İstanbul'daki uyuşturucu operasyonu davasının tutuklu sanıklarından Habip Kanat, eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Arslan aleyhine ifade vermesi için polislerin kendisine baskı yaptığını iddia etti
İstanbul'da gerçekleştirilen uyuşturucu operasyonuna ilişkin eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan'ın da aralarında bulunduğu 23 sanığın yargılandığı davada tutuklu sanık Habip Kanat, Emin Arslan aleyhine ifade vermesi için polislerin kendisine baskı yaptığını iddia etti.
İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun da izleyici olarak katıldı.
Duruşmada savunmasını yapan tutuklu sanık Habip Kanat, zenginliğinin kuyumculuk yapmasından kaynaklandığını ve babasının kendisine mal varlığı verdiğini aktardı.
Bulgaristan'da tanıştığı Selim Gezer adlı kişinin lokantasına gittiğini belirten Kanat, şöyle devam etti:
'Selim Gezer'in 1998'de 475 kilogram uyuşturucusu yakalandı. Bundan beni sorumlu tuttular. Beni Bulgaristan'da kaçırarak 4 gün rehin aldılar. Bunlardan kurtulmak için 2001'de İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğünde görevli bir gazetecinin yardımıyla Emin Arslan müdürümüzle tanıştım. Arslan'ın vasıtasıyla da diğer müdürler Mehmet Aral ve Murat Nemutlu ile tanıştım. Bu kişilere Selim Gezer hakkında bilgi verdim.'
Uzun zaman görüştüğü emniyet müdürleriyle ilişkilerinin arkadaşlığa dönüştüğünü anlatan Kanat, 1998-2001 yılları arasında emniyet müdürlerinin kendisini koruduğu iddiasının doğru olmadığını, Emin Arslan ile ilk kez 2001'de tanıştığını aktardı.
Gözaltına alındıktan sonra savcılıkta kendisine, 'Emin Arslan ile telefonda ne konuştuğunun' ve 'Ali Rıza Işık ile niye konuşmadığının' sorulduğunu kaydeden Kanat, 'Telefonla konuşuyorum suç, konuşmuyorum yine suç oluyor. Bu davadan sonra telefon kullanıp kullanmayacağım konusunda bir mahkemeden görüş isteyeceğim' dedi.
Habip Kanat, 2009'da polisin, avukat Muammer Ağaoğlu aracılığıyla kendisinden haraç istediğini öne sürerek, gözaltına alındıkları operasyon öncesinde Emin Arslan'ın kendisini telefonla aradığını, dinlenme tedirginliği nedeniyle Arslan'a, tehdit eden ve haraç isteyen polislerin isimlerini Ankara'ya geldiğinde vereceğini söylediğini, 5 gün sonra da gözaltına alındıklarını ifade etti.
'Bu işin arkasında Selim Gezer'in olduğunu düşünüyorum. Polis ve savcılar suçlu aramıyorlar, suçu yaratmaya çalışıyorlar' diyen Kanat, psikolojik sorunlar yaşayan bir oğlu olduğunu ve polislerin kendisine, 'Emin Arslan aleyhine ifade ver, oğlun Mustafa'yı kurtar' dediklerini iddia etti.
Soruşturma savcısının, 'Selim Gezer'den ne istedin, niye ihbar ettin?' diyerek kendisine bağırdığını iddia eden Kanat, tahliye ve beraatıyla birlikte mal varlığı üzerindeki tedbirin kaldırılmasını talep etti.
Mahkeme Başkanı Nurettin Ak'ın, 'Duruşma salonundaki sanıklardan kimi tanıyorsun?' diye sorması üzerine Kanat, sanıklardan Hüseyin Rıza Özışık, Emin Arslan, Mehmet Aral, Murat Nemutlu, Mehmet Ali Turna, Nazmi Korkmaz ve Yakup Budak'ı tanıdığını söyledi.
Bir soru üzerine, uyuşturucu madde imal ve ihraç etme suçlamalarının iftira olduğunu belirten Kanat, bir avukatın sorusuna karşılık, 'Birlikte yemek yedik. Murat Nemutlu'nun da hesap ödediği oldu. Birlikte yemek yemek menfaatse, bunu kabul ediyorum' dedi.
Habip Kanat, bir avukatın, 'Emin Arslan'ın Amerika'daki oğlu Serdar Arslan'a 9 bin 600 doları neden gönderdiniz?' sorusu üzerine de 'Para benim hesabımdan gitti. Amerika'da şirket kurulmuştu. Ne kadar gönderdiğimi hatırlamıyorum. Parayı şirket kurmanın ve oradaki avukatın masrafı olarak gönderdim' diye konuştu.
Emniyette muhbir kaydının yapılmasını kendisinin istemediğini vurgulayan Kanat, 'tutuklu sanıklardan Hüseyin Rıza Işık'ın cezaevine girmeden önce mankenlerle düşüp kalktığını, Emin Arslan'ın da Işık'a nasihatlerde bulunduğunu' ifade etti.
Duruşmada savunmasını yapan tutuklu sanıklardan Hüseyin Rıza Işık da 1980'li yıllardan beri hem üniversitede öğretim görevlisi olarak çalıştığını, hem de kimya sanayiciliği yaptığını, 3-4 şirketi bulunduğunu, bu şirketlerden birinin analiz şirketi olduğunu ve bu şirketin müşterileri arasında Tüpraş gibi stratejik firmaların da yer aldığını anlattı.
Hür türlü yasal kimyasalı imal ve ithal ettiğini, bunun için gerekli izinleri aldıklarını belirten Işık, iddianamede geçen yaklaşık 220 kimyasalın hiçbirinde kendisiyle ilgili suç unsuru bulunmadığını, Tuzla'daki iş yerinin kamerayla 2 yıl izlenmesine rağmen suç unsuruna rastlanmadığını ve iddianamede geçen emniyet müdürleri dahil birçok sanığı tanımadığını iddia etti.
Polis ve savcılıktaki ifadelerinin baskı altında alındığını savunan Işık, 'Bizzat psikolojik baskıyla Emin Arslan ve Habip Kanat aleyhine ifade vermem söylendi. Etkin pişmanlıktan yararlanacağımı söylediler' diye konuştu. Işık, telefon konuşmalarındaki bazı ifadelerinin cımbızla çekilmiş gibi iddianameye yansıtıldığını savundu.
Uyuşturucu imal etmediğini, firmasında ele geçirilen malzemelerin uyuşturucu değil, yasal kimyasal maddeler olduğunu kaydeden Işık, bilim adamı olduğunu ve uyuşturucuyla alakası bulunmadığını söyledi.
Diğer tutuklu sanık Habip Kanat ile döviz bürosunda tanıştığını, zaman zaman borç alıp verdiğini ve Kanat'ın fabrikasındaki ürünlerle herhangi bir ilgisi olmadığını belirten Işık, 2004'te Emin Arslan'ın gelinine İstanbul Üniversitesindeki görev değişimi konusunda yardımcı olduğunu ve Arslan ile de bu şekilde tanıştığını kaydetti.
Işık, 'Cezaevinden çıktıktan sonra Emin Arslan ile ısrarla görüşme isteğimin nedeni, suçsuzluğumu kanıtlamaya çalışmaktır. Arkadaşlarımdan özür dilerim. Benim yüzümden 8 aydır cezaevinde suçsuz yere yatıyorlar' dedi.
Firmalarında üretilen ürünlerin 'amfetamin' maddesi olmadığını aktaran ve ürettiği ürünlerin formülünü mahkeme heyetine anlatan Işık, tahliyesini ve beraatını talep etti.
Duruşmada savunması sorulan tutuklu sanık Mustafa Fehmi Okay da suçlamaları kabul etmediğini söyledi.
OTDÜ Kimya Mühendisliği Fakültesi mezunu olduğunu belirten Okay, iddianamede yazıldığı gibi kimyager değil, mühendis olduğunu aktardı.
Sanıklardan Mehmet Naci Altaç ve Hüseyin Rıza Işık ile mesleklerinden dolayı uzun yıllardır tanışıklığı olduğunu kaydeden Okay, '8 aydır tutukluyum. Bu konuda gerek ben gerek ailem mağduriyet yaşadık. Bu mağduriyetin kaldırılmasını ve tahliyemi istiyorum. Ayrıca arkadaşlarımın da böyle bir işin içinde olduğuna inanmıyorum' diye konuştu.
Duruşma sanıkların savunmalarının alınmasıyla devam ediyor.