Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İran'la imzalanan uranyum takası anlaşmasının virgülüne kadar müzakere edilen ve titizlikle yazılan bir metin olduğunu belirterek, bu metni herkesin dikkatle okumasının ve metnin unsurlarına doğru bakılmasının gerektiğini söyledi.
Amerikan basını, İran'ın uranyum takasıyla ilgili dün Tahran'da yayımlanan bildirinin, ABD Başkanı Barack Obama'nın İran'a yaptırımlar konusunda BM Güvenlik Konseyi'nde yeni bir karar alınması çabalarını karmaşıklaştırabileceği yorumunu yaptı.
Politico gazetesinin internet sitesinde Laura Rozen imzasıyla yayımlanan, "Başkan Obama'nın Nükleer Başağrısı" başlıklı yazıda, "Obama yönetiminin Tahran'da İran, Türkiye ve Brezilya tarafından açıklanan uranyum takası anlaşmasını alenen kutlamadığına" işaret edildi.
Yazıda, "Anlaşma, Obama'nın İran'a yaptırımlar konusunda yeni bir BM Güvenlik Konseyi kararı alınması için aylardır sürdürdüğü çabaları ortadan kaldırmasa da karmaşıklaştıracak gibi görünüyor" ifadesi kullanıldı.
Dış İlişkiler Konseyi'nin eski başkanı ve eski Pentagon yetkilisi Leslie Gelb'in sözlerine yer verilen yazıda, Gelb'in, Amerikan yönetimi yetkililerine işaret ederek, şunları kaydettiği belirtildi:
"Tabii ki büyük heyecan içinde değiller. Türkiye ve Brezilya'nın Tahran ile diplomatik çabalarının başarısız olacağını ve Tahran'ı durdurmayacağını, durduramayacağını düşündüler. Öyle görünüyor ki, (bu çabalar), (ABD'nin) diplomasisinin altını oydu. Bunun altının oyulmasını istiyorlar mıydı? Belki aralarından, yaptırımların işe yaramayacağını düşünen bazıları..."
Ulusal İran Amerikan Konseyi'nden Trita Parsi de "anlaşmanın, Amerikan Kongresi'ni memnun etmeyecek gibi göründüğünü" belirterek, "Yaptırımlar için uğraş vermeye ve yönetimi BM yaptırımları gayretini sürdürmesi için sıkıştırmaya muhtemelen devam edeceklerdir" dedi.
Washington Enstitüsü'nden Patrick Clawson ise "anlaşmanın, İran'ın nükleer saatini 6 ay geriye çektiğini ve baskının işe yaradığını kanıtladığı" görüşünü dile getirdi. Clawson, İran'ın geçen sonbaharda reddettiği benzer teklifte üç önemli düğüm noktası bulunduğunu ve bunların 1200 kilogram düşük ölçekte zenginleştirilmiş uranyumun dışarıya gönderilmesi, bunların tek seferde ve ülke dışına yollanması olarak sıralandığını kaydederek, "Ve İran şimdi bu üç noktayı da kabul etti. Bu, baskının işe yaradığını gösteriyor. Baskı olduğunda, boyun eğiyorlar. Bu, sorunun sonu değil, ancak acil krizin yatıştırılmasına yardım eden mütevazi bir adım" diye konuştu.
Los Angeles Times gazetesinin "İran'ın nükleer adımı ABD'nin yaptırımlar konusundaki çabalarını raydan çıkarabilir" başlığıyla yayımladığı haberde de "İran'ın uranyumunu yurt dışına yollamayı kabul etmesinin, yeni BM Güvenlik Konseyi yaptırımlarına ilişkin ivmeyi bir miktar baltalıyor gibi göründüğü" yorumunda bulunuldu.
"İran'ın bu adımının, tartışmalı nükleer programıyla ilgili olarak Tahran'a yeni ekonomik yaptırımlar getirilmesine ilişkin ABD öncülüğündeki planlara dair umutları gölgelediği" ifade edilen haberde, "Türkiye ve Brezilya'nın Tahran'da 18 saat süren çabasıyla varılan ve dün duyurulan teklifin, ABD ve batılı müttefiklerince ihtiyatlı şüphecilikle karşılandığına" işaret edildi.
"Tahran'ın yalnızca, hayata geçmesi an meselesi yaptırımları önlemeye mi çalıştığı, yoksa paketin daha geniş çaptaki bir uzlaşının temelini mi oluşturduğunun beklenip görüleceği" belirtilen haberde, "Amerikalı yetkililerin, anlaşmayı reddederek, uzlaşmaz görünme ya da kabul ederek, potansiyel anlamda İran'a, artan uluslararası baskıları dağıtma imkanını verme seçenekleriyle karşı karşıya kaldığı" kaydedildi.
Carnegie Endowment adlı düşünce kuruluşunun uzmanlarından Deepti Choubey'in, "Türkiye ve Brezilya'nın, İran'ı, uranyumun yüzde 20 düzeyinde zenginleştirilmesi faaliyetlerini durdurmaya ikna edememesinin 'rahatsız edici' olduğu ve iki ülkenin belki de istemeyerek, İran'ın mevcut yaptırımlar çabasını raydan çıkarma girişimine yardım ettiği" yönündeki sözlerinin aktarıldığı haberde, "analistlerin, bu son anlaşmanın, İran'da, önceki tekliflerin hayata geçmesini engelleyen aynı iç siyasi çekişmeler yüzünden dağılabileceği" uyarısında da bulunduğu belirtildi.
Washington Post gazetesinin "İran ve Türkiye, zenginleştirilmiş uranyum konusunda beklenmedik anlaşmaya vardı" başlıklı haberinde de "İran, Türkiye ve Brezilya arasında varılan sürpriz nükleer anlaşmanın, Obama yönetiminin İran'ın nükleer arzularına set çekme çabalarını ve daha geniş boyutta Amerikan diplomatik stratejisini zayıflatmakla tehdit ettiği" ifadesine yer verildi.
Uzmanların, "İran'ın Batı ile nükleer müzakerelerde ABD ve müttefiklerinin uzun süredir sundukları talepleri karşılamadan ilerleme algısı yarattığı" şeklindeki görüşlerine yer veren gazete, "bunun sonucunda Obama yönetiminin şimdi, yaklaşık 8 ay önce ortaya attığı teklifi reddetme ya da yeni yaptırımlara dair aylardır sürdürülen çabanın raydan çıktığını görme ihtimalleriyle karşı karşıya kaldığına" işaret edildi.
"ABD'nin BM'de yeni yaptırımlar kararı için gayretini sürdürmesi halinde, Türkiye ve Brezilya'nın buna karşı oy kullanma kararı alabileceği ve bunun Amerikalı yetkililerin İran'ın nükleer hevesleri konusunda uluslararası birlik yaratma arzusunun altını oyabileceği" ifade edilen haberde, "yeni anlaşmanın, İran ve diğer gelişmekte olan ülkelerin nükleer enerjiyi kullanma hakkıyla ilgili olarak, ABD'nin öncülük ettiği bir grup ülkeyle bazı gelişmekte olan ülkeler arasındaki bölünmeyi artırdığı" yorumunda bulunuldu.
Aynı gazetedeki Glenn Kessler imzalı analizde de "İran ile Batı arasındaki uzun süreli diplomatik mücadelede, İran'ın dün zafer kazanmış gibi göründüğü" yorumuna yer verildi. İran'a yaklaşık 8 ay önce sunulan teklifin, bu ülkenin düşük ölçekte zenginleştirilmiş uranyum stokunun nükleer reaktör için yakıta çevrilmek üzere yüzde 70'ini ortadan kaldıracağına işaret edilen yazıda, "Ancak İran'ın, planın ilk duyurusundan bu yana uranyum zenginleştirmeye devam etmesinden dolayı, aynı maddeleri temel alan bir anlaşma, ülkedeki stokun yalnızca yaklaşık yüzde 50'sini ortadan kaldırabilir" ifadesi kullanıldı.
"Son anlaşmanın metninin, daha önceden müzakereleri yürüten ülkelerle görüşme olasılığına sadece küçük referans yaptığı, İran'ın nükleer programının gelecekteki görüşmelerde masanın üzerinde olup olmayacağından ise bahsetmediği" yorumu yapılan yazıda, Türkiye ve Brezilya'nın yoğun diplomatik çabalarına işaret edilerek, "BM Güvenlik Konseyi'nin daimi olmayan üyelerinin, nükleer güçler tarafından öncülük edilen sürece müdahale etmelerinin nadir görüldüğü" belirtildi.
"Anlaşmanın Çin'e yeni yaptırım kararını geciktirmesi ya da sulandırması için bahane sunduğu" görüşüne de yer verilen yazıda, "Amerikalı yetkililerin açısından en iyi umudun, İranlıların uzlaşmaz tavır sergilemesi olacağı" ifade edildi.
Amerikan CNN televizyonu, konuyla ilgili haberinde, "İran'ın uluslararası toplumla uzun süredir devam eden meselesinde imtiyaz verir gibi gözüktüğünü, ancak hemen sonra, uranyum zenginleştirmesine devam edeceğini açıklamasının 'bu durumu bozma' potansiyeli taşıdığını" belirtti.
Haberde, İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ramin Mihmanperest'in CNN'e telefonla yaptığı açıklamada, uranyum zenginleştirmesine dair yasal haklarını durdurmayı planlamadıklarını, ABD ve müttefiklerinin son anlaşmayı kabul etmemeleri için bir nedenin bulunmadığını düşündüğünü söylediği bildirildi. Habere göre, Mihmanperest, "Bu anlaşma, önceki teklifle aynı kriterleri ve koşulları temel alıyor. Onların istedikleri buydu. Eğer 'hayır' derlerse bu onların anlaşmaya varılması hususunda ciddi olmadıklarını gösterecek" diye konuştu.
CNN'in haberine göre, İran konularını takip eden ve isminin açıklanmasını istemeyen Amerikalı bir yetkili, CNN'e yaptığı açıklamada, ABD'nin Türk diplomatlarla yakın temas halinde olduğunu, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ve Ulusal Güvenlik Danışmanı James Jones'un Pazar gecesi Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile nükleer anlaşma konusunda telefon görüşmeleri yaptığını söyledi. Haberde, Türk Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin ise herhangi bir telefon görüşmesinin olduğunu reddettiği belirtildi.