Medeniyetlerin sonu geldi

Halime Biray
00:008/07/2009, Çarşamba
G: 7/07/2009, Salı
Yeni Şafak
Medeniyetlerin sonu geldi
Medeniyetlerin sonu geldi

Lübnan asıllı Fransız yazar Amin Maalouf denemelerden oluşan yeni kitabında, küreselleşme ile büyüyen ve gitgide dünyayı kaosa sürükleyen sorunların analizini yaparken hem Doğu'ya hem Batı'ya önemli mesajlar veriyor

Türkiye'de Afrikalı Leo, Semerkant, Yüzüncü Ad gibi tarihi romanlarıyla tanınan Lübnan asıllı Fransız yazar Amin Maalouf, okuyucunun karşısına bu kez bir deneme kitabıyla çıkıyor. Maalouf, “Çivisi Çıkmış Dünya/Uygarlıklarımız Tükendiğinde” adlı kitabında dünyayı kaosa sürükleyen sorunların analizini yaparken, hem Batı'ya hem Doğu'ya önemli mesajlar veriyor.

BATI'NIN İKİYÜZLÜ TAVRI

Lübnanlı yazar, üç bölümden oluşan kitabın Aldatıcı Zaferler Başlığını taşıyan kısmında, Avrupa ve Amerika'nın politikaları ve dünyada değişen güç dengeleri hakkında tespitler yapıyor. Sovyet Bloğunun parçalanmasıyla birlikte zafere ulaşan Avrupa, kendi birliğine katılmak isteyen ülkelere nasıl davranacaktı? Birliğe daha kimi alacaktı? Kimi dışlayacaktı? Avrupa'nın zaferin ardından yolunu şaşırması ve ne yöne gideceğini kestirememesi günümüze kadar uzanan sorunları getirdi. Maalouf, bu noktadan hareketle Avrupa Birliği'nin kimliğini, sınırlarını, gelecekteki kurumlarını, dünya üstündeki yerini sorguladığına ve yanıtlarından da hiç emin olmadığına dikkat çekiyor. Arap toplumlara eleştireler yönelten yazar, Batı'nın da yarattığı evrensel değerleri, hâkimiyeti altına aldığı hiçbir toprakta uygulamadığına vurgu yapıyor:"Kesin olan ve bugünün dünyasında ağır basan şu ki, on yıllardır Arap-İslam alemindeki gizil modernlik yanlısı, laik insanlar Batıya karşı mücadele ettiler; bu yüzden de çıkışı olmayan bir yolda maddi manevi anlamda yollarını şaşırdılar; Batıda çoğunlukla korkunç bir şekilde ve kimi zaman da dinsel hareketlerin desteğiyle onlarla savaştı. "

UYGARLIKLAR İFLAS ETTİ

Bazıları için Irak örneği İslam aleminin demokrasiye uzak olduğunu gösteriyor; bazıları için de Batı tarzı demokratikleşmenin gerçek yüzünü açığa vuruyor. Maalouf, bu iki söylemi hem doğru hem yanlış buluyor: “Kökenlerim gereği her iki söylemden de yararlandığım varsayılıyor, oysa günbegün ikisinden de uzaklaştığımı hissediyorum." Yazar, bu uzaklaşmayı ise şöyle açımlıyor: "Benim eleştirim bu iki "uygarlık alanı"nın yüzyıllık uygulamalarına yönelik; korkarım onların var oluş nedenlerini de kapsıyor. Bu saygıdeğer uygarlıkların sınırına vardığını; dünyayı artık yıkıcı öfkelerinden başka bir şey vermediklerini; bir yandan da tıpkı insanlığı bölen bütün özel uygarlıklar gibi manevi anlamda iflas ettikleri ve artık onları aşmanın zamanının geldiğini düşünüyorum."

KIRARSANIZ SİZİN OLUR

Maalouf, Irak işgali konusuna sık sık değiniyor ve bu savaş üzerinden Batı dünyasının politikalarını açımlıyor. Yazarın, Amerika Dışişleri Bakanı Colin Powell hakkında söyledikleri bir hayli dikkat çekici. Kameralar önünde işgalin gerekliliğinden bahseden Powell'ın Beyaz Saray'da başkanla yaptığı görüşmelerde onu vazgeçirmeye çalıştığına dikkat çeken Maalouf, Powell'ın Bush'a söylediği 'kırarsanız sizin olur' sözünün Batılların yüzyıllık ikilemini yansıttığını öne sürüyor: "Colin Powell'ın uyarısı Irak'ı kırmaya hazırlananlar için değildi yalnızca. Powell bu çarpıcı özdeyişle, kazananların tarihsel sorumluluğunu tanımlamış ve Batılı güçlerin yüzyıllık ikilemine parmak basmıştı." Maalouf, İslam dünyasında değişimin rol modelleri olarak Atatürk ve Nasır'ı örnek gösteriyor. Kitabın, Yoldan Çıkmış Meşruiyetler başlığını taşıyan ikinci bölümünde ise ayrıntılı bir Cemal Abdulnasır analizi yapıyor. Kitabın, Hayali Gerçeklikler başlıklı son bölümünde ise küresel ısınma, enerji kaynaklarının hızla tükenmesi ve siyasi güçlerin dünyayı adım adım felakete götürüşlerinin hazin tablosu çiziliyor.

Amin Maaoluf, dünyanın hızla sürüklendiği açmazdan, bir yazar olarak var olduğu Batı dünyasını sorumlu tutuyor. Doğu ve Batı uygarlığı arasındaki farklılıkları değerlendirirken, yıllarca dayatılan 'Batı uygarlığı' yerine yeni bir çözüm sunan Maaoluf, medeniyetlerin sonunun geldiği uyarısını yapıyor: "Din, dil, renk, tarih, gelenek bakımından birbirlerinden farklı olan ve dünyanın gelişiminin sürekli olarak yan yana yaşamak durumunda bıraktığı bütün bu topulukları, huzurlu ve uyumlu biçimde bir arada yaşatmayı becerebilecek miyiz?

Yanıt bugün hala belirsiz. Birlikte yaşama üstüne sürüp giden tartışmalar asla bitmeyecek. Gürültülü ya da sessiz, açık ya da üst kapalı biçimde bütün yüzyıl boyunca ve gelecekte yüzyıllarda bize eşlik edecek. "