Trafikte bezmiş bir haldeyken yanı başınızdan içi çiçek dolu, kırmızı bir belediye otobüsü geçerse şaşırmayın; o İETT'nin "İmdat"ı, yani "Tamir Otobüsü". İçinde çiçek yetiştirmenin yarım asırlık bir gelenek olduğu İmdatlar, sadece yolda kalan otobüslerin değil, saçtığı yaşam sevinci ve dudağımıza bıraktığı tebessümle, ruhlarımızın da tamircisi.
Onu ilk gördüğümde anlamlandırmakta oldukça zorlanmıştım. İETT'nin görev aracı olduğu belliydi ama içindeki çiçekler de neydi öyle? İkinci görüşüm, yine otobüs geçip gidinceye kadar hayret ve mutlulukla bakakalmamla sonuçlandı. Bu kırmızı otobüs ve içindeki çiçeklerin metal ve beton karışımı dünyamıza saçtığı yaşam enerjisine hayran olmuştum. Üçüncü görüşümde peşine düşmeye karar verdim ve onu İETT'nin Edirnekapı Garajı'nda buldum.
O "İmdat"lardan, yani belediyenin tamir otobüslerinden biri. Bir nevi otobüs ambulansı. Peygamber Kılıcı ve Cam Güzelleriyle, seferdeyken bir anda pes eden, kayışı kopan, freni patlayan otobüslerin imdadına koşuyor. İETT'nin her garajında bir tane olmak üzere, 10 tane İmdat'ı var. Eski otobüslerin koltuklarının kaldırılıp, yedek parçaların ve tamir aletlerinin konulduğu dolaplar monte edilmesiyle oluşuyor İmdatlar. İçinde bir şoför ve vardiyalı olarak çalışan iki tamirci ustası bulunuyor. Elektrik ve motor işlerinden anlayan ustaların becerikli ellerinden hiçbir şey kurtulmuyor, bozulan otobüse yetişip tamire girişiyorlar. Eğer arıza orada tamir edilemeyecek kadar büyükse de İmdat'ın arkasına takıp çekip götürüyorlar. Bu nedenle İmdatların hızı değil gücü önemli.
İmdat'ların içinde çiçek yetiştirilmeye ne zaman başlandığını, ilk çiçeği kimin yetiştirdiğini kimse bilmiyor. Ama söylenenlere göre 1950'lerden beri İmdat'ların bir çoğu tekerlekli botanik bahçesi gibi. Çiçek seven bir ustanın bu geleneği başlattığı, sonra gelenlerin de devam ettirdiği tahmin ediliyor. Başka bir rivayete göreyse bu uygulama ana duraklara saksı çiçekleri koyan ve bakımından da personeli sorumlu tutan tramvay şirketinden kalmış. Edirnekapı Garajı'nın 86-195 numaralı İmdat'ının ustası, Murat Arıkan çalışmaya başladığında da otobüste çiçekler varmış: "İlk çiçek yetiştirilen bizim otobüs. Diğer İmdat'lar da bu otobüsten görüp yetiştirmeye başlamışlar. Bu bir gelenek gibi olmuş. Biz de devam ettiriyoruz." diyor Murat usta. Emekli olan arkadaşlarının da çalışmaya başladıklarında çiçeklerin burada olduğunu anlattıklarını söyleyen Murat Usta, "Bu çiçekler bize Platin Ahmet'ten, Kel Bayram'dan kaldı." diyor.
Çiçeklerin doğal bir ortam oluşturduğunu, onları rahatlattığını ifade ediyor Murat Usta. "Çalışırken yeşil bizi rahatlatıyor. Doğa her zaman için güzeldir. Hem de dışarıdan bizi değil, çiçekleri görüyorlar, rahat çalışıyoruz." Otobüste Dere Çiçeği, Cam Güzeli, Peygamber Kılıcı, Sarmaşık, Limon ve Hurma yetişiyor. Hareket halinde olduğu için meyve yetiştirilemiyor, çünkü fren yapınca meyveler dalından düşüyor. Otobüse ilgi de fazla. "Otobüsün altından çıkıyorum, yüzüm gözüm yağ içinde. Bir bayan geliyor, 'şu çiçekten bana verir misiniz?' diye. Kılıç çiçeğinden falan kesip veriyorum. Benim ektiğim de tutuyor." diyor Murat Usta. Otobüsün şoförü Muhsin Murat da insanların binalardan sıkıldığını, otobüsün herkesin dikkatini çektiğini söylüyor. Görenler otobüsün resimlerini çekiyormuş.
Çiçeklerin bakımını kendilerinin yaptığını, sularını verip, çürüyen yaprakları ayıkladıklarını anlatıyorlar. Yazları böceklenmeyi engellemek için kullandıkları yöntem ise ilginç. Sigara izmaritini içine attıkları suyu yapraklarına püskürtüyorlarmış. Nikotin böceklenmeyi önlüyormuş. Kış aylarında ise geceleri çiçekler donmasın diye otobüsü kapalı garaja koyuyorlarmış. Çiçeklerin gezmekten mutlu olduğunu düşünüyor Murat Usta. "Mutlular ki canlılar, mutlu olmasalar sararıp solarlar"
İmdat'la yaşadıkları bir anılarını anlatıyor Murat Usta: "Bir gün baktık, bir okulun önündeki durakta yaşlı bir teyze bekliyor. Gittiği yere kadar götürelim dedik. Kapıyı açtık, teyze binerken okuldan çıkan çocuklar da bizi belediye otobüsü zannetti. Birden 20 çocuk içeri daldı. İndiremedik de. Mecburen onları da götüreceğiz ama ön tarafta yer yok. Arkaya aldık. Durağa yaklaşınca çocuklar "duracak" düğmesine basmaz mı! Bizim düğmeler kapıyı otomatik açıyor. Birden kapı açıldı. Allahtan hızlı gitmiyorduk da hemen müdahale ettik."