Birinci Dünya Savaşı yıllarında Lawrence'in “Gel Osmanlı'yı beraber yıkalım, seni de Irak kralı yapalım” teklifini reddeden Irak Şeyhül Meşayihi Uceymi Sadun Paşa'nın yeğeni gazeteci Abdulelah Al Sadoun: Sadun Paşa'nın sadakati Atatürk'ü çok etkiledi
Bir millet kendi tarihini bilmeyince, hiç düşülmeyecek hatalara kolayca düşer.
Osmanlı'nın yıkılışı ve onun enkazından doğrulan bir milletin “varlık mücadelesini” bilmiyoruz.
Bilmediğimiz için de, ne dostlarımızı ne de düşmanlarımızı tam tefrik edemiyoruz.
Üstelik aklımızı bir Arap düşmanlığına kaptırmışız, bir de Osmanlı'nın geri kalışını ve yıkılışını “din”de aramışız.
Halbuki gerçekler ideolojilerin öğrettiğinden çok farklıdır.
Bugün İslam dünyası perişandır. Bu perişanlığın sebebi ne Arap milliyetçiliğidir ne de İslamiyet. Bölgeye dönük “büyük siyasetlerin” sonucudur bu hazin hal. Üretilen siyasette halklar arasına ihtilaflar girmiş, et tırnaktan ayrılmış, din de öncelikle hakkıyla bilinip yaşanır olmaktan çıkartılmış, özünden ziyade şekilciliğine değer ve-rilir olmuştur. Tarihe ve dine dair cehalet, Ortadoğu'yu “kolay sömürü” notasına kadar getirmiştir. Birlik ve dirliğin, ittifak ve vifakın olmadığı yerde yabancıların, hüküm vermesi her zaman daha kolaydır.
Biz şimdi hakkıyla ne tarihini ne de dinini bilmeyen bir milletiz. Dini ve tarihi sevdiğimiz kadar, dinin ve tarihin bilgisine sahip değiliz. Bizde ilgi ve sevgi var, bilgi yok.
Bilmediklerimiz bizim düşmanımızdın.
Bildiklerimiz işe avantajımız…
İşte o bilmediklerimizden birisi de Sadun Paşa…
Kimdir Sadun Paşa? Neden Irak kralı olmayı reddetmiştir? Neden Mustafa Kemal Paşa mektup yazarak onu Türkiye'ye davet etmiştir”…
Suudi Arabistan vatandaşıyım, Mekke'de doğdum, Bağdat'ta iktisadi-siyasi ilimler okudum. 1965'te Mekke'ye döndüm. Enformasyon Bakanlığı'nda Arap Basını Müdürü oldum. Ankara'ya tayinimi istedim, Arabistan sefaretinde kültür müşaviri oldum. Beş yıl kaldım, o süre içinde ODTÜ'de master yaptım, geceleri de siyasalda doktora yaptım. Babam Taif'te vefat edince mecburen döndüm… Uzatmayayım, turizm işine girdim, son yıllarda da El Cezire gazetesinin yazarları arasındayım...
Al Saduniler esasen Mekke'den göçle gelmiş Irak'a. Bağdat'tan Basra'ya kadar emirlik kurmuşlar. O devre bütün aşiretler savaş halinde. Bizimkiler de onlara tavassut edip barıştırmışlar, böylece çok iyi dostluklar kurmuşlar ve 24 aşirete lider seçilmişler. Biz oradaki 25. aşiret olduk ve bizimle birlikte bütün aşiretler Osmanlı'ya bağlandılar, Bağdat'tan Basra'ya kadar Osmanlı'nın parçası oldu.
O zaman çok sayıda İngiliz casus Irak'a gelmişler. Meşhur Lawrence'de en etkililerinden. Irak Şeyhül Meşayihi Uceymi Sadun Paşa'nın emrinde 40 bin altı vardır. O yıllar İngilizler Arapları Osmanlılara karşı ayaklandırmak için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Casus Lawrence ayaklanmayı reddeden tek kişi olan Sadun Paşa'ya Emir Abdullah ile şu haberi gönderir; “Bizimle birlikte ol seni Irak kralı yapalım.” Sadun Paşa bu teklifi hemen reddeder ve Emir Abdullah'a şu cevabı veriri; “O hain elime geçmesin. Bir insan sadakati bilmeyebilir, fakat kendi ihanetini başkasında düşünmesi için bir sebep lazımdır. Ona bir gün bu teklifi bana yapabilme cesaretini nereden bulduğunu soracağım.”
Amcam; “İngiliz bayrağı dalgalanıyor, ben oraya gelmem. Müslüman kardeşlerimle rahatım, ilelebet gelmem” dedi ve emrindeki kuvvetlerle Osmanlı'nın yanında kahramanca çarpıştı. Savaşta Türklerle beraber çok sayıda şeyhlerimiz öldü. İngilizler bizi rüşvetlerle satın alamadılar ama kimi Arap aşiretleri İngilizlerin yanında yer aldılar.
Amcam “bir Müslüman, Osmanlı'ya ihanet edemez” derdi. O tarihte Osmanlı'ya ihanet eden Arapların tamamı İngilizler tarafından kandırıldılar. Bu Arapların kurtuluşu değildi elbette. İngilizler Arapları da yanlarına alarak aziz Osmanlı milleti-mizle savaş yaptılar. O savaştan sonra 14 devlet ortaya çıktı, Araplara yapılan vaatler havaya gitti. Osmanlı büyük ihanete uğradı.
Osmanlı dağılınca bölgedeki huzur da gitti…
O yıllar Üçüncü Ordu Müfettişi olan Mustafa Kemal Paşa, bir mektup yazarak amcam Sadun Paşa'yı Türkiye'ye çağırır. Amcam da bu mektuptan sonra ailesi ve sağ kalan adamlarıyla birlikte Şanlıurfa'ya yerleşir.
Mektup şöyledir; “…Diyarbekir'e teşrifinizi istibşar ile harbi zailde, ikinci ordu kumandanlığı ile Diyarbekir'de ve dördüncü ordu kumandanlığı ile Halep'de bulunduğum zamanlarda nesli necibinize has olan evsafı merdanelerini duymuş, minelgıyap şahsiyeti muhteremelerine karşı büyük bir muhabbet-i kalbiye hasıl eylemiştim. Bütün cihanı İslam'ın iki göz bözbeği olan Türk ve Arap milletlerini iftirak yüzünden ayrı ayrı zayıf olması, ümmeti Muhammet için şanlı bir halde buna karşı el ele vererek ümmet-i Muhammed'in hürriyet ve istiklaliyeti uğrunda mücahede eylemek bizler için farz-ı ayındır. Unsurların sufuf ve an'anatını siyanet ile istilacıların esaretinden tahlisi girban eylemeye mücahedatınızda zat-ı necibaneleriyle beraber olduğumu arz ederim. Bu babtaki mütalaalarının 13. kolordu vasıtası ile iş'arı suretiyle müdavelel efkar etmeyi rey-i necibanelerine terk ile takdimi ihlas eylerim efendim.”
Amasya'dan gönderilmiş, 1919 yılına ait. Padişah Mehmet Reşat da amcama üstün hizmetlerinden ve sadakatinden dolayı Osmanlı liyakat madalyası göndermiş.
Evet, o bölgede tanıdıkları var. Millet Meclisi'nin ilk toplantısında amcamı Türk vatandaşı olarak kabul ediyorlar. Kendisine 14 köy hediye edilmiş… Amcam burada bir Türk gibi yaşadı, hiçbir sıkıntı görmedi, el üstündü tutuldu.
1960 yılında Türkiye'de vefat etti, kabri de Ankara'dadır. Çok enteresandır, 29 Ekim 1960'da Cumhuriyet Bayramı'nda Gülhane'de vefat etti. Genelkurmay rica etti, yarın defnedelim, bu önemli bayram gününde cenaze töreni olmaz dedi. Ertesi gün askeri tören yapıldı, naaşı Türk bayrağına sarılı olarak kaldırıldı.
Sadun Paşa, mert, sadık, faziletli ve kahraman bir insan olmanın şan ve şerefi içinde yaşayıp vefat ederken, kendisine ihanet teklif eden Emir Abdullah ise, bir vatandaşının hançeri altında can vermiş.
Bazıları burada kaldılar, entegre oldular, savcı, doktor vs oldular, bir kısmı da Irak'a geri döndüler. Burada kalanların hepsi Türk vatandaşı…
Türkiye'de yaşanan son dönemdeki gelişmeler onu bütün İslam âleminin umudu haline getirdi. Liberal bir rejiminiz var. Çok adil ve vatansever bir Başbakanınız var.
Hayır Araplarda hiçbir zaman Osmanlı'ya karşı bir kırgınlık olmadı. 1900'lerin başında da olmadı, gün kimi Araplar kandırılmışlardı Osmanlı'ya karşı… Araplar Türklere çok bağlıdır, çok severler, daima kardeş ve dostturlar. O İngiliz yalanları bitti gitti.
Her rejimden onun halkları mesuldür… Batı'da İslam âlemine dair çıkan haber ve yorumların çoğu maksatlıdır. Buna rağmen İslam âleminde hata yok diyemem...
Türkiye yüzde 99'u Müslüman bir ülke. Burada Müslümanlık güzel yaşanıyor. Burada İslam ayrı, siyaset ayrı. İslam'ın bir siyaset olmaması lazım. İslam siyasetten daha geniş bir şey ve bu ufuk Türkiye'de var. Geleneksel değerleri ile yeni dünyanın değerlerini yorumlayabiliyorsunuz sizler. Türkler hem Müslüman hem de modern. Türkiye çok farklı…
Bugün İslam dünyası ne durumda, aynı duyarlılık var mı? İslam âleminin problemleri çok, bunun sebepleri de çok, en önce dirlik istemiyorlar. Kaynaklarını iyi kullanamıyorlar.
Bizler birbirimizden korkuyoruz, devamlı istikrarsızlık var, Pakistan, Afganistan, Filistin, Lübnan her yerde problem var…
Bu elbette doğru değil. Batı'nın stratejisidir bunlar. İslam dünyasını hiçbir zaman kendi başına bırakmadılar ki, bizi birbirimize düşürmek için her zaman haince çalıştılar, içimize girdiler. İslam dini muazzam bir din. Fakat Müslümanlar son dönemlerde bu dinin gereğini ve gücünü yeterince hayata geçiremediler. Dini ideolojiye indirgemek ve onu siyasete hapsetmek kimsenin hayrına olmadı. Sorunun temelinde bence dine siyasi bakış var. Batı İslam'ın siyaset penceresinden algılanması için sistematik bir şekilde propaganda yapıyor. Bizler Türkiye'nin önümüzdeki dönemde çok önemli bir rol oynayacağını ümit ediyoruz.
Türkiye'nin AB'ye girmesi biz Arapları çok memnun eder, bu İslam âlemine kuvvet verir. Önümüzdeki dönemde İslam âlemi Türkiye'nin eline elini uzatır ve problemleri beraber halletmenin yollarını açar. Çünkü Türkiye en kuvvetli ve en gelişmiş İslam ülkesidir. Suudi Arabistan'la kuvvetli bir devlettir ve Türkiye ile derin ilişkileri vardır. Türkiye'nin yanında Suudi Arabistan'ın da bölgede liderleri vardır ve bu güç Arap dünyasını dönüştürecektir. Araplar birbirinden ayrı düştüler, bu ayrılığın sona ermesi için Türkiye ve Suudilerin işbirliği önemlidir.
Irak halkı 50 yıldır mazlum… Amerika “biz Irak'a demokrasi, özgürlük getireceğiz” dediler ama sömürge, azap geldi. Iraklıların çoğu muhacir oldular. Maalesef İslam âlemi vebal altındadır, büyük ölçüde üzerine düşeni yapmadı.
Halklar diyor ki, biz Iraklıları yalnız bıraktık. Türkiye çok yardım etti, işgale direnci, Suudi Arabistan yardım etti… Burada bir şey söylemek istiyorum; Türkiye Kuzey Irak'ta terörle mücadele ediyor, PKK kamplarını vuruyor, ben Türk ordusuna dua ediyorum, Allah korusun, muzaffer olsun diye.
Hedefsizlikle, birlik ve beraberlik düşüncesinden uzaklıkla…
Petrol ve bölgeye tesir etme düşüncesi en büyük etken. Irak petrol açısından çok zengin bir ülkeydi. İkincisi çok stratejik bir yer. Orada kalıcı bir üst kurmak istiyor Amerikalılar. İsrail'in de menfaati var Amerika'nın bölgeye yerleşmesinde. İsrail Irak'tan çok korkuyordu artık o korku bitti.