka güçlerin de varlığını hepimiz bilmeliyiz. Asit kuyuları denen faili meçhullerin, evlerinden sabah saatlerinde alınıp, 15 senedir haber alınamayan insanlar varsa ki yoktur diyemiyoruz, az da olsa, çok da olsa bunlar oldu. Türkiye çok kötü bir süreçten geçmişti. Adeta bir kabustan uyanır gibiyiz. Bunların üstüne gidiyoruz. Bu provokatif eylemlere cesaret etme imkanları da kalmayacak bir noktaya geliyoruz. Ama tamamen önüne geçmek, süreç içerisinde mümkün olmadı. 'Ama attığımız adımlar inşallah bizi böyle bir yere götürecek' diye ümit ediyorum.'
Arınç, AK Parti iktidarı döneminde Hablemitoğlu cinayeti dışında faili meçhul cinayet olmadığını, o olayın da iktidara gelmelerinden bir ay sonra meydana geldiğini anlattı.
Bir ankete göre referandumda 'evet' oylarının yüzde 67 olacağının belirtilmesi üzerine Arınç, 'Biz 'evet' oyu kullanılması taraftarıyız. Halka gittiğimizde de 'evet' oyu kullanacağız. Bunun sebepleri de şudur diyeceğiz, kararı halka bırakacağız. onlar 'hayır' dediler, hayır demeye devam edecekler. O zaman 'evet' oylarının tamamı AK Partinin düşüncesine uygun oylardır. 'Hayır' oylarını da hepsine bölün, geçsin gitsin. Bir seçim sonucunda 'hayır' oylarını kendi aralarında böldükleri zaman bugünkü tablodan çok daha zavallı bir duruma düşeceklerine inanıyorum. Tam bunu aksettirmeyebilir. AK Parti'nin 2011'de alacağı oyla bu referandumdan alacağı oy örtüşmeyebilir. Ama olumlu etkisi olacaktır, az veya çok. Buna eminim' diye konuştu.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın bir konuşmasında 'onurlu direniş' ifadelerini kullandığının hatırlatılması üzerine Arınç, şöyle konuştu:
'Baykal'ın bütün tavrı savaş. Biz düşman güçleriz; onun kurgusu bu. Grup salonunda bağıra bağıra, yerlere yata yata, ellerini kollarını karşısındaki rakibine vurur gibi... Bir boksörün kum torbası ile çalışması vardır. Bir de gölge boksu vardır. Karşısına bir düşman alıyor, onu yumruklamaya çalışıyor. Çok garip bir şey bu 70 yaşındaki siyasetçi, bu kadar gün görmüş, geçirmiş... Ben CHP'nin düşmanı değilim, rakibiyim. CHP de benim düşmanım değil, rakibimdir. Siyasette yarışıyoruz. Bugün bu ülkenin başbakanına 'terbiyesiz' diyen bir insan, daha evvel daha kötü şeyler söylemişti. Bu kadar kendini kaybederek, karşısında düşmanı varmış gibi davranan bir insandan sağduyulu bir hareket beklemek mümkün değil. Girdiği hiçbir seçimi kazananmış bir genel başkan. Bunun halet-i ruhiyesinde önümüzdeki seçimlerde kazanamayacağı zaman hangi duruma düşeceğini tahmin edebiliyor musunuz? 2015 yılında 80 yaşında seçimlere katıldığı zaman acaba CHP'nin başında Baykal mı olacak, başkası mı olacak? Bütün endişe budur. Şimdi en zayıf yerinden hükümeti vurmak ya da seçimde güçsüz bırakmak. Bu tutmaz, tutmaması lazım.'
Hitler kavgasını başlatanın Deniz Baykal olduğunu ifade eden Arınç, Milli Şeflik unvanının İsmet Paşa'ya Cumhuriyet Halka Partisi kurultayında verilen unvan olduğunu söyledi.
CHP'nin tek parti iktidarının partisi olduğunu dile getiren Arınç, 'Bu totaliter bir sistemdi. Bu, demokratik sistemdeki bir partinin iç yapısı olamaz. Bir partinin değişmez bir genel başkanı olabilir mi? Ama onu örnek alıyor Sayın Baykal. Kendini değişmez genel başkan gibi görüyor, rakiplerini eziyor. Güçlü insanları yanında istemiyor. Bizi suçladıkları biat kültürü asıl kendilerinde var. 'Haklısınız efendim, Zat-ı Aliniz çok doğru söylediniz.' Böyle olursa yanında yer bulma imkanı oluyor. Hitler benzetmesi totaliter bir anlayışı ortaya koymuştur' diye konuştu.
Arınç, CHP'nin Anayasa değişikliğini Anayasa Mahkemesine götüreceğine yönelik açıklamaların hatırlatılması üzerine, CHP'nin değişikliği Anayasa Mahkemesi'ne götürmek için CHP'nin milletvekili sayısının yetmediğini ama yeterli sayıyı bulabileceğini söyledi. CHP'nin, değişikliği Anayasa Mahkemesi'ne şekil yönünden götürmesi gerektiğini ifade eden Arınç, şunları kaydetti:
'Gider mi gitmez mi? Götürür mü götürmez mi? Mahkeme ne karar verir? Sonunda hayırlısı olacak. Hiç endişe etmeyin. Çünkü Anayasa Mahkemesi 367 kararını verince, herkesin eleştirdiği, hatta ayıpladığı, yanlış bulduğu bir karardan dolayı çok itibar kaybına uğradı. Daha sonra referandum konusunda referandum süreci içinde başka bir konuda CHP gitti ve talebi reddedildi.
Bir referandum öncesi veya sonrasında, hele hele referandum sonucunda, millet iradesi belli olduktan sonra bir müracaatın yapılması ve Anayasa Mahkemesi'nin buna iptal kararı vermesi veya bunu yok sayması herhalde mümkün değil, kesinlikle mümkün değil. Bunu yapan parti kaybeder, bu dilekçeye imza atan milletvekilleri kaybeder. 'Cumhurbaşkanı seçtirmem' diye tepinenlerin yüzde 80'ini bu mecliste görmedik. Hepsi gittiler.
Anayasa Mahkemesi, bu haksız ve yersiz, bu hukukun tamamen dışındaki bir talebe, ümitlerimizin dışında bir karar verecek olursa, Anayasa Mahkemesi de kaybeder. Bunlar millet vicdanında hiçbir zaman yer bulmaz. Biz o ihtimallerin hiçbirisini dikkate almıyoruz. Ne isterlerse yapsınlar ama sonucunda milletin dediği olacak.'
Bazı köşe yazarlarının yazılarında 'Oyalamalarda AK Parti içinden hareket olur mu?' şeklinde yorumlar yaptığının belirtilmesi üzerine, Arınç, AK Parti grubunun büyük bir grup olduğunu söyledi. Büyük grupları yönetmenin ve bir arada tutmanın zor olduğunu söyledi. Her partinin içinde bölünme tehlikesinin olduğuna dikkati çeken Arınç, AK Parti olarak bir bölünme, tefrika yaşamadıklarını, bütünlüklerinin bozulmadığını ifade etti.
Arınç, program devam ederken, TBMM Genel Kurulunda, Anayasa değişikliği teklifinin 17. maddesinin 337 oyla kabul edilmesi üzerine, 'Oooo.... Çok güzel. 335 diye geçirdim içimden. Çok şükür. Biz arkadaşlarımıza güvendik. Güvenmeye de devam edeceğiz' dedi.
Anayasa değişikliği teklifinin 8. maddesine red oyu veren AK partilileri 'kim bu' diye araştırmanın kardeşlik hukukuna sığmayacağını dile getiren Arınç, 'Biz kimden şüphe edebiliriz? Kimsenin kalbini yarıp bakma durumumuz yok' dedi.