Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın elini sıkarken, bu yılki konuşmasında hangi mesajları verecek diye düşünmeden edemedim.
Geçen yıl, insan odaklı yargıyı gündemimize taşımıştı. Biz militarist yargıyı biliyorduk, devleti korumayı esas alan yargının muhatabıydık ama insan odaklı yargıyı tanımamıştık.
Bu kez de beni yanıltmadı Anayasa Mahkemesi Başkanı. Demokratik hukuk devleti adına çok yeni değerleri gündemimize taşıdı.
Güçlü Türkiye'nin ancak güçlü silahlı kuvvetlerle mümkün olduğu bilinciyle yetiştirilmiş, kışlalarının kapısında, ”Güçlü ordu güçlü Türkiye” yazan bir neslin mensupları olarak, ”Onurlu insan güçlü Türkiye” tanımlaması ile tanıştırdı bizi Haşim Kılıç.
Haşim Kılıç ise her konuşmasında bir hukuk manifestosu koyuyor ortaya. İnsan odaklı hukuk diyor. İnsanlık onuru diyor, hastalıklı hukuk devletinden, faili meçhullere hukuk zemini hazırlayan zihniyetten söz ediyor. Kılıç konuşurken o salonda yüksek yargının tüm temsilcileri vardı. Mutlu olduklarını zannetmiyorum. Ama Haşim Kılıç doğruları söyledi. Gözündeki bağla yansızlığı temsil eden adalet tanrıçasının tuttuğu terazinin uzun bir süredir ayarı bozuk. Yarı askeri rejimi andıran bir tanımlamayla, ”militarist yargı” olarak tanımlanıyorsa benim yargı sistemim orada oturup düşünmek gerekiyor. Yoksa Haşim Kılıç'a kızmanın bir anlamı yok.
Ergenekon sürecinde çokça karşılaştığımız bir itirazı da hukuk adamına yakışan bir birikimle tanımladı Haşim Kılıç. Tutukluluk süreleri. Cezaevlerindekilerin yüzde 52'sinin tutuklu olduğuna dikkat çekip, demokratik bir hukuk devletinde bunun yerinin olmadığını söyledi. Doğruydu. Ancak bu çarpıklığın sadece darbe suçlusu emekli orgeneraller tutuklanınca gündeme getirilmesine de, ”Bu tablo kimseyi rahatsız etmez iken itibarlı, rütbeli, makam sahibi insanlar bu sayıya dahil olduklarında söylenir olduğuna” dikkat çekti.
Haşim Kılıç konuşmasını tamamladı, daha yerine oturmadan Osman Paksüt'ün yanındaki bazı isimlerle rahatsızlığını ifade eder bir jest ve mimikle konuşması dikkati çekti. Paksüt rahatsız olduysa mektup adresine ulaşmış demektir.
Tören bitti salondan çıkıyorduk. Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Tülay Tuğcu ile konuştuk kısa bir süre. HUDSON senaryolarında bir suikaste kurban edilmesi edilip, ardından da laiklik gösterisine dönüştürülecek bir cenaze töreni yapılması planlanan isimdi. Tüyler ürpertici olayla ilgili neden konuşmadığını sordum. ”Devletimiz bizi emekli etti, köşende otur dedi. Devletin dediğini yapıyoruz” karşılığını verdi. Senaryodan duyduğum dehşeti ilettim. ”Maalesef o tür şeyler konuşuldu, tartışıldı” dedi. Ardından ekledi, ”Maalesef konuşuldu bunlar.”