Sürdürülebilir enerji arzına dikkat çekti

Aa
00:0029/09/2010, Çarşamba
G: 29/09/2010, Çarşamba
Yeni Şafak
Sürdürülebilir enerji arzına dikkat çekti
Sürdürülebilir enerji arzına dikkat çekti

2. Karadeniz Enerji ve Ekonomi Forumu'nun açılış konuşmasını yapan Başbakan Erdoğan, enerjide arz güvenliğine ve sürdürülebilir bir enerji arzına ihtiyaç olunduğuna dikkat çekti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, enerjide arz güvenliğine, sürdürülebilir bir enerji arzına ihtiyaç bulunduğunu belirterek, 'Bu kadar büyük tüketimin olduğu bir dünyada, çevrenin en hassas şekilde korunmasına ihtiyacımız var. Bütün bunları sağlamak için de çok boyutlu, uzun soluklu, özellikle de adaleti gözeten enerji politikalarına ihtiyacımız var' dedi.

Atlantik Konseyi tarafından düzenlenen '2. Karadeniz Enerji ve Ekonomi Forumu'nun açılışında konuşan Erdoğan, forumun, ülkeler, bölge ve tüm dünya için başarılı sonuçlar vermesi temennisinde bulundu.

Forumu düzenleyen Atlantik Konseyine ve eş başkanlara, 2010 Forumu eş başkanlarına ve bu organizasyona katkı sağlayan, destek veren tüm kurum ve kişilere teşekkür eden Erdoğan, Karadeniz Ekonomi ve Enerji Forumunun İstanbul'da yapılmasının son derece isabetli ve anlamlı olduğu belirtti.

Başbakan Erdoğan, Avrupa ve Asya kıtaları üzerinde bulunan İstanbul'un, aynı zamanda Karadeniz'e de kıyısı olduğuna işaret ederek, 'Yüzyıllar boyunca ticarete, siyasete, kültürlere geçiş noktası olmuş, sürekli olarak adeta ev sahipliği yapmış bir köprü, medeniyetlerin buluştuğu, kesiştiği bir şehir. Bugün de enerji gibi son derece önemli bir konuda dünyaya umut verici mesajların ev sahipliğini yapıyor, bundan dolayı memnunum, mutluyum' diye konuştu.

İçinde bulunulan yüzyılın en önemli gündem başlıklarından birinin enerji olduğunu vurgulayan Erdoğan, aslında ekonomi ile enerjiyi birbirinden ayırmak istemediğini, çünkü bunların iç içe olan iki başlık olduğunu belirtti.


-'ENERJİYE OLAN TALEP HER GEÇEN GÜN ARTIYOR'-

Erdoğan, şöyle devam etti:

'Ekonomiden siyasete, güvenlikten dış politikaya kadar hayatın her alanında enerji ağırlığını hissettiriyor, ilişkileri ve gelişmeleri adeta yönlendiriyor. Enerjiye olan talebin her geçen gün arttığını görüyoruz, biliyoruz. 2030 yılına kadar, dünya nüfusunun yıllık yüzde 0.9, ekonomik büyümenin yıllık ortalama yüzde 2.7 ve enerji talebinin ise yine yıllık yüzde 1.2 oranında artacağı öngörülüyor. Uluslararası Enerji Ajansı tarafından yapılan projeksiyonlar, mevcut enerji politikaları ve enerji arzı tercihlerinin devam etmesi durumunda, dünya birincil enerji talebinin 2007-2030 yılları arasında yüzde 40 oranında artacağına işaret ediyor.'

Başbakan Erdoğan, 2007 yılında dünyanın birincil enerji talebinin 12 milyar ton petrol eşdeğeri düzeyinde olduğunu, 2030'da bu talebin 16.8 milyar ton petrol eşdeğeri düzeyine ulaşacağının tahmin edildiğini bildirdi.

Bu talep artışının zamanında ve güvenli bir şekilde karşılanabilmesi için, 2030 yılına kadar küresel çapta enerji sektörüne 26 trilyon dolar tutarında yatırımın yapılması gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:

'Bu 26 trilyon dolarlık yatırımın 14 trilyon dolarlık kısmının elektrik sektörüne, üretim, iletim ve dağıtıma yapılması da yine projeksiyonlar içinde yer alıyor. Zor bir tabloyla karşı karşıyayız değerli dostlarım... Enerjide arz güvenliğine ihtiyacımız var. Sürdürülebilir bir enerji arzına ihtiyacımız var. Bu kadar büyük tüketimin olduğu bir dünyada, çevrenin en hassas şekilde korunmasına ihtiyacımız var. Bütün bunları sağlamak için de çok boyutlu, uzun soluklu, özellikle de adaleti gözeten enerji politikalarına ihtiyacımız var. Tablo ne kadar zor olursa olsun, işbirliği içinde bu zor tablonun üstesinden gelebileceğimize de ben tüm kalbimle inanıyorum. Bir yandan enerji arzı güvenliğini sağlayabilir, diğer yandan sürdürülebilir bir enerji arzını hep birlikte tesis edebiliriz. Bir gerçeğin altını çizmemiz gerekiyor. Ortak bir vizyonla hareket edersek, karşılıklı güven ve karşılıklı çıkar ilişkilerine özellikle ilkeler çerçevesinde riayet edersek, uluslararası hukuku gözetirsek, adaleti sadece ulusal bazda değil, uluslararası bazda da hızlı şekilde tesis edersek tüm zorlukları aşabilmemiz mümkün olacaktır.'


-'ÖNÜMÜZDE BİR 2030 PROJEKSİYONU, BİR 2030 TABLOSU VAR'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ülkelerin önünde 2030 projeksiyonu bulunduğunu belirterek, 'Gündelik siyasetle, günü kurtarmaya dönük popülist politikalarla ülkeler kendilerini 2030'a hazırlayamaz. Bir kez daha tüm katılımcılara çağrı yapmak istiyorum; lütfen, birbirimizi doğru anlayalım, bölgemizi daha sağlıklı şekilde analiz edebilmek ve hepimizin barış içinde yaşayacağı bir dünyayı tesis etmek için daha fazla çaba sarfedelim' dedi.

Atlantik Konseyi tarafından düzenlenen '2. Karadeniz Enerji ve Ekonomi Forumu'nun açılışında konuşan Erdoğan, dünyada 1.5 milyarlık nüfusa henüz elektriğin ulaşmadığını, ulaştırılmadığının görüldüğünü belirterek, uydu fotoğraflarından dünyaya bakıldığında, akşam saatlerinde başta Avrupa ve Kuzey Amerika olmak üzere kuzey yarım kürede büyük ışık demetleri görülürken, Afrika'nın, Asya'nın, güney yarım kürenin karanlıklar içinde olduğunun müşahede edildiğini söyledi.

'Güneş hepimizin güneşi. Güneşten hep beraber istifade ediyoruz. Hepimiz onun aydınlığından istifade ediyoruz ama karanlık çöktüğünde, yeryüzünün kaynaklarının eşit ve adil şekilde dağılmadığını, dağıtılmadığını da çok net olarak görüyoruz' diyen Erdoğan, son küresel finans krizinin, bu tablonun sürdürülebilir olmadığını somut şekilde gösterdiğini vurguladı.

Erdoğan, 'Eğer daha ağır ve daha tahrip edici krizler yaşamak istemiyorsak refahın küreselleşmesi, yoksulluğun giderilmesi ve kaynakların adil bir şekilde dağıtılması konularına da artık daha bir hassasiyetle eğilmek zorundayız' dedi.

Küresel enerji güvenliğinin, sadece enerji ihraç veya ithal eden ülkelerin meselesi olmadığını belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

'Eğer mesele bu şekilde görülürse, enerji sadece gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelerin ihtiyacı gibi değerlendirilirse 2030 yılında, projeksiyonlarımızın ötesinde bir manzarayla karşılaşabiliriz. Türkiye olarak, bulunduğumuz her platformda, dünyamıza ve insanlığa yönelik bu tehditlerin altını çiziyor, barış, hoşgörü, diyalog ve adalet temelli yeni anlayışın hakim olması gerektiğini savunuyoruz.

Bölgesel barışı biz bölge insanının huzur ve refahı açısından önemli buluyoruz. Bölgesel barış imkanlarını geliştirmeden küresel barışın da gerçekleşemeyeceğine inanıyoruz. Afganistan'ın, Irak'ın, Filistin'in sorunları, o ülkelerde yaşayan insanları etkilediği kadar, takdir edersiniz ki bölge insanını, bölge ülkelerini de etkiliyor ve yine bütün dünya üzerinde de önemli yansımalara sebep oluyor. Gürcistan'daki, Azerbaycan'daki, Ermenistan'daki sorunlar, sınırların içinde kalmıyor, kalamaz. Sınırları aşarak komşu ülkelerini, bölge ülkelerini de etkisi altına alıyor. Biz, kendi ülkemizin istikrarı ve güvenliği için, kendi insanımızın refah ve huzuru için, bölgesel tüm meselelerin barış ve hukuk yoluyla çözümünü savunuyoruz.

Her şeyden önce enerji ihtiyacının büyük kısmını doğudan sağlayan Avrupa'nın da Türkiye'nin bu hassasiyetlerini paylaşması gerektiğine inanıyoruz ve bunu bekliyoruz. Şu anda özellikle doğalgazda benim 3T dediğim, tedarik, transit, tüketim konusu var. Henüz Nabucco olayında konsensüs sağlanabilmiş değil. Zira tedarikinin yapılamadığı bir doğalgazın transitinin yapılması gündemde nasıl yer alacak, bu düşündürücü. Biz Türkiye olarak her şeye hazır olduğumuzu söylüyoruz ama sorumluluğu birinci derecede üstlenmesi gereken koordinatör noktasındakilerin ciddi adım atmadıklarına şahit oluyoruz ve her geçen gün aleyhimize çalışıyor.'


-'BİZE DESTEK VERİLMEDİ'-

Başbakan Erdoğan, Filistin konusunda hassasiyetlerini ifade ederken, bunu politik bir kaygıyla ya da farklı gerekçelerle ortaya koymadıklarını belirterek, 'Bunu çok açık ve net söylüyorum. Bunu bugüne kadar insanlık adına yaptık ve yapmaya devam edeceğiz. Bu bizim medeniyet anlayışımızın gereği, bu tarihten devraldığımız mirasın gereği' dedi.

İran'ın nükleer çalışmalarıyla ilgili sorunun diplomasi ve diyalog yoluyla çözümünü savunurken, bunu sadece bölgesel ve küresel barış adına yaptıklarını vurgulayan Erdoğan, Balkanlar'da, Kafkasya'da barış ve istikrarı, bölgenin huzur ve refahı için savunduklarını söyledi.

Erdoğan, 'On yıllardır, ülke olarak maruz kaldığımız terör saldırılarının, bizim ülkemize ne kadar zarar verdiğini ve bölge için de tehdit teşkil ettiğini ifade ettik. Ama Filistin meselesinde, Irak, Afganistan, Gürcistan, İran meselesinde, maruz kaldığımız terör meselesinde, ne yazık ki çarpıtmalar, yanlış bilgilendirmeler ve dezenformasyon nedeniyle gerekli desteği bulamadık ve bu destek bize verilmedi' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

'Önümüzde bir 2030 projeksiyonu, bir 2030 tablosu var. Gündelik siyasetle, günü kurtarmaya dönük popülist politikalarla ülkeler kendilerini 2030'a hazırlayamaz. İşte onun için, bu forum vesilesiyle ben bir kez daha tüm katılımcılara çağrı yapmak istiyorum; lütfen, birbirimizi doğru anlayalım, bölgemizi daha sağlıklı şekilde analiz edebilmek ve hepimizin barış içinde yaşayacağı bir dünyayı tesis etmek için daha fazla çaba sarfedelim. Adaleti başkaları için gözardı edenler, gün gelir adalete ihtiyaç duyarlar. Güvenliği sadece kendileri için isteyip, başkalarının güvenlik kaygılarına duyarsız kalanlar, gün gelir, güvenliğe ihtiyaç duyarlar. Çünkü artık daha iyi biliyoruz ki, herkes güvende değilse hiç kimse güvende değildir. Herkes asgari refah şartlarına sahip değilse kimsenin refahı sürdürülebilir değildir. Enerji noktasında da aynı hassasiyetin gözetilmesi bugün önümüzdeki en önemli ve en acil sorundur. Bu bakış açısıyla hareket edildiğinde 2030 yılına ilişkin tüm risklerin geride kalacağına hiç şüphe yoktur. Enerji, hiç kuşkusuz insan içindir. Öyleyse insan onuruna yakışır bir yolla sorunları aşmak, imkanları geliştirmek durumundayız.'


-'IRAK BİR AN ÖNCE DOĞALGAZI İHRAÇ ÜRÜNÜ OLARAK DEĞERLENDİRSİN”-

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Nabucco projesine ilişkin proje destek anlaşmalarının ekim ayı içerisinde imzalanmasının planlandığını söyledi.

Atlantik Konseyi tarafından düzenlenen '2. Karadeniz Enerji ve Ekonomi Forumu'nun açılışında konuşan Erdoğan, Türkiye'nin 2003-2009 döneminde yıllık ortalama yüzde 4.3 oranında büyüme kaydettiğini, 2009'un son çeyreğinden itibaren küresel krizin etkilerinden sıyrılmaya ve rekor düzeyde büyüme oranları elde etmeye başladıklarını ve bu yılın ilk iki çeyreğinde de ortalama yüzde 11'lik büyümeyle dünyada ilk sıralarda yer aldıklarını belirtti.

Erdoğan, 1990-2008 döneminde Türkiye'de birincil enerji talebi artış hızının yıllık ortalama yüzde 4.3 düzeyinde gerçekleştiğini ifade ederek, 'Artık dünyanın büyüme hızından daha fazla büyüyen bir Türkiye var' dedi.

Bunun yanında Türkiye'nin OECD ülkeleri içerisinde geçen 8 yıllık dönemde enerji talep artışının en hızlı olduğu ülke konumuna geldiğini anlatan Erdoğan, aynı şekilde Türkiye'nin dünyada 2002 yılından bu yana elektrik ve doğalgazda, Çin'den sonra en fazla talep artışına sahip ikinci büyük ekonomi konumuna yükseldiğini vurguladı.

Erdoğan, Türkiye'nin, dünyanın ispatlanmış enerji rezervlerinin yüzde 65'inin yanı başında bulunduğunu belirterek, 'Ülkemiz, Hazar bölgesi, Orta Asya ve Ortadoğu ile enerji tüketicisi Avrupa arasında hem bir köprü hem de bir terminal olma özelliğini taşıyor. Aktif bir şekilde, hem ülkemizin hem bölgemizin enerji arz güvenliğini sağlamak üzere çok boyutlu enerji politikaları takip ediyor, hem de önemli gaz ve petrol transit projelerinin geliştirilmesinde öncü olmak için gayret sarf ediyoruz. Biz bu konuyu çok çeşitlendiriyoruz. Sadece tek merkezli çalışmıyoruz. Enerji denince akla doğalgaz geliyor, bizim böyle bir düşüncemiz yok. Bu konuda hidroelektrik santrallerden tutunuz, termik santrallere varıncaya kadar tüm bu alanlarda adım atıyoruz. Enerji kaynaklarını çeşitlendirmek suretiyle tüm bu alanlarda adımlarımızı atıyoruz, atmak zorundayız. Zira gün bugün değil, bugünden başlayan yarına uzanan bir süreç. Bunu en iyi şekilde değerlendirmek durumundayız' diye konuştu.

Bakü-Tiflis-Ceyhan Ana Petrol İhraç Boru Hattı'nı 2006 yılı mayıs ayında hizmete açtıklarını anımsatan Erdoğan, doğu-batı enerji koridorunun ikinci unsuru olan Bakü-Tiflis-Erzurum boru hattının sadece Türkiye'nin yurt içi gaz talebinin karşılanması açısından değil, aynı zamanda AB'nin hızla artan gaz ihtiyacının bir kısmının karşılanması açısından da önem taşıdığını belirtti.

Erdoğan, bununla Türkiye adına adım atmadıklarını, geleceğe ilişkin Türkmen, Kazak ve Özbek gazları gibi diğer doğu orijinli gazların doğu-batı enerji koridorunun bütün boyutlarıyla tamamlanması amacıyla Bakü-Tiflis-Erzurum projesine bağlanması gerektiğini, bu sebeple Avrupa için geliştirilmekte olan boru hattı projelerini en azından başlangıç aşamasında destekleyebilecek olan Bakü-Tiflis Erzurum projesine önem verdiklerini anlattı.

Türkiye-Yunanistan doğalgaz boru hattının inşaatının tamamlandığını, 18 Kasım 2007'de resmi açılış töreni yaptıklarını ve buradan gaz iletimine başlandığını da belirten Erdoğan, bu hattın İtalya bağlantısı, Güney Avrupa Gaz Ringi'nin ikinci aşamasını oluşturduğunu söyledi.


-NABUCCO PROJESİ-

Erdoğan, Roma'da Temmuz 2007'de Hükümetlerarası Anlaşmayı imzaladıklarını ve genel prensipleri belirlediklerini belirterek, şöyle konuştu:

'Yunanistan-İtalya bağlantısının 2012 yılında tamamlanması ile Hazar gazının Orta Avrupa'ya kadar sevk edilmesini sağlayacağız. Avrupa'ya diğer gaz rotası ise Türkiye-Bulgaristan-Romanya-Macaristan-Avusturya hattı veya bilinen adıyla Nabucco projesidir. Nabucco projesinin Hükümetlerarası Anlaşmasını 13 Temmuz 2009'da imzaladık. Ayrıca, Nabucco projesine ilişkin proje destek anlaşmalarının önümüzdeki ekim ayı içerisinde imzalanması planlanıyor. Yıllık yaklaşık 31 milyar metreküplük kapasiteye sahip olacak boru hattı projesi Avrupa Komisyonu tarafından destekleniyor. Ama uygulama bekliyor. Bu uygulamaya geçilmesi sürecini bekliyoruz. Pek çok aşaması tamamlanan Nabucco projesi, bu konuda ortaya atılmış diğer projeler arasında en önde olanıdır. Nabucco boru hattının Avrupa'nın kaynak ve güzergah çeşitliliğine önemli katkı sağlayacağına inanıyoruz.

Yine son varış yeri Avrupa olmak üzere, Arap Gaz Boru Hattının Türkiye'ye uzatılması için gerekli şartlar üzerinde görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Projede hükümetlerarası görüşmelerle birlikte ilgili ulusal gaz şirketleri arasındaki teknik çalışmalar da eş zamanlı olarak devam ediyor. Irak'ın yeniden yapılanması ve refahı için petrol ile birlikte doğalgazın da önemli bir kaynak olduğuna inanıyoruz. Bu sebeple Irak hükümetinin şartlar elverdiğince, Avrupa'nın artan talebinin karşılanması için bir an önce doğalgazı ihraç ürünü olarak değerlendirmesi gerektiğini düşünüyoruz.'


-'BOĞAZLARIN YÜKÜNÜ HAFİFLETECEK GEÇİŞ PROJELERİ'-

Başbakan Erdoğan, Ceyhan bölgesindeki tesislerin Irak gazı için büyük bir potansiyel arz ettiğini, Ceyhan'a ulaşacak Irak gazının LNG'ye dönüştürülerek dünya pazarlarına veyahut boru hatları ile Avrupa pazarlarına taşınabileceğini düşündüklerini, Irak-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı'nın ikili ve bölgesel alanda en umut vaat edici ve en uygun işbirliği alanı olduğunu söyledi.

Erdoğan, 'Bu noktada, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarının, Karadeniz'e ulaşan Rus ve Hazar Bölgesi petrollerini daha fazla taşımasının mümkün olmadığını, altını çizerek vurgulamak isterim. Zira bu Türkiye için, İstanbulumuz için çok büyük bir tehdit. Her an her şey olabilir. Geçmişte bunun bedelini biz Boğaz'da ağır yaşadık. Patlamalar neticesinde ağır yaşadık. Ve bunları bir daha yaşatmak ve yaşamak istemiyoruz. Boğazların yükünü hafifletecek geçiş projelerini ve özellikle Samsun-Ceyhan projesini çok çok önemsiyoruz' dedi.

Bu projeler sayesinde Türkiye'nin enerji koridoru olmanın ötesinde, yakın gelecekte dünyanın en önemli enerji merkezleri arasında yerini almış olacağını ifade eden Erdoğan, Samsun-Ceyhan'ın özellikle Rusya-İtalya ve Türkiye arasında başlayan bir süreç olduğunu ve gerekli önemin verilmesini istediğini, Bakü-Tiflis-Ceyhan'ın zaten yürüdüğünü anlattı.

Erdoğan, doğu-batı arasındaki adımların da çok önemli olduğunu ifade ederek, 'Türkiye, güçlü ve gelişen ekonomisi, enerji köprüsü niteliğindeki jeostratejik konumu ve enerji merkezi olma hedefiyle küresel ölçekte güçlü bir enerji aktörü olacaktır. Esasen bizim AB vizyonumuz içerisinde, enerji noktasındaki bu stratejik konumumuz da önemli yer tutmaktadır. Türkiye'nin AB üyeliğini tartışma konusu yapanlar, bunu gündelik siyasetin malzemesi olarak kullananlar, yeni şartlar sürüp, engeller çıkaranlar, ne yazık ki gereken vizyon ve ufku sergileyememektedirler. Şu anda enerjiyle ilgili her şeyi halletmiş olan Türkiye'ye enerji faslını açmakta hala tereddüt edenler, aslında bu faslı Türkiye'ye bir tehdit unsuru olarak kullanıyorlar. Bunlar şık değil. Bunları çok iyi biliyoruz. Türkiye'nin üyeliğiyle kazanan sadece Türkiye olmayacak, Avrupa da kazançlı çıkacaktır. Fakat Avrupa bu konuda çok geç kalacak' diye konuştu.

Erdoğan, barış, huzur, refah ve adalet içinde bir dünyanın mümkün olduğuna her zamankinden daha fazla inandığını ifade ederek, Karadeniz Enerji ve Ekonomi Forumu'nun bu yöndeki umutları çoğaltmasını diledi.