Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak'taki terör kamplarına yönelik düzenlediği kara harekatının bitirilmesinde ABD'nin etkisi olduğunu iddia eden Baykal'a sert cevap verdi: "Siyasi muhatabınız biziz. TSK'yı polemiğe çekme!
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, muhalefete, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a seslenerek, “Her şey, parti siyasetinden ibaret değildir. (Hükümete muhalefet edelim) diye, şehitlerimize saygısızlık yapmayın, o kahramanlara haksızlık yapmayın” dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, TBMM'den alınan tezkere çerçevesinde, Hükümetin verdiği yetkiyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Irak'ın kuzeyindeki terör örgütü hedeflerine yönelik başlattığı kara harekatını başarıyla sonuçlandırdığını söyledi. Bu kara harekatından beklenen ve planlanan amacın hasıl olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Teknik değerlendirmesini dün Genelkurmay Başkanımız, basın mensuplarıyla toplantısında bizzat yaptı. Ben, harekatın sonuçlarıyla ilgili önemli birkaç siyasi tespitimi sizlerle paylaştıktan sonra, muhalefetten gelen bazı anlaşılmaz seslere de değinmek istiyorum. Türk ordusu, karakışta, gece karanlıkta, ayakta bile durmanın zor olduğu bir coğrafyada fevkalade başarılı bir operasyon icra etmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin başarısı, sadece zaman ve mekanın olumsuz şartlarından kaynaklanmıyor. TSK'nın başarısının önemli bir boyutu, tek bir sivilin dahi burnunun kanamaması, sivillere hiçbir zarar gelmemesidir. Bu duyarlılık, bu hassasiyet, her türlü takdirin üzerindedir.
Ne yazık ki bu konuda bile muhalefet çevreleri istismarcı siyaset anlayışından vazgeçememiştir. Askeri birliklerimizin yurda dönmeleri üzerine yapılan spekülasyonlar gerçeği yansıtmayan, aksine gerçeği örten yorumlardır.
Askerlerimizin yurda dönüşünün daha önce ilan edilmemiş bir tarihte gerçekleşmesi, yapılan işin tabiatı gereğidir. Herhalde haber vererek, 'dönüyoruz, döndük', davul zurnayla bunu bildirerek, en tehlikeli olan bir dönüş harekatı duyurulmaz. Bu işin güvenliği ve bunun icabı gereğidir.
Harekatın bitiş tarihinin kamuoyuna açıklanmamasını zaafmış gibi gündeme getirenler, bilerek ya da bilmeden Türkiye'nin terörle mücadelesine gölge düşürmektedirler.
Böyle birlik ve beraberlik gerektiren bir milli meselede, siyasi polemikler üretmek, haksız suçlamalarda bulunmak sorumluluk duygusuyla bağdaşmıyor.
Sorumluluk sadece yönetenlere, Hükümete düşmüyor, bir ülkenin muhalefeti de ana muhalefeti de medyası da sivil toplumu da bu tür konularda sorumluluk duygusuyla hareket etmelidir.”
Her millette, her ülkede partiler üstü tutulan meseleler olduğunu belirten Erdoğan, “Ulusal güvenlik konuları, özellikle de terörle mücadele, bunların başında gelir” diye konuştu. Bu meselede, iç siyasi mülahazalarla, rant hesaplarıyla hareket edilmeyeceğini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“(Sınır ötesi yapılan harekatta) Parti kimlikleri bir kenara bırakılır; hangi siyasi tercihten olursa olsun herkes, teröre karşı ortak bir irade etrafında kenetlenmek için çalışır. Çünkü bu meselede söz konusu olan birlik ve beraberliğimizdir. Vatandaşlarımızın can güvenliğidir, şehitlerimizin kanıdır, insan hayatıdır. Daha evvel de söyledim, o zaman şartlar farklıydı... Şimdi bu şartlar altında bir kez daha söylüyorum: Allah bize buradan gelecek oyu nasip etmesin... Muhalefete, özellikle de Sayın Baykal'a sesleniyorum: Sayın Baykal, her şey, parti siyasetinden ibaret değildir. Oy hesaplarının da üzerinde değerler vardır. Allah aşkına, bunu ne zaman öğreneceksiniz? 'Hükümete muhalefet edelim' diye, şehitlerimize saygısızlık yapmayın, o kahramanlara haksızlık yapmayın. Defalarca söyledik ama bakıyorum da size bunu hala anlatamamışız.
Sınır ötesi harekat, öyle iç politika malzemesi yapılacak bir konu değildir. Seçmen tüketimi için, gaz almak için yapılmaz. Orada kalınması gerektiği kadar kalınır. Sayın Baykal, hatta sizi susturmak için bile daha fazla kalınmaz. Zaten her şartta konuşacak bir şey bulursunuz siz...”
Erdoğan, sınır ötesi harekatın, askeri gerekçe ve ihtiyaçlara göre yapılacağını belirterek, Türk Silahlı Kuvvetlerinin de son harekatta bunun en iyi örneğini verdiğini söyledi.
Mehmetçiğin, zor bir coğrafyada, ağır kış şartlarında, hiç beklemediği bir anda terör örgütüne büyük bir darbe vurduğunu kaydeden Erdoğan, “Ordumuz, her şartta, her mevsimde üstüne düşen vazifeyi en iyi şekilde yerine getirmeye hazır ve buna muktedir olduğunu, gerekli cesarete de kurmay zekasına da kabiliyet ve donanıma da fazlasıyla sahip olduğunu bu harekatta göstermiştir. Gidişi de dönüşü de terör örgütü için sürpriz olmuştur” diye konuştu.
Erdoğan, harekatın siyasi sorumluluğunun kendilerine ait olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
“Siyasi muhalefet, sakın Silahlı Kuvvetlerimizi polemik içine çekmeye çalışmasın. Varsa söyleyecek sözü olan, varsa eleştirecek olan, onların siyasi muhatabı biziz. Ama size kötü bir haberim var; aklınıza her geleni sorumsuzca söyleyecekseniz, o zaman dinlemeye de hazır olun. Bizim de söyleyeceklerimiz vardır, elbette.
Böyle bir harekatın nasıl yapılacağını, askerin neye ihtiyacı olduğunu, ne kadar kalınması gerektiğini bu beyefendiler mi biliyor? Bırakın, onu da Genelkurmayımız bilsin.
Silahlı Kuvvetlerimiz, Hükümetimizle tam bir koordinasyon içinde bu harekatı mükemmel bir şekilde planlayıp icra etmiştir. Genelkurmay Başkanımız ve kuvvet komutanlarımız başta olmak üzere subayından erine, bu harekata katılan bütün kahramanlarımızı tekrar selamlıyor ve kutluyorum. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, gazilerimize şifalar diliyorum. Bu kahramanların hakkını, ne yapsak ödeyemeyiz. Askerlerimiz, başta da öngörüldüğü gibi en kısa sürede en iyi sonuçla geri dönmüştür. Kim ne derse desin, maksat büyük ölçüde hasıl olmuştur.”
Başbakan Erdoğan, terörle mücadelenin, teröristler silahı bırakmadıkça devam edeceğini vurgulayarak, “zaman ve zemin neyi gerektirirse, bundan sonra da o yapılacaktır” dedi.
Terörle, teröristlerle, terörü doğuran kaynaklarla, terörün bağlantılarıyla mücadelenin kesintisiz, tereddütsüz devam ettiğini bildiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kara harekatı, hava harekatı, askeri önlemler, teknik konulardır. Hükümetimiz, sınır ötesi operasyon yetkisini Meclisimizden almış, Türk Silahlı Kuvvetleri de bu çerçevede yetkilendirilmiştir. Bu süreç, halen devam ediyor.
Meselenin teknik boyutlarına vakıf olmayan kesimlerin senaryo yazmaları, hedef belirlemeleri, görev tanımlamaları bir anlam taşımıyor. Bu görevi üstlenenler sorumluluklarına müdriktirler, işlerini en iyi şekilde yapmaktadır.
Bu mücadele, askeri boyutuyla, diplomatik boyutuyla, siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik tüm yönleriyle sürdürülmektedir. Terörle mücadele, bütün bunları kapsayan topyekün bir mücadeledir. Önemli olan, doğru enstrümanları en doğru zamanda ve etkili bir şekilde kullanmayı bilmektir.
Bütün bu alanlarda çalışmalarımızı daha da derinleştirerek sürdüreceğiz. Terörün istismar ettiği, sosyal ve ekonomik şartların iyileştirilmesi için devam eden çalışmalarımız, uygulamalarımız var. Terörle mücadele sadece askeri güç veya güvenlik güçlerini kullanarak yapılmaz. Terörle mücadelenin bir çok boyutu var. Bunun yanında diplomatik, ekonomik, siyasi, sosyal boyutu var. Önümüzdeki dönem bu alanda önemli adımlar atmaya devam edeceğiz. Bu konuda önümüzdeki en önemli somut projeler olarak söylüyorum, devam eden projelerimiz var. KÖYDES, BELDES bunun en önemli adımlarıydı ve eğitimde, sağlıkta, özellikle ihmal edilen bu bölgelerde attığımız adımlar, altyapıyla ilgili attığımız adımlar... Şimdi de Güneydoğu Anadolu Projesi dediğimiz GAP'la ilgili atacağımız adım... Bu konu uzun yıllar devam eden bir süreçti. İnşallah şimdi önümüzde 5 yıllık bir süreç içinde GAP'ı bitirmeyi hedefliyoruz.”
Projenin bitirilmesi için kaynak çalışmasını yaptıklarını bildiren Erdoğan, kısa bir süre içinde Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Nazım Ekren başkanlığındaki bir heyetin çalışmasını sürdürdüğünü anlattı. Erdoğan, adımları süratle atacaklarını ve bu bölgedeki çalışmaları sürdüreceklerini söyledi.
Erdoğan, konuşmasında İsrail'in Gazze'ye düzenlediği operasyonlara da değindi. İsrail'in Filistin halkına Gazze'de uyguladığı şiddettin, her türlü insaf ölçüsünü aşan bir boyuta vardığını ifade eden Erdoğan, Gazze'de yaşanan trajedi karşısında hissiyatını Pazar günü dile getirdiğini hatırlattı.
Dünden bu yana Gazze'de sükunetin sağlanmış olmasından, İsrail'in operasyonu sona erdirmesinden memnuniyet duyduğunu belirten Erdoğan, “Şimdi önemli olan, çatışmaların yeniden başlamasını engellemektir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Başbakanı olarak orada yükselen çığlığa karşılık vermeyi, Hükümetim ve milletim adına bir insanlık borcu kabul ediyorum” dedi.
Yalnızca mazlum Filistin halkının değil, hiçbir halkın, hiçbir milletin, hiçbir inanç grubunun kabul etmeyeceği gibi İsrail halkının da bu kadar kan ve şiddeti içine sindiremeyeceğini vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
“Bildiğiniz gibi önceki gece Filistin Ulusal Yönetim Başkanı Sayın Abbas ve dün de İsrail Başbakanı Olmert ile bir görüşme yaptım. Bu konulardan hassasiyetimizi, rahatsızlığımızı, beklentilerimizi ifade ettim. Ortadoğu'da barış sesleri ne zaman yükselse, karşılıklı adımlar ne zaman atılsa iki taraf da provokasyonlara açık hale getiriliyor ve şiddet egemen oluyor.
Bu şiddetin kimseye, ama kimseye bir faydası yoktur. Ne Filistin'in, ne İsrail'in, ne de Ortadoğu'nun geleceği bu dehşet dengesiyle korunabilir. Bir an önce müzakere süreci başlatılmalı, herkes sorumluluk duygusuyla ve sağduyuyla hareket etmelidir.
Sayın Abbas ve Olmert'le görüşmelerimde muhataplarımın barış süreci konusundaki yardım beklentilerine de aynı karşılığı verdim. Biz Türkiye olarak, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Ortadoğu'da barış ve istikrarın tesisine, Filistin halkının acılarına son verecek çabalara her türlü katkıyı yapmaya devam edeceğiz.”