Yönetmenliğe ilk adımını 1990'ların başlarında Steven Spielberg'in gişe rekortmeni filmi 'Jurassic Park'ın kamera arkası belgeselini çekerek atan John Schultz, kendisine vaktiyle bu önemli fırsatı vermiş olan ustasına, onun bir diğer kült yapıtı 'E.T.'nin konsepti üzerinden ilerlediği zıpır bir bilim-kurguyla selam çakıyor.
İlk şaşkınlıklarını üzerlerinden atan çocuklar, yayılmacı uzaylıların kendilerine karargâh olarak seçtikleri yazlık evlerini korumak için var güçleriyle mücadele etmeye başlarlar. Yenilmek gibi bir seçenekleri yoktur, çünkü aksi takdirde davetsiz misafirleri onları uzaya gönderecek ve dünyayı da ele geçirecektir.
Aslında, Spielberg'in “dost canlısı uzaylılar” takıntısının 1977 yılına uzanan daha geniş bir arka planı var; o yıl dev bir bütçeyle çektiği ve kimi eleştirmenler tarafından yönetmenin başyapıtı olarak kabul edilen “Üçüncü Türden Karşılaşmalar” da hatırlanacağı üzere yine benzer bir konseptin çevresinde dönüyordu. Ancak, uzaylılarla kurulan bu temaslarda işin içine kalpleri kötülük ve düşmanlık duyguları nedir bilmeyen çocukların dahil edilmesi ise ilk kez “E.T.” ile gerçekleşecekti.
İşte, Schultz da üzerinde ihtiyaca göre oynayıp yeni yeni varyasyonlar türetmeye pek müsait olan bu “gezegenlerarası dostluk” öyküsünü alıp, iyi vakit geçirtecek neşeli bir gençlik serüveni formatında yeniden önümüze sürmeyi denemiş. Tabiî, onun sığ yorumunda “E.T.”yi unutulmaz kılan zengin bir entelektüel arka plan, sözgelimi ana öykünün çevresini ustaca sarıp sarmalayan “insanoğlunun düşmanca ve tahripkâr doğası”, “aile dayanışması”, “babasız büyüyen küçüklerin yalnızlığı” gibi dikkat çekici yardımcı temalardan söz etmek olanaksız… Standart anlatımlı aile filmlerine artık iyiden iyiye teslim olmuş gözüken yönetmenin tek bir hedefi var, o da gişede kendisini kurtaracak orta hâlli bir gişe filmi çıkartmak…
Özellikle çocuk ve genç izleyiciler için okulların açılmasına kısa bir süre kala bol kahkahalı bir yaz sonu gösterisi kıvamındaki bu film, salonlardaki geleneksel Ramazan durgunluğunu kiloyla satın aldıkları korku ve komedi filmleriyle atlatıp sağ salim yeni sezona girmeye derdindeki ithalatçı şirketlerimizin de sepetlerinin dibindeki son ürünlerden biri…
İçi patlamış mısırla dolu kovaların en büyüklerinden birer tane alıp iki saat boyunca aile boyu eğlenmek isteyenler için -diğer iki filme bakınca- bu hafta sonunun en isabetli tercihi gibi duruyor.