Türkiye'yi kaybetmenin bedelini kim öder?

Ali Akel
00:005/07/2010, Pazartesi
G: 4/07/2010, Pazar
Yeni Şafak
Türkiye'yi kaybetmenin bedelini kim öder?
Türkiye'yi kaybetmenin bedelini kim öder?

Obama ve Netanyahu Salı günü beşinci kez bir araya geliyor. Gündemin ana maddeleri, İsrail-Filistin görüşmeleri, Gazze kuşatması ve İran'a yaptırımların yansımaları olacak. Asıl merak edilen ise Obama ve Netenyahu'nun birlikte basının karşısına geçip geçmeyecekleri.

ABD Başkanı Barack Obama, geçtiğimiz bahar görevi alan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Salı günü 5. kez bir araya gelecek. İkilinin son 2 görüşmesi Washington'da olmuştu. Son 2 görüşmenin ilkinde basının karşısına çıkmayan Obama ve Netanyahu görüşmesine ilişkin Beyaz Saray'dan çok kısa bir açıklama yapılmıştı. En son görüşmede ise iki lider basının karşısına çıkmadıkları gibi görüşmeye ilişkin herhangi bir açıklama da yapılmamıştı Beyaz Saray'dan. Hatta Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın Mart'taki İsrail gezisi sırasında Doğu Kudüs'te yeni yerleşim birimlerinin inşasına başlanacağının açıklanması üzerine esen soğuk rüzgarların etkisiyle Obama'nın, görüşmenin bir yerinde Netanyahu'yu ekibiyle baş başa bırakıp akşam yemeğine geçerek, İsrail Başbakanı'nı “aşağıladığı” yorumları bile yapılmıştı.

Amerikalı iki üst düzey yöneticinin geçtiğimiz Cuma günü hazırlıkları süren görüşmeye ilişkin yaptıkları açıklamalara bakılırsa, Washington ile Tel Aviv arasında mesafe kat edilmiş. Obama ve Netanyahu, Beyaz Saray'daki görüşmede bu kez basının karşısına çıkacak ve hatta gazetecilerin bir-iki tane de olsa sorularını cevaplandıracak. Tabii ki son anda programda bir değişiklik yapılmazsa. Görüşme başlıkları İsrail ile Filistin arasında Ortadoğu Özel Temsilcisi George Mitchell'in sürdürdüğü dolaylı görüşmelerde gelinen nokta, Gazze ve Gazze'ye uygulanan kuşatma ile tabi ki Ortadoğu barışının sağlanması çerçevesinde İran'a BM Güvenlik Konseyi'nden çıkan dördüncü tur yaptırımların yansımaları.

DOLAYLI GÖRÜŞMELERDE DURUM

Dolaylı görüşmelerden direk görüşmelere geçilmesi konusunda gerekli ilerleme sağlanmış değil. Kulislerde “Direk görüşmelere Ağustos ayında başlanması ihtimali var” söylentilerine ABD'li yetkililerin; “Henüz o noktaya gelinmedi” şeklindeki açıklamaları önümüzdeki bir iki ay içinde direk görüşmelere başlanması gibi bir durumun sözkonusu olmadığını gösteriyor. Netanyahu yönetimi, dünyanın “işe yaramaz” dediği İran'a yaptırım kararından memnun. Ancak, görüşmenin en can alıcı konusu görünen o ki Gazze ve kuşatma olacak. Obama yönetimi, özellikle uluslararası sularda İsrail güçlerinin Mavi Marmara gemisine baskın düzenleyerek 9 Türk vatandaşını katletmesi onlarcasını da yaralamasından sonra Gazze'ye uygulanan kuşatma için “sürdürülebilir değil” sözünü daha yüksek sesle ve sıklıkla ifade etmeye başladı.

Merak edilen iki husus, Yedioth Ahranot'ta verilen haberde olduğu gibi Obama'nın Gazze'ye uygulanan kuşatmayı Netanyahu'dan kaldırmasını isteyip istemeyeceği. İkinci önemli husus ise Türkiye'nin görüşmenin neresinde yeralacağı?

Mavi Marmara baskını ve arkasından BM Güvenlik Konseyi'nde İran'a yaptırımlar için Türkiye'nin hayır demesi Washington'da İsrail lobilerini ayaklandırdığı göz önünde bulundurulursa, Türkiye'nin görüşmede önemli bir yer kaplayacağından şüphe yok. İsrail lobileri Türkiye aleyhine başlattıkları kampanyada Amerikan Kongresi'nde epeyce bir etkili olmalarına rağmen Beyaz Saray üzerinde tam da istedikleri etkiyi yapabilmiş değiller. Başbakan Tayyip Erdoğan'ı kafaya takan Yahudi lobisi Obama yönetimini Ankara hükümetine karşı “açık cephe” almak için şu ana kadar tüm kapıları zorladı. Ancak Washington'ın Ortadoğu'da Türkiye'yi İsrail'e ya da İsrail'i Türkiye'ye tercih edebilecek bir lüksü yok. Daha da önemlisi, bugün Washington ne İsrail'de ne de Türkiye'de istediği şekilde hükümet yapılarıyla oynayabilecek bir lükse sahip değil. Netanyahu yönetimi ve yılmaz savunucusu durumundaki bazı Yahudi lobileri başından beri yanlış oynuyor. Özellikle uluslararası sularda yaptığı katliamdan sonra İsrail'in Türkiye ile ilişkilerini sağlıklı bir şekilde sürdürmesi, Obama yönetimini AK Parti hükümetine karşı açık cephe almaya zorlaması değil, aksine yapıcı rol oynamaya çağırması şeklinde olması gerekiyordu.

OBAMA-ERDOĞAN GÖRÜŞMESİ

İki hafta önce bu sütunda yazdığımızı bir kez daha hatırlamakta zarar yok; Obama yönetimi dünyaya Netanyahu yönetiminin baktığı gözden bakmıyor. Oysa dünya barışına giden yol için yöntem ve metod farklı olsa da Washington ile Ankara aynı pencereden bakıyor, aynı vizyonu paylaşıyor. Geçtiğimiz iki hafta içinde yaşanan gelişmeler bunların ipuçlarını veriyor.

Uluslararası sularda katliam ve yaptırımlara hayır oyundan sonra gözler merakla Obama'nın Erdoğan ile G-20 zirvesi sebebiyle Toronto'da yapacağı görüşmeye çevrilmişti. Obama-Erdoğan görüşmesi sonrası görülen şimdilik şu: Her iki taraf da durumunu açık bir şekilde ortaya koydu.

Obama yönetimi, Türkiye'nin “hayır” oyu karşısında duyduğu rahatsızlığı açık bir şekilde her zeminde dile getiriyor. Washington bunun her ne kadar bir paradoks olduğunu kabul etmezse de bir yandan Tahran Anlaşması'nın masada olduğunu ve sürecin devam etmesi konusunda taraflara cesaret vermeye devam ediyor. Gazze kuşatmasının “sürdürülebilir olmadığı” Beyaz Saray'ın konuyla ilgili her açıklamasının kilit cümlesi. Mavi Marmara olayıyla ilgili Türkiye'nin “özür dileme”, “uluslararası komisyon” ve “tazminat” taleplerine ise İsrail tarafının başlattığı sürece desteğini sürdürüyor.

ELİN BOŞ GELME MESAJI

Türkiye'nin beklentisi ise Obama yönetiminin pozisyonunun tam tersi. “Özür dilenecek, uluslararası komisyon kurulacak, tazminat ödenecek.” Gazze kuşatması için Türkiye'nin zaten başından beri söylediği bunun sürdürülebilir olmadığı ve kaldırılmasının kaçınılmaz olduğu. İran konusunda değişen bir şey yok: “Kendinizi bizim yerimize koyun. Evet deseydik görüşmeleri nasıl sürdürürdük” sözleri, Washington bugün daha iyi anlıyor: “Evet, bizim de sihirli bir formülümüz yok.”

Son on gündür ABD Kongresi'nde onlarca kişiyle görüşen think-tank dünyasından bir dostum benimle izlenimlerini paylaşırken şöyle diyordu: “Yahudi lobilerinin Mavi Marmara olayı ve 'hayır' oyu sonrası asıl yapmak istedikleri şey Kongre'den bir tasarı çıkartmaktı. Ama kala kala hiçbir anlamı olmayan bir mektuba kaldılar. Altında istediği kadar imza olsun, bunu Yahudi lobisi için başarıdan öteye başarısızlık olarak okumak gerekiyor. Daha da önemlisi Sanayi ve Ticaret Bakanı Binyamin Ben Elizer'in Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile yaptığı görüşme. Bu da aslında Obama'nın vermek istediği mesaj. Netanyahu'nun Washington'a eli boş gelmemesini istedi Obama. Görüşme verilmek istenen mesajla ilgili. Nasıl sonuçlanacak hep beraber göreceğiz”

Bir süredir Kongre'de mesai yapan dostumun iki gözlemini daha aktararak bitireyim. “Yahudi lobileri bir ülkeyi kafalarına taktılar mı bitirirlerdi” diyordu telefonun ucundaki dostum. Kongre'de Türkiye'ye karşı şimdi-lerde daha dikkatli bir dil kullanılmaya başlanmış. Kongre'nin her köşesinde Türkiye lehine lobi yapan barış gönüllüleri ile karşılaşmış dostum. Bence söylediği en önemli cümle ise şuydu:“ABD bir şekilde Ortadoğu'daki en önemli müttefiklerinden Türkiye'yi kaybederse Yahudi lobileri bu işin altından nasıl kalkar, bunun faturasını nasıl öder?”

Obama ve Netanyahu da eminim görüşmelerinde bu konuyu ciddi bir şekilde konuşacaklardır.