İki yıldır misafirimiz olan Ziegler, önce 'Hoşgeldiniz, teşekkür ederim ve merhaba'yı, sonra da işleri geciktirme alışkanlığımızdan olsa gerek “Maalesef, inşallah ve maşallah” demeyi öğrenmiş. 14 saat çalışan, her sabah 5-6 arasında yüzen Ziegler, Mısır Çarşısı'nda, 'biraz koy' dediği esnaf 1 kilo pul biber sattığından beri de tek başına alışverişe çıkmıyor. Ziegler'in cebimizi ilgilendiren müjdeleri var: “ÖTV düşerse Türkiye'de otomobil üretmeyi düşünebiliriz.”
Jürgen Ziegler Mercedes-Benz Türk'ün en yetkili ismi… Türk insanının sıcaklığını ve misafirperverliğini, Taksim'de yürümeyi ve deniz kıyısındaki küçük lokantalarda balık yemeyi seviyor. Türkiye'de 40. yılını dolduran Mercedes'in bir numaralı isminin müjdeleri var: 2007 yılı fevkalade bir seneydi. 2008 yılında ürün portföyümüzü genişletmeyi ve üretim kapasitemizi arttırmayı hedefliyoruz. ÖTV düşerse otomobil üretmeyi düşünebiliriz.”
Mercedes-Benz Türk Direktörler Kurulu Başkanı (CEO) Jürgen Ziegler ile profesyonel iş hayatı ve İstanbul'daki hayatı üzerine konuştuk. Keyifli pazarlar...
Belli bir ülkedeki pozisyon öncelikle şirket tarafından önerilir ve kararım sorulur. Türkiye, görev yaptığım diğer ülkelere nispeten kolay karar verdiğim bir ülke oldu.
Önerilen ülkelerin yaşam standartları veya çalışma koşulları hakkında bir ön araştırma yapmıyorum. Ülke hakkındaki olumlu ya da olumsuz görüşlerden öte yapılacak iş nedir, büyüklüğü nedir gibi soruların cavapları belirleyici oluyor.
Çalıştığınız ülkelerdeki -Çin, Hindistan, Almanya, Türkiye- iş yapma anlayışı hakkında bir değerlendirme alabilir miyiz?
Bu oldukça geniş bir konu. En önemlilerini söyleyebilirim… Zamanlama anlayışı sıklıkla karşılaştığımız bir farklılık. Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde iş süresinde teslim edilir. Asya ülkelerinde ise söz verilen zamandan çok sonra... İletişim biçiminde de farklılıklar var. Asya'da olumsuz düşüncelerinizi belirtmek için dolambaçlı bir iletişim biçimi seçmek durumundasınız. Diğer bir konu ise hiyerarşi... Karar her zaman liderler tarafından verilir. Avrupa'da topluluğun görüşlerine de önem verilir. Asya ülkelerinde olduğu gibi liderin evet dediği kesinlikle evet, hayır dediği kesinlikle hayır olacak gibi bir durum söz konusu değil.
Açık ofiste çalıştığım için bunu etraftakilere sormalısınız… Herkes benim çalışıp çalışmadığımı görüyor. (Gülüşmeler) Modern teknoloji ofis dışında da çalışma olanakları sağlıyor. Tüm bunlarla birlikte ortalama olarak 12-14 saat arası çalıştığımı söyleyebilirim.
Her sabah 5-6 arasında yüzüyorum. Akşam yapmam gereken başka işler veya toplantılar oluyor. Bu yüzden sabahın erken saatleri daha uygun... Bazen boğaz kıyısında koşuyorum ve eğer zamanım olursa golf oynuyorum.
Özellikle boğaz kıyısı muhteşem. Karadeniz kesimine doğru doğa daha da güzelleşiyor. Şehir içinde ise Taksim çok canlı ve ara sokaklarında gezmeniz ne kadar zengin bir kültüre sahip olduğunu anlamanız için yeterli.. İlk geldiğimde Ayasofya, Sultanahmet, Topkapı, Çemberlitaş hamamı gibi birçok yeri gezdim ve çok beğendim.
Geçen sene eşim ve ben arabamızla batı kesimini dolaştık. Truva, Efes, Bergama, Pamukkale ve Bodrum… Hepsi çok güzel yerler. Kapadokya'yı gezdim. Peri bacaları üzerindeki balon gezisi olağanüstüydü.
Türk mutfağını, kebap ve balık çeşitlerini seviyorum. Evimiz Tarabya'da ve birbirinden güzel balık restoranlarına ulaşmak için biraz yürümemiz yeterli. (Güllüoğlu) baklavalarının sahibi komşum. Onun sayesinde Türk mutfağının tatlı çeşitliliğinin farkına vardım. Hepsi birbirinden lezzetli fakat sanırım çok fazla yemek mümkün değil. Biraz ağır…
Deniyorum. Ofiste herkesin Türkçe konuşması bir avantaj ama herkesin aynı zamanda İngilizce ve Almanca bilmesi de bir dezavantaj. Hafta da bir gün özel ders alıyorum. Biraz ilerleme kaydettim.
Çok başlarda Hoşgeldiniz, Teşekkür ederim ve merhaba. Ve maalesef, inşallah, maşallah.
Tartışmalar esnasında. “Maalesef it doesn't work. (çalışmıyor)”.
Ara sıra gazetelere bakıyorum. Daha çok başlıkları anlamaya çalışıyorum.. Alman gazetelerine göre çok renkli olmaları dikkatimi çekti. Öte yandan fotoğraflar sayesinde yaklaşık 15 dakika gazete içeriğini anlayabiliyorum…
Bazen böyle şeyleri okuyorum. Sanırım bu yazılar hakkında yazılmış bir de kitap var. Yol ömürden uzundur gibi bir şey hatırlıyorum. 'Ömür biter yol bitmezdi' sanırım
(Gülüşmeler) Bu kitabı bi kere okumam lazım!
Bunun için temel önkoşul yılda 50 binin üzerinde Mercedes otomobil satılabilmeli. Büyüyen bir nüfusunuz var ve geliriniz sürekli artıyor. Bununla birlikte ÖTV maliyetleri iki katına çıkartıyor. ÖTV'nin makul bir değere indirilmesi bunu düşünmemiz için gerekli önkoşullardan biri.
Üyelikten çok, Türkiye'nin yıllar önce başladığı yola devam ediyor olması önemli... Ekonomik, sosyal ve siyasal reformlar devam ettiği sürece şüphem yok ki Türkiye bir süre sonra birliğe üye olacaktır. Reformlar ilerlemeyi getirecek ve gerisi takip edecektir…
2007 yılıyla birlikte Türkiye'deki 40. yılımızı doldurduk, bizim için fevkalade bir seneydi.. 2008 yılında ürün portföyümüzü genişletmeyi ve üretim kapasitemizi arttırmayı hedefliyoruz.
Trafik beklediğimiz bir sorundu. Çin'de olduğu gibi yoldan hayvan çıkmadığı için aslında memnunuz. Öte yandan otoyolda araç kullanırken karşı yönden gelen bir araca rastlabiliyorsunuz. Bu biraz ilginç.. Bir cumartesi tek başına gezmeye çıktım. Hindistan'da yaşarken pul biberi sevmiştim. Mısır Çarşısı'ndan almak istedim… Satıcı ne kadar istediğimi sordu. Ben bilmiyorum, biraz koy dedim. Sonuçta 1 kilo pul biber almış oldum. Satıcı sevimli biriydi o yüzden dur demedim, paketlemesini bekledim. Ama eşim olmadan yaptığım son alışveriş oldu. (Gülüşmeler)
30 yıl önce Daimler'de stajyer olarak çalışmaya başladı. Ekonomi üzerine üniversite eğitimi aldı. Hindistan, Çin ve Almanya'da çeşitli pozisyonlarda çalışan Ziegler, Mercedes Benz-Türk bünyesindeki görevinden önce hiç Türkiye'ye gelmemiş. Evli olan Ziegler'in biri Koç Üniversitesi'nde, diğeri İskoçya'da eğitim gören 21 ve 18 yaşlarında iki kızı var.