Genel seçimlerin yaklaştığı İngiltere'de, ekonomik büyümenin yavaş olması ve kamu borcunun milli gelire oranının yüzde 60'ı geçmesi 'Yunanistan'dan sonra Avrupa'nın yeni hasta adamı İngiltere mi?' sorusunu akıllara getiriyor
Economist dergisinde yayımlanan bir analizde, sadece üç yıl önce Avrupa'nın en güçlü ekonomisi olarak gösterilen İngiltere'de güzel günlerin geride kaldığı, hem ABD hem de avro bölgesi ülkelerine göre küresel krizden daha fazla etkilenen ada ülkesinin şu anda kendine olan güvenini kaybettiğine dikkat çekildi. Ekonominin içinde bulunduğu kötü durum, 6 Mayıs'ta düzenlenecek seçimlerde, oy verenlerin kararlarını büyük ölçüde etkileyecek. Analizde, İngiltere'nin küresel krizden aşırı şekilde etkilenmesinin nedenleri, ülkenin bankalarının farklı ülkelere gereğinden fazla açılması, özel sektörün büyük bir borç yükü altında olması ve ağır işleyen kamu sektörü olarak sıralandı.
Ülke ekonomisine yönelik veriler de pek iç açıcı değil. 2008'in başlarıyla, 2009 sonbaharı arasında, gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYİH) yüzde 6.2'lik bir düşüş yaşadı. Resesyon altı çeyrek boyunca devam etti ve İngiltere'nin G7 ülkeleri arasında en uzun ekonomik durgunluğu yaşamasına neden oldu. Başbakan Gordon Brown'un ülke ekonomisine yönelik aşırı iyimserliğinden dolayı, ülkenin borçlanmasının GSYİH'ye oranı Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) tahminlerinin üzerine çıkarak, G20 ülkeleri arasındaki en yüksek rakama ulaştı.
İngiliz parlamentosu ise ekonominin geleceğinden oldukça umutlu. 24 Mart'ta seçim öncesi bütçeyi açıklayan Maliye Bakanı Alistair Darling, 2010 için yüzde 1.25, 2011 için ise yüzde 3.25'lik bir büyüme beklediklerini dile getirdi. Darling, İngiltere ekonomisinin 2012 yılında yüzde 3.5 oranında büyüyeceğini tahmin ediyor. Ancak bütün bunlar iyimser beklentiler. Çünkü İngiliz bankaları kredi verme konusunda hâlâ çok çekimserler ve tüketiciler büyük bir borç yükü altındalar. Tüketiciler aynı zamanda Mayıs ayında kim başa geçerse geçsin daha fazla vergi ödemek zorunda kalacaklar. Öte yandan, ada ülkesinin imalat sektörü kriz sonrasında komşularından daha iyi bir durumda. Esnek istihdam piyasası ise işsizliğin korkulduğu kadar yüksek rakamlara çıkmamasını sağlıyor. İşçi sendikaları grevlerle şirketlere zarar vermeyi plansa da küçük ve güçsüz oldukları için çok fazla etkili olmaları beklenmiyor.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'ne (OECD) göre, Londra hükümetinin kamu harcamaları 2006'da GSYİH'nin yüzde 44'üne denk gelirken, 2009'da bu oran yüzde 52'ye ulaştı. Almanya içinse bu oran yüzde 48 seviyelerinde. Sterlin ise 2007 yılından bu yana ticari anlamda yüzde 25'lik bir değer kaybı yaşadı. Üstelik ülkede havayolu şirketlerinden demiryolu şirketlerine kadar kamu sektöründe ayaklanmalar görülüyor. Bütün bu gelişmeler, “Avrupa'nın hasta adamı” tabirinin İngiltere için kullanılmasına neden olmaya başladı.