Çok şanslı bir Maliye Bakanıyım herhalde

Aa
00:007/01/2011, vendredi
G: 7/01/2011, vendredi
Yeni Şafak
Çok şanslı bir Maliye Bakanıyım herhalde
Çok şanslı bir Maliye Bakanıyım herhalde

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2010 yılında ilk defa inanılmaz şekilde hem hedeflerin çok ötesinde bir bütçe dengesi tutturduklarını hem de ülkenin bir çok ihtiyacını karşılayacak ekstra imkan sağladıklarını belirterek, 'Onun için hiç bir sorunu 2011 yılına bırakmadık, çok şanslı bir Maliye Bakanıyım herhalde...' dedi.

Türk çimento sektörünün 100. yılı dolayısıyla Yapı Ürünleri Üretici Federasyonu tarafından düzenlenen 'Türk Ekonomisi ve İnşaat Sektörü' konulu toplantıda konuşan Şimşek, çimento sektörünün Avrupa'da hem ihracat hem de üretimde birinci olunan nadir sektörlerden birisi olduğunu, dünyada da ihracatta 3., üretimde 4. sırada olunmasının çok önemli bir gerçek olduğunu söyledi. 


Şimşek, '4,5 milyar dolarlık üretim, 1 milyar dolarlık ihracat... Türkiye çimento sektörü büyük bir gurur kaynağımız. 99. yıllarını çok büyük başarıyla tamamladılar, ümit ediyorum 100. yılda da bu başarı ve birikim çok daha üst noktalara varır ve bizler de sizlerle gurur duymaya devam ederiz' dedi. 


İç piyasa açısından bakıldığında düşük faiz ortamının, özellikle konut sektörü açısından çok önemli olduğunu belirten Şimşek, Hazine'nin bugün yüzde 7'nin altında borçlanabildiğini vurguladı. 


Kredi faizlerinin ilk defa tek haneli rakamlarda olduğunu ifade eden Şimşek, 'Bu gerçekten tesadüf değil, garanti de değil. Bu çalışmayı gerektiriyor. Bir yandan siyasi istikrarla sağlanan bir ortam var. Doğru reform ve adımlar, özellikle de bütçe disiplini ve fiyat istikrarının beraberinde getirdiği bir sonuç' dedi. 


'Düşük faiz konut sektörüne, yapı malzemesi sektörüne verebileceğimiz en büyük destektir' şeklinde konuşan Şimşek, Türkiye'nin demografik yapısının, bu sektörün çok çok daha ileri noktalara gelmesi noktasında elverişli olduğunu anlattı.

Maliye Bakanı Şimşek, Türkiye'nin uzun yıllar kamu finansman dengelerindeki bozulmalar, imkanların yetersizliği ya da kaynakların iyi kullanılamaması nedeniyle alt yapıyı ihmal eden bir ülke olduğunu ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

'Son yıllarda sektörü destekleyen nitelikte muazzam bir kalkınma içinde... Sadece karayollarını kastetmiyorum. Memleketi derslikler, adliye saraylarıyla donatıyoruz. Ülkenin bütün geciktirilen alanlarında, en azından Batı'yla büyük farkımızın olduğu alanlarda büyük bir yatırım hamlesi içindeyiz. Sektörü 2011 yılında da düşük faize ek olarak özel sektör yatırımlarını destekleyeceğimizi açık şekilde söyleyebilirim. Batı'nın bir çok ülkesinde yatırımlar ötelenirken, biz yatırımlara giderek daha fazla kaynak aktarıyoruz. Özellikle alt yapı yatırımlarına çok büyük kaynak aktarıyoruz. Özel sektör diğer yatırımları yapıyor ama biz alt yapıya kaynak aktarıyoruz. 


2010 yılında herhalde bir ilktir, bilemiyorum, geçmişte olmuş mudur? Bir çok icracı bakanlık sonradan verdiğimiz ekstra imkanların tamamını kullanamadı. Binali Yıldırım, Veysel Eroğlu ilk defa paranın bir kısmını bize iade etmek zorunda kaldı. 2009 yılı sonunda Meclisimiz bütçeyi kabul etti. Biz orada 50 milyar liralık açık öngörüyorduk, milli gelire oran olarak da yaklaşık yüzde 4,9 oranında bir açık öngörüyorduk. Fakat Ekim ayı itibariyle baktık ve açığın çok altında kalacağız, imkanlarımız beklenenin ötesinde bereketli bir yıl, imkanlarımız çok... Biz Ulaştırma Bakanlığı'na sadece karayolu için 3 yerine 10,5 milyar lira imkan sağladık. Diğer alanlara da ciddi şekilde kaynak ayırdık. Ona rağmen yılın sonuna doğru baktık ki, Ekim ayında ortaya koyduğumuz hedefin de çok altında kalacağız. Onun için hiçbir sorunu 2011 yılına bırakmadık. Çok şanslı bir Maliye Bakanı'yım herhalde... İlk defa inanılmaz şekilde 2010 yılında hem hedeflerimizin çok ötesinde bir bütçe dengesi tutturduk hem de ülkenin bir çok ihtiyacını karşılayacak ekstra imkan sağladık. Onun ötesinde 2011 yılına da hiç bir sorunu ötelemedik. 2011 yılının yükünü aşağıya çekecek, 2011'deki hedefleri tutturmamıza yardımcı olacak bir sürü adım attık.'


Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, dünya enerji fiyatlarının yükselmesinin Türkiye'nin global anlamda karşı karşıya olduğu en büyük risk olduğunu belirtti.


Türk çimento sektörünün 100. yılı dolayısıyla Yapı Ürünleri Üretici Federasyonu tarafından İstanbul'da düzenlenen 'Türk Ekonomisi ve İnşaat Sektörü' konulu toplantıda konuşan Şimşek, 2009 yılında ortalık toz dumanken Türkiye'nin temelinin sağlam olduğunu söylediklerini ifade etti. 


2011 yılında da yine ümitli olmak için birçok sebep bulunduğunu ifade eden Şimşek, 'Çünkü doğru politika çerçevesi konulacak. Ama bunun da ötesinde mikro bir takım adımlarla da bu makro temelleri daha da sağlamlaştırıyoruz' dedi. 

Konuşmasında, sektörle ilgili dile getirilen sorunlara da değinen Şimşek, kayıtdışılığın sadece vergi kaybı anlamında bir problem olmadığına dikkati çekerek, kayıt dışılığın aslında adil rekabetin oluşmasını engelleyen, Türkiye'nin geri kalmasında en önemli faktörlerden biri olduğunu vurguladı. 


'KAYIT İÇİNDE OLAN BİRİSİ ÇOK DAHA BÜYÜK BİR REKABETLE KARŞI KARŞIYA'

Mehmet Şimşek, 'Kayıt dışı demek, aslında şirketlerin rekabetçi bir ortamdan yoksun bir şekilde kendilerini daha verimli, üretken kılacak bir süreçten uzak kalması demek. Yani kayıt içinde olan birisi çok daha büyük bir rekabetle karşı karşıya... Dolayısıyla çok daha verimli, inovatif, yenilikçi olmak zorunda' dedi.


Kayıt dışılıkla mücadele etmek gerektiğini, bu konuda son 1,5 yıldır birçok adım attıklarını, sonuç almaya başladıklarını belirten Şimşek, uluslararası çalışmalarda Türkiye'de kayıt dışılığın azaldığına dair birçok gösterge olduğunu, ancak hala seviyenin ciddi boyutlarda bulunduğunu kaydetti. 


'Bu birçok sektör açısından önemli bir ayak bağı' diyen Şimşek, bunun hem bir vergi kaybı hem ülkenin refah artışını sınırladığını hem de şirketlerin adil bir rekabet ortamında ilerlemesini engellediğini, bu konu üzerinde durmaya devam edeceklerini söyledi. 


Şimşek, rekabet gücünü belirlemede enerjinin çok önemli bir faktör olduğuna işaret ederek, birçok komşu ülkeye göre Türkiye'nin, enerji verimliliği ve maliyetlerde arzuladıkları noktada olmadığını, ancak bu konuda da büyük bir çaba içerisinde bulunduklarını anlattı. 


Nükleer santrallerle ilgili çabalarının uzun vadede Türkiye'yi rekabetçi bir konuma getirme amaçlı olduğunu vurgulayan Şimşek, Türkiye'nin rüzgarını, güneşini, suyunu enerjiye dönüştürme çabaları bulunduğunu, enerjinin, bir gecelik sonuç alınabilecek türden bir konu olmadığını söyledi. Şimşek, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

'Aslında sizin sektör için bir niş, özgün alanlar var. Türkiye'de enerji verimliliği konusu çok ciddi bir sorun. Bir kentin gece resmini çekerseniz, evlerin büyük bir kısmının dışarıyı ısıttığını, doğru düzgün yalıtımın, izolasyonun olmadığını görürsünüz. Bu sizin sektör için büyük bir fırsat. 


Bu alan çok önemli. Belki bizim bu alanı daha fazla ön plana çıkartmamız lazım, teşvik etmemiz gerekiyor. Çünkü cari açık önemli ölçüde enerji kaynaklı... Şu son 8 yıla bakın, enerjiyi dışarıda tutun. Açık verdiğimiz yıllar istisnadır. Fazla verdiğimiz yıllar çoğunluktadır. Ama enerjiyi bir kenara bırakamıyoruz. Ülkenin var olan kaynaklarını bir teorik potansiyel alan olmaktan çıkartıp gerçeğe dönüştürüyoruz. Bu konuda hükümetimiz çok ciddi adımlar atmıştır. Devletin bütün çekmecelerindeki bütün projeleri özel sektöre devrettik. Özel sektör şu anda onları yapıyor, bitiriyor.'


CARİ AÇIK

Enerji konusunun önemli olduğunu yineleyen Şimşek, şöyle devam etti:

'Dünya enerji fiyatlarının yükselmesi tabii ki maalesef global anlamda karşı karşıya olduğumuz en büyük risk. Niye? Çünkü global emtia fiyatlarının, özellikle petrol ve benzeri ürünlerin fiyatlarının artması demek aslında Türkiye açısından sadece büyük bir cari açık anlamına gelmiyor. Aynı zamanda daha yüksek bir enflasyon, bir anlamda daha yüksek bir risk primini beraberinde getirebiliyor. Hatta daha düşük büyümeyi beraberinde getiriyor. Çünkü cari açığınız olmazsa net ihracatın büyümeye katkısı eksi olmaz, artı olur.  


Şu son birkaç çeyrektir Türkiye ekonomisine bakın; Türkiye'nin dünya ile olan dengesi bu kadar büyük bir açık içinde olmasaydı inanın Türkiye'nin büyümesi Çin'in çok çok daha üstünde olurdu. Çünkü net ihracatın büyümeye etkisi eksi... Yani bu nötr olsa Türkiye 2010'da yüzde 10'lardan çok daha hızlı büyümüş olurdu. Fakat bu aşılamaz bir konu değil. Biz katma değeri yüksek, bilgi, teknoloji yoğun ürünlere geçtikçe, enerjiyi daha verimli kullandıkça inanıyorum ki Türkiye orta, uzun vadede bu sorunu çok daha idare edilebilir seviyelere çeker.'  


Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, '2011 yılı ve sonrasına baktığımızda, yeter ki doğru politika çerçevesini koruyalım, yeter ki bu ülkede siyasi istikrar korunsun, ben şuna inanıyorum Türkiye var olan bazı makro ekonomik yapısal reformlarını çok hızlı bir şekilde aşacaktır' dedi.


'Türk Ekonomisi ve İnşaat Sektörü' konulu toplantıdaki konuşmasında Şimşek, enerjinin, dünyanın karşı karşıya olduğu önemli bir problem olduğuna işaret ederek, reel anlamda bugün fiyatlar yüksek olmasına rağmen Türkiye'nin bunu idare edebildiğini söyledi.


Dünya ekonomisine değinen, 2011'in dünya ekonomisi açısından, özellikle gelişmiş ülkeler açısından biraz daha ümit verici olduğunu belirten Şimşek, 'Çünkü sinyaller oldukça olumlu. Mesela ABD'de yavaş yavaş ekonomi istihdam yaratmaya başladı. Bu, dünya ekonomisi için olumlu bir gelişme' dedi.


Şimşek, Avrupa'da 2010'un çok sıkıntılı geçtiğini, 2011'e ilişkin olarak hala kaygılar bulunduğunu dile getirerek, 'Avrupa'nın kenar mahalleleri tabii iyi durumda değil ama Avrupa'nın çekirdek ülkeleri -bizim için de önemli olan odur, Almanya, İngiltere gibi, bu ülkeler bizim için daha önemli ihracatımız açısından, turizm açısından, Türkiye ekonomisi açısından... Kenar mahallerindeki sıkıntılara rağmen aslında Avrupa da en azından şu anda iyi bir noktaya doğru gidiyor. ABD'ye göre nispeten zayıf kalabilir ama en azından kötü senaryolar gerçekleşmeyecek. Yani Avrupa'daki borç krizi geniş ölçekte Avrupa'nın çekirdek ülkelerine, büyük ülkelere yansımadı, yansıdıysa da sınırlı oldu' diye konuştu.


Türkiye'nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin geçen yıl 'süper bir performans' gösterdiğini kaydeden Şimşek, şu görüşleri dile getirdi:

 'Bu yıl belki geçen yılki performansı göstermeyebilirler ama yine de güçlü büyüme süreci devam edecek. Dünya ekonomisine baktığım zaman 2011 yılı için oldukça ümitliyim. Yüzde 4,5-5 arası bir büyüme muhtemeldir. Bu da aslında potansiyel büyümenin biraz ötesinde bir büyüme, güçlü bir büyüme... Hele bir de istihdam yaratmaya başlarsa, ondan sonraki yıllara ilişkin de beklentilerimiz iyileşir.'


Şimşek, dünya ekonomisinin güçlü hale gelmesinin, risk iştahını artıran bir faktör olduğunu ve bunun Türkiye'nin lehine bir durum yarattığını belirterek, böylece yeniden doğrudan yatırımların canlandığı bir döneme geçileceğini ve Türkiye'ye olan ilginin artarak devam edeceğini söyledi. Şimşek, '2011 yılı ve sonrasına baktığımızda, yeter ki doğru politika çerçevesini koruyalım, yeter ki bu ülkede siyasi istikrar korunsun, ben şuna inanıyorum Türkiye var olan bazı makro ekonomik yapısal reformlarını çok hızlı bir şekilde aşacaktır' dedi.


'PİYASALAR ZATEN BİZE NEREDEYSE A NOTUNU VERECEK KADAR BİZİ DOĞRU YERDE FİYATLIYORLAR'

Bakan Şimşek, dünyaya açık bir politika yürüttüklerini ifade ederek, şöyle devam etti:

'Başarılı olacağımıza inanıyorum. Muazzam bir girişimcilik ruhu var, yeter ki kamu engel olmasın. Yavaş yavaş onu da engel olmaktan çıkarıyoruz. Özelleştirmeler sayesinde devletle rekabet etmek zorunda değilsiniz. Var mı devletin çimento fabrikası? Ama çok önceden vardı. Şu anda en azından rekabet şartlarını bozmuyoruz. Birçok alanda böyle. Artık elektrikte de böyle, başka alanlarda da böyle. Elektrik dağıtım şebekelerinin tamamını ihalesini tamamladık. Bu basit bir konu ama mikro düzeyde reformdur. Niye? Çünkü devlet, sattığı elektriğin parasını toplayamıyor bazı bölgelerde. Şimdi özel sektör bizden daha iyi yapacak bu işi. Bu anlamda yaptığımız şeyler sadece makro ekonomik istikrarı tesis etmek değil, mikro düzeyde de kalıcı uzun vadeli çok adım atıyoruz. Mikro düzeydeki bu adımlar, sektörlerde rekabetin artması çok çok önemidir eğer Türkiye hakikaten kalıcı bir şekilde bu süreci devam ettirecekse. Onun için ben 2011 yılı ve sonrası için ümitliyim. Sorunlarımız olabilir, var. Biz bütün sorunları çözdüğümüz iddiasında değiliz. Çok temel bazı konular var. Onlara ilişkin stratejiler ortada, adımlar atılmış, bazılarının sonuçları zamanla gelecek.'


Türkiye'nin krizde, bir stres testinden geçtiğini belirten Şimşek, 'Şimdi yavaş yavaş millet bunu anlamaya başladı. Takdir etmiyorlardı, yavaş yavaş takdir etmeye başladılar. Piyasalar zaten bize neredeyse A notunu verecek kadar doğru yerde fiyatlıyorlar. Türkiye'nin en büyük talihsizliği, Türkiye'ye ilişkin ait algıların geçmişe ait olması... Ama Türkiye'nin gerçekliği, gerçekleri, Türkiye'nin mevcut hali çok değişti. Bu algıyla gerçeklik arasında aleyhimize olan şeyi bizim daha çok anlatmamız lazım, kapatmamız lazım, kapatacağız' dedi.