CHP ile Kanaltürk arasında yüzde 40 oranında ortaklık sözleşmesi olduğu ortaya çıktı. Ancak CHP cephesi yine yalanlamayı seçti. Siyasi partilerin televizyona ortak olması yasak olduğu için, ortaya çıkan bu kanıt, CHP için kapatma davası açılmasını gerektiriyor.
CHP ile Kanaltürk arasında ortaklık sözleşmesi olduğu ortaya çıktı. Ancak CHP cephesi yine yalanlamayı seçti. Siyasi partilerin televizyon kurması yasak olduğu için, ortaya çıkan bu kanıt, CHP için kapatma davası açılmasını gerektiriyor.
Öte yandan CHP Genel Saymanı Mustafa Özyürek, CHP ile Kanaltürk arasında bir sözleşme olduğunu, ancak kanalın hisselerinin haczedilmediğini ve söz konusu televizyonun icra kuruluna partiyi temsilen bir yönetici atanmadığını iddia etti.
TBMM'de gazetecilerin, CHP ile Kanaltürk Televizyonu arasında imzalanan protokol gereği kanalın hisselerinin haczedildiğine ilişkin sorularına cevap veren Mustafa Özyürek, bu konunun yeni olmadığını, bu yöndeki haberlerin özellikle sağ basın tarafından iki yıldır sürekli gündemde tutulduğunu ileri sürdü.
CHP ile Kanaltürk Televizyonu arasında bir prodüksüyon anlaşması yapıldığını ifade eden Özyürek, “Bu anlaşma çerçevesinde Kanaltürk üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmiş. Buna karşılık CHP de bu hizmetin bedelini ödemiş ve hesaplar kapatılmıştır” dedi.
CHP'nin, Kanaltürk'ün yüzde 40 hissesine sahip olduğunun iddia edildiğini hatırlatan Mustafa Özyürek, “Bu, sözleşmenin güvencesi olarak düşünülmüş, fakat hiçbir zaman hisse senetleri rehnedilmemiştir. Gene orada İcra Kurulu'nda CHP'yi temsilen bir kişinin görev yapacağı yazılmıştır ama böyle bir atama, böyle bir görevlendirme hiçbir zaman olmamıştır. Bu bir hizmet sözleşmesidir, bu bir prodüksüyon sözleşmesidir. Karşılıklı taraflar mükellefiyetlerini yerine getirmişler ve dosya kapanmıştır” şeklinde konuştu.
Bu konu ilk gündeme geldiğinde de bir basın toplantısı yaparak durumu açıkladığını hatırlatan Mustafa Özyürek, “Ama ısıtılıp ısıtılıp tekrar gündeme getiriliyor. Çeşitli partiler de çeşitli kanallarla buna benzer anlaşmaları yaparlar. CHP yaptığı zaman bu haber oluyor, manşet oluyar ve bazı çevrelere göre suç oluyor. Burada yasalara aykırı hiçbir uygulama yoktur. Karşılıklı bir sözleşme vardır ve bu sözleşmenin gerekleri yerine getirilmiştir” diye konuştu.
Star Gazetesi'nin Şamil Tayyar imzasıyla manşetten veridiği haber göre, CHP'den Tuncay Özkan'ın sahibi olduğu dönemde Kanaltürk televizyonuna aktarılan 3.5 milyon doların (2004 kuruna göre 5.7 milyon YTL) sırrı çözüldü.
CHP'nin '13 bölümlük Atatürk'ün Kurduğu Partinin Öyküsü Belgeseli' karşılığı olarak ödediğini açıkladığı paranın aslında Kanaltürk'ün CHP'ye rehin edilmesi karşılığında verildiğinin belgesi ortaya çıktı.
İşte Star Gazetesi'nin haberi:
CHP Genel Sekreteri Önder Sav ile Kanaltürk'ün sahibi Tuncay Özkan'ın da imzasının yer aldığı 'Ahlaksız Sözleşme' ile Kanaltürk'ü tüm siyasi parti ve kişilere kapatan CHP, spordan müziğe kadar tüm yayınlara da ipotek koydu. Kanaltürk yönetimi de kendini parti kanalı haline getiren bu sözleşmede, CHP görüş ve programına uygun davranmayı taahhüt etti.
Toplam 10 maddelik prodüksiyon sözleşmesinin ilk maddesinde sözleşmenin konusu, 'CHP'nin tanıtımı, belirlenecek diğer faaliyetler için prodüksiyon ve benzeri hizmetlerin yayımlanması' olarak tarif edilirken, şu özel not düşüldü:
'Yayımcı (Kanaltürk) iş bu sözleşme süresince başka bir siyasi parti, siyasi kişi veya oluşumla ayrı bir yayın sözleşmesi yapmayacağını taahhüt eder.'
Sözleşmenin ikinci maddesinde prodüksiyon hizmetlerinin bedeli 3.5 milyon dolar belirlenirken, 3 taksitte ödenmesi kararlaştırıldı. İkinci madde aynen şöyle:
'CHP, yayımcının Digitürk, kablolu, uydu ve karasal yayın hakkını elde etmiş olmak kaydıyla, 24 Aralık 2004'de iki milyon dolar, 1 Nisan 2005'de bir milyon dolar, 1 Nisan 2006'da 500 bin dolar olmak üzere toplam 3.5 milyon doları bedel olarak ödeyecektir. Yayımcı bu meblağ karşısında 4 yıl için prodüksiyon ve yayın hizmetlerini verecektir.'
Prodüksüyon hizmetlerinin yanı sıra CHP'nin göstereceği bir ismin Kanaltürk'te icra kurulu üyesi olarak görev yapması hükme bağlandı. CHP, yayın kontrolü karşılığı ödediği 3.5 milyon dolar karşılığında Kanaltürk'ün yüzde 40'ını rehin aldı. Rehin hükmü sözleşmenin 6. maddesinde şöyle yer aldı:
Sözleşme'nin üçüncü maddesinde Kanaltürk'ün yükümlülükleri sıralandı. Kanaltürk, 3.5 milyon dolar karşılığında CHP'ye şu taahhütlerde bulundu:
CHP'nin Kanaltürk'e belgesiz aktardığı milyonlarca dolarlık transferi Maliye belirledi. Dosya Anayasa Mahkemesi'ne iletildi. Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı, CHP'nin Kanaltürk'e aktardığı 4 milyon YTL'lik paranın ile ilgili başlattığı incelemede yaklaşık 3 milyon YTL'lik bölümününün faturalandırılamadığını tespit etti. Bakanlık durumu Anayasa'nın 69 ve Siyasi Partiler Yasası'nın 67. ve 70. maddelerine aykırılık gördüğü için konuyu konuyu Yargıtay Başsavcılığı'na iletti. Konuya ilişkin haberlerin basında çıkması üzerine Başsavcılık da raporu apar topar Anayasa Mahkemesi'ne iletti. Anayasa Mahkemesi da raporu raportöre teslim etti.
Başkanlık belirleyeceği bir gündemle konuyu görüşecek. Yasadışı bir unsura rastlarsa yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunacak ve yaklaşık 3 milyon YTL'yi de hazineye gelir olarak aktaracak. Maliye'nin Yargıtay Başsavcılığı'na sunduğu denetleme raporunda, CHP'nin Finansbank aracılığıyla 08.01.2007'de Kanaltürk'ün şirketi Yaşam Televizyon Yayın Hizmetleri'ne 5 ayrı EFT ile toplam 2 milyon 922 bin YTL aktardığı ve bu paranın şirket kayıtlarında sadece avans olarak gösterildiği belirtilmişti. Yine söz konusu raporda, 'Belgesel' adı altında alınan 1 milyon 180 bin YTL'nin CHP'den Kanaltürk'e aktarıldığı ve muhasebeleştirildiği kaydedilmişti.
Anayasa Mahkemesi yetkilileri, CHP'nin 2005 yılına ilişkin mali denetiminin henüz yapılmadığını ve hesapların ibra edilmediğini belirtti. Ancak konuyla ilgili görevlendirilen raportörün çalışmalarını sürdürdüğünü kaydetti. Yoğun iş yükü nedeniyle parti hesaplarını denetleyemeyen Anayasa Mahkemesi en son 2003 ve 2004 yılına ait parti hesaplarını inceledi. Yüksek Mahkeme, önümüzdeki dönemde de CHP'nin usulsüz işlemlerinin bulunduğu 2005 yılı ve sonrası hesaplarını denetime alacak.
Doğan Grubu dışındaki gazete, dergi televizyon ve radyolara 'Biat Medyası, AK Parti medyası' isimler takan Milliyet ve Hürriyet gazeteleri CHP Genel Sekreteri Önder Sav'ın temelsiz çıkan iddialarını manşet yapan gazetelere yakıştırılan 'CHP medyası' sözünden rahatsız oldu. Milliyet rahatsızlığını birinci sayfasından yayımladığı yazıyla dile getirdi: '...skandalı haberleştiren gazeteleri 'CHP medyası' olarak nitelendirmek büyük bir haksızlıktır...'
Benzer bir yazıyı da Hürriyet'ten Ahmet Hakan kaleme aldı. Hakan dünkü yazısında şunları yazdı: 'En son Önder Sav olayında çuvalladık ya... Onlar AKP'nin fedailiğini yapıyormuş. Buna mukabil, biz de CHP'ye fedai yazılmışız. Onlar 'Tayyip'in adamları' imiş, biz de 'Deniz'in askerleri' imişiz...'