Papa, Bardakoğlu ile yaptığı görüşmede, "Dinler barış ve barışma içindir, başka türlü yorumlanmamalıdır. "Biz semavi dinlerin mensupları olarak, ortak bir inacımız var. İbrahim peygambere inanıyoruz. Tek bir yaratana inanıyoruz" dedi.
Papa 16. Benediktus, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ile bir araya geldi. Papa, Diyanet İşleri Başkanlığına gelişinde, Ali Bardakoğlu tarafından kapıda karşılandı.
Papa 16'ncı Benedikt, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ile yaptığı görüşmede, "Dinler barış ve barışma içindir, başka türlü yorumlanmamalıdır" dedi.
Dünyada kan döküldüğünü ve kardeşin kardeşi öldürdüğünü belirten Papa, "Dinlerin kalbin ve barışın kapısını açması gerektiğine inanıyoruz" şeklinde konuştu.
Papa şöyle devam etti:
"Biz semavi dinlerin mensupları olarak, ortak bir inacımız var. İbrahim peygambere inanıyoruz. Tek bir yaratana inanıyoruz."
Bardakoğlu da farklı dinlerin mensuplarına saygı gösterilmesi ve zenginlik olarak görülmesi gerektiğini söyledi.
Diyanet İşleri başkanı, "Sadece İslâm değil tüm ilâhi dinler barış içindir, barış kaynağıdır. Sağlıklı bir zeminde konuşabilmek ve diyalog kurabilmek mümkün olmalıdır." şeklinde konuştu.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, Anadolu'nun, ilahi dinlere, kültür ve medeniyetlere beşiklik ettiğini belirterek, İslam dininin diğer dinlere ait tarihi ve kültürel mirası koruduğunu bildirdi.
Papa 16. Benediktus, Ankara'daki temasları kapsamında Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ile bir araya geldi. Papa ve Bardakoğlu, görüşmenin basına açık bölümünde birbirlerine karşılıklı armağanlar verdiler.
Daha sonra gazetecilere poz veren Papa 16. Benediktus ve Bardakoğlu'nun görüşmesine basına kapalı olarak devam edildi.
Kardinaller ve Diyanet İşleri Başkanlığı üst düzey yetkililerinin de katıldığı görüşme sonrasında Papa 16. Benediktus ve Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu, basına ortak bir açıklama yaptılar.
Bardakoğlu konuşmasına, "Bismillahirrahmanirrahim, tüm resullere selam ve salavat olsun" diyerek başladı.
Konuşmasında ilahi dinin, barış ve esenlik kaynağı olduğunu vurgulayan Bardakoğlu, dinin, yüce yaratanın, insanoğluna dünyada mutlu olması ve uhrevi kurtuluşa ermesi için uzattığı bir yardım eli olduğunu söyledi.
"Dinin sayesinde biz yaratanı ve kendimizi tanırız, varoluşun nihai anlamını kavrarız, iç ve dış dünyamızda barış ve huzuru yakalarız" görüşünü dile getiren Bardakoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Son on asırda İslam Medeniyeti'nin bütün güzelliklerini bağrında toplamış olan Anadolu'yu yurt edinmiş olan biz Müslümanlar, diğer dinlere ait tarihi ve kültürel mirası muhafaza etmeyi, dini ve kültürel çeşitliliği tarihte olduğu gibi bugün de korumayı hem tarihten aldığı değerlere saygının, hem de İslam'ın engin müsamahasının bir icabı olarak telakki etmekteyiz.
Hz. Adem'den Hz. Nuh'a, Hz. İbrahim'den, Hz. Musa'ya, Hz. İsa'dan Hz. Muhammed Aleyhisselam'a kadar bütün peygamberler, bu barış, sevgi ve kurtuluş çağrısının elçileri ve rehberleri olmuşlardır. Bize düşen görev, Allah'ın gönderdiği ve bütün peygamberlerin insanlığa tebliğ ettiği bu kutlu mesajı en güzel şekilde gelecek nesillere aktararak insanlığın barış, kurtuluş ve huzura ermesine hizmet etmektir. Bizler, bu ulu elçilerin açtığı yolu izleyebildiğimiz ve onlardan aldığımız bu büyük emaneti samimiyet ve sadakatle taşıyabildiğimiz ölçüde dünyada mutlak hayrın ve hakikatin, kalıcı kurtuluş ve mutluluğun davetçileri olabiliriz.
Çağımızda dünyevileşme ile birlikte pek çok unsurun dinin ilahi çağrısına kulak tıkayarak manevi, ahlaki ve insani hayatımızda büyük bir sapma meydana getirdiğini üzülerek müşahede etmekteyiz. Bunun sonucu olarak çeşitli maddi ve manevi sorunlar içerisinde bocalayan ve bunalan, dünyevileşen ve yalnızlaşan günümüz insanının dinin kucaklayıcı davetine ihtiyacı dünden daha az değildir. Bu bunalıma karşı biz dini liderler, din bilginleri ve dini kurumların özverili gayretlerine büyük ihtiyaç vardır. "
Bardakoğlu, insanlığı gerçeğe ve iyiye yönlendirme ve rehberlik etme konusunda din adamlarına büyük görevler düştüğünü vurgulayarak, şunları söyledi:
"Tarih boyunca ilahi hitabın sürekli vurguladığı 'Adem'in çocukları' olduğumuz gerçeği ve buna dayalı kardeşlik ve sevgi ideali karşısındaki en büyük engel, ilahi hikmet gereği, varoluşunu muhtelif ırk, din, dil, kültür ve siyasi düşüncelere mensubiyetle gerçekleştiren insanların, bu durumu bir zenginlik olarak görmek yerine, çatışma ve güvensizlik zeminine dönüştürme girişim ve eğilimleri olagelmiştir.
Burada inananları gerçeğe ve iyiye yönlendirme ve onlara rehberlik etme mevkiinde bulunan biz din bilginlerine çok hassas bir görev düşmektedir. Bu görev, yalnızca temsil ettiğimiz ve mensubu olmakla onur duyduğumuz dini gelenekleri diri tutmayı değil -belki de daha önemlisi- tüm bu dini, etnik ve kültürel farklılığın ilahi sevgi, rahmet ve hikmetin bir tecellisi olduğu hakikatine uygun hareket etmeyi de gerektirmektedir. Samimi kanaatimiz o dur ki böyle bir anlayış ve bunun gereklerine bağlılık, insanlığın barış içinde yaşamasının da en büyük teminatıdır.
Yine aynı samimiyetle inanıyoruz ki, farklı din ve inanç mensupları, birbirlerinin dinlerini onaylamaya ve yargılamaya gerek duymaksızın, bir araya gelerek konuşabilmeli ve insanlığın karşı karşıya olduğu sorunların çözümünde ortaklaşa gayret gösterebilmelidir. Ayrıca hiç kimse bu ortak çabayı ve iletişim zeminini kendi dinine taraftar bulmak veya kendi din mensuplarının önünü açmak için bir araç olarak da kullanmamalıdır. Dini liderler bir araya geldiklerinde, inançlarını üstün gösterme gayretine girmeden ve dinlerin teolojisini tartışmak için vakit kaybetmeden insanlığın ortak sorunlarına çözüm arama yolunda çaba sarf etmelidir. "