Tanrı beni sesim ve müziğimle sınıyor

Kübra&Büşra
00:0019/04/2009, Pazar
G: 18/04/2009, Cumartesi
Yeni Şafak
Tanrı beni sesim ve müziğimle sınıyor
Tanrı beni sesim ve müziğimle sınıyor

Yerine Sevemem ile gönüllere taht kuran, Kurtlar Vadisi ile zirveye oturan Gökhan Kırdar, şimdi kendi ifadesiyle mükemmele yaklaşma derdinde: Yani süper başarı ama sıfır ego! İnsanların ilgisi ve sevgisi ruhumu daha ne kadar kabartacak? diye soran Gökhan Kırdar, ekliyor:

Gökhan Kırdar Go On My Heart adında bir albüm çıkardı. Kırdar bir ilki deniyor ve web üzerinden albümü bedavaya sunuyor. Kulağa pek inanılır gibi gelmese de Gökhan Kırdar bu, yapınca oluyor. Dikkatimi çeken Kırdar'ın hiç İngilizce şarkı söylememesi. 20 yıllık müzik kariyerinde neden İngilizce şarkı yapmamıştı. Cevap olarak 'Galiba ben son noktadayım çünkü yeterince evrenselim İngilizce şarkı yapabilirim' diyor. Sakinliği ve insanı yormayan konuşmasıyla bunlar 'benim sınavım' diyecek kadar yeteneklerinin farkında. Bu bakış açısı bana çok yeni ve olumlu geldi. Kimi için, Yerine Sevemem'in Gökhan Kırdır'ı, kimi için de Kurtlar Vadisi'nin müziklerini yapan müzisyen. Benim için ise şöhreti elinin tersiyle itebilecek kadar cesur, kendini bilen biri.
Kübra

Gökhan Kırdar 1994 yılında bir klasiğe dönüşen 'yerine sevemem' şarkısıyla pop müziğini sarstı ama sonra kayıplara karıştı. Uzun bir aradan sonra yeni projelerle çıktı. O arada biz fazla bilmemekte bir çok şey yaptı. Bunlar bir kenara bana en enteresan geleni bugünkü başarısının planını 20 yıl önce yapmış olması. Üstelik hiçbir boşluk bırakmadan. Nasıl oluyor bu diye sorarsanız, buna sadece 'sabır' diyor. Sadece diyorum ama sabır zor bir sınav. Diğer taraftan söylediğine göre sadece müziğini değil kendini de iyi bir insan olmak için eğitiyor. Bu kadar bilinçli olmak güzel, ama daha güzeli bunu yapabiliyor olmak. Peki Gökhan Kırdar yapabiliyor mu? Görünüşe bakılırsa bunun için çok uğraşıyor.
Büşra


20 yıl önceki Gökhan Kırdar'dan çok daha farklı biri var bugün, planlı bir değişim mi bu?

İlk albümü çıkardığımda kendime bir söz vermiştim.

Nasıl bir söz?

Bir gün şimdi yaptığım müzik türünü mutlaka yapacağım sözü. Çünkü o dönem piyasaya girebilmek için yapmak istediğim müziğin gerisinde bir anlayışıyla başlamıştım. Değiştirmek için çıkmıştım bu yola.

Dinleyiciyi burada ne kadar hesaba kattınız?

Önce kendinizi düşünüyorsunuz aslında. Zaten sanat şaşırtmak üzerine kuruludur. Sanatçı tekrara düştüğünde dinleyici de onu bırakır. Onun dışındaki her türlü yaklaşım bana ticari geliyor. Sanatçının devinasyonu hep maneviyatla olmalıdır.

Para maneviyatla ilgili değil ama gerekli...

Ben aileden zengin değilim. Ama sanatı para kazanmak gayesiyle öğrenmedim. Babam resim öğretmenidir. O bana 'Sanatı satmak için yapmamalısın insanlar için yapmalısın' derdi. Serseri Mayın albümü 94 yılında yayınlandığında 400 bin satış yapmıştı. Tarkan'ın albümü 700 bin satış yaptı. Bu üçyüzbinlik fark yüzünden neden pop müziği devam devam ettireyim ki.

Ama siz o dönem çok da popülerdiniz. Söhret sınavından nasıl geçtiniz?

Evet. Mümkün olduğu kadar yükseldim. Televizyonda videolarım yayınlanıyor, radyolarda liste başı oluyordum. Bu insana egosantrik bir duygu salgılıyor. Kaldırabiliyorsanız aşıyorsunuz. Ama ben popülerliği kabullenmek istemedim. Bu girdapta yutulmaktan daha çok, 'tamam ben yeterince popüler oldum, artık hedefim yurt dışı olmalı ki egosantirk durumdan kurtulayım' dedim.

Yani Türkiye size dar geldi...

Nasılsa Anadoluya ait bir coğrafyada yaşıyordum. O yüzden batıya gitmek istedim. O yıllarda zaten dijital devrim yaşanıyordu. Türkiye'de rock yapılmıyorken ben elektronik müzik yapıyordum.

Hangi cesaretle? Yurt dışı size kucağını açmış bekliyor muydu ki?

Yaptığım müzik evrensel olduğu için yabancı müzik şirketleriyle anlaşmalarım oldu. 'Eknotornik' isimli bir albüm çıkardım. Bu çalışma ikibin yılında 14 ülkede yayınlandı. Sonra Amerikalı Peksin Mintrs adında bir yönetmenle ilk uzun metrajlı filmi Crood'un müziklerini yaptım. Oradaki çalışmalarım 'Keyf' albümü olarak yayınlandı. O film Amerika'da bir festivalde birinci olunca uluslararası bir başarıya sahip oldum.

Peki ya Türkiye sizin başarınızı nasıl öğrendi?

'Tüür' adında bir proje gerçekleştirdim. Şamanların kullandığı, Asya çalgılarını içeren bir projeydi. Lüksemburg'ta sunumu yapıldı ve çok ilgi gördü. Uluslararası müzikal başarılarım gerçekleşince tabi yurtiçinden de teklifler gelmeye başladı.

Madem bu kadar başarılısınız neden dizi müziği yapıyorsunuz?

Sadece kendimi düşünürsem yapmak istemediğim birşeydi. Ben 90 yıllarda müziğimin ne bir dizide, ne de başka bir projede kullanılmasını istemedim. Ama yine de insanlar 'Gökhan Kırdar dizi müziğiyle ne uğraşıyor' demesinler diyerek de müzik yapmıyorum. Sonuçta yurt dışındaki başarılarımdan kimsenin haberi yok. Ama Türkiye'de dizi müziği yaptığınız zaman sanki dünyanın en önemli artistiymişsiniz gibi muamele görüyorsunuz.

İnsanlara 'ben hala buradayım gitmedim' diyorsunuz...

Tabii. Sonuçta insanlar sizi sinemaya veya tiyatroya gitmek yerine bedava olan televizyondan takip ediyorlarsa, yaptığım kaliteli müziğin faydası olacağı düşüncesinde hepimiz birleşiriz. İyi müziğin en yaygın olan noktada insanlara ulaşması fayda sağlar. Ben de bunu düşünerek dizi müziği yapmaya karar verdim.

Kurtlar Vadisi'nde yaptığınız müziği, zikir müziğine benzediği için eleştirenler de var...

Ben o şekilde bakmıyorum. Zikir Allah'ın adını anmaktır. Biz müzik ile ritüelliği karıştırabilen bir toplumuz. Arabistan'a baktığınızda ibadette müzik birarada kullanılmaz. Ama Anadolu'daki inanışımız gereği Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaşi den orta asyaya kadar müzik kutsaldır. Bunun eleştirilmemesi gerektiğini düşünüyorum.

Peki tepki alacağınızı biliyor muydunuz?

Elbette bunu göze alıyorsunuz. Mesela; Kurtlar Vadisi Vol. 3'te 'Nazen' isimli bir çalışmam var. Nazen'in tersi ezandır. Burada önemli olan şekilci bakmak mıdır? Yoksa estetik yakalanmışsa bu kavramı insanlara sunmak mı?

Neden Kurtlar Vadisi'de başka bir yapım değil?

Kurtlar Vadisi 2003 yılında başladı. 1980 sonrasında o zamana kadar manevi kavramların olduğu, tasavvuftan bahseden, ney üfleyen birine bile zor rastlıyordunuz. İnsanlarımız tek tip şekilde yaşamıyorlar. Geleneksel müziğin ön plana çıkması ve daha maneviyatı içinde barındıran hikayelerin gündeme gelmesiyle bu noktaya vardık. Dinsel imgelerin kullanıldığı dizi olarak bir başlangıç niteliğindedir.

Siz Kurtlar Vadisi'ni nasıl izliyorsunuz?

Her hafta izliyorum. Hatta kare kare izliyorum. Müzikleri ben yerleştiriyorum. Çünkü her karakterin kendi müziği var. En çok kurtlar vadisine karakter müziği yaptım.

Peki somut birşeye bağlı kalmak sizi sınırlandırmıyor mu?

Müzik tek başına bir sanattır. Müziği açıp gözlerinizi kapadığınızda birşeyler izlemeye başlarsınız o sizi başka yerlere götürür. Kendi hayal dünyanızın içine bırakır. ve kurduğunuz hayalin yönetmeni siz olursunuz. Ama bir müzik filmle birleştiği zaman mevcut bir görsellik vardır, şartlandırılmış olursunuz ve görselliğin dışına çıkmazsınız.

Kurtlar Vadisi'ndeki izleyici başarısında sizin payınız ne kadardır?

Müzik başka bir sanat ile birleştiğinde ortaya devasa birşey çıkıyor. Kurtlar Vadisi deyince aklınıza hemen Gökhan Kırdar gelmiyor. O dizinin oyuncuları da geliyor. Her yapımda kullanılan müzik ilk adımdır.

Bol aksiyonlu, sert bir yapıma sakin naif biri müzik yapıyor. Kontrast değil mi bu?

Herkesin içinde sert duygular var. İyilik ve kötülüğü ruhumuzda taşıyoruz ama verdiğimiz kararlarla o ruhun nasıl dengede olması gerektiğini sınavını veriyoruz aslında. Bir müzisyenin içinde bu zıt kavramları barındırmasını normal görüyorum. Sadece 'Üstüme Basıp Geçme' gibi slov şarkılar yapmak da eksik bence.

Şarkıcı ve müzisyensiniz. Siz hangi Gökhan Kırdar'ı var etmek için uğraşıyorsunuz?

Egolardan bahsedecek olursak, bunu Tanrının bana verdiği bir sınav olarak görürüm. Müzik yapma becerim ve sesimin güzelliği bana doğuştan veriliyor. İnsanların gösterdiği ilgi veya sevgi ruhumu ne kadar kabartacak? Kibir kötü bir kavram. Ben başarılı bir sanatçı olamanın yanında başarılı bir insan olmaya çalışıyorum. Bunun sınavını da ayrıca yaşadığımı düşünüyorum.

Kaybedenler ve kazananlar olarak mı bakıyorsunuz?

Sanatınızdan, insanlığınızdan, saygıyı ve ilgiyi kaybetmeden mütevazi bir şekilde zirvede olabilmek en zorudur.

Kazandınız mı peki?

Bunu başarmaya çalışıyorum. Çünkü bu sayade sınavı kazanmış olacağım. Yoksa hem en tepede hem de kendini beğenip, kibirli olmak ban göre değil. Hem başarılı ve tevazu sahibi olmak mükemmele daha yakın.

Zorlama bir istek mi bu?

Bunu doğal olarak yaşıyorum. Samimiyetle de alakalı biraz. Gerektiği için yapmıyorum.


Slov müzik yapıyorum çünkü...

Yerine Sevemem'in hala popüler olduğunu gördükçe yirmi yıldan beri yaptığınız çalışmalara hakaret edilmiş gibi gelmiyor mu size?

Hayır. Tam tersine yani nasıl MFÖ dendiğinde akla 'Bodrum Bodrum' şarkısı geliyorsa Yerine Sevemem deyince Gökhan Kırdar'ın gelmesi normal. İnsanlar Üstüme Basıp Geçme'yi ya da 'Yağmur'u da biliyordur. Yerine Sevemem güçlü bir şarkıdır bunu inkar etmiyorum.

Arada sola şarkılar da yapıyorsunuz. Bu biraz da sadece isim olarak değil vitrin olarak görüneyim düşüncesinden mi?

Benim müzik serüvenim bu. Tanrıyla ve çevremdeki insanlarla yaşadığım şeyler var. Bunlar zaten bende müzik olarak devinim yaratıyor. Bu bazen filmde kulanılıyor bazen dizi müziği olarak çıkıyor bazen ise şarkı. Oturup sola şarkı yapayım diye yapmıyorum.

İnternet üzerinden şarkılarınızı satışa sunmuştunuz.

Benim yaptığım çeşit dünyada ilk defa yapılıyor.

Nasıl yani?

Daha önce web üzerinden gazete, dergi interaktif ortamda yayınlanmıştı. Ama bu çapta bir web albüm dünyada ilk defa yapılıyor.

İnsanlar albüme dokunup arşivlerine kaldırmak istemiyecekler mi?

O benim dönemime has birşeydi. Bundan on yıl sonra kimse bunları düşünmüyor olacak. Biz müziği elde etmek için gidip cd olarak satın almayı, başucumuza koymayı istediğini yaşadık. Bir anlamda da bizim yaşadığımız şey düşünsel yani sanal birşeydir. Mesela; sizin plak koleksiyonun yok çünkü öyle bir dönem yaşamadınız. O dönemi yaşamış ve plak koleksiyonu olan bir sürü insan var.

Dayan Kalbim de web üzerinden dinlenilen ilk albüm. Nasıl farkları var normal albümden?

Normal bir aldığınızda içinde sadece kartonet ve cd bulursunuz. Ama veb albümü yaptığınızda birincisi onu güncelleyebiliyorsunuz. O albümle ilgili gelişen herşeyi, katıldığım televizyon programları yeni yapılmış videolar bu çalışmaları bu web albüme yükleyebileceğim. Güncellenebilir albüm fikri bile yeni bir kavram. Hediye bir albüm.

Nasıl hediye?

İnternet üzerinden bedavaya dinlenilebiliyor. Bu sektörü de düşündüren birşey.

Çoğu insan bu sebeple sizden nefret edebilir...

Ama tam tersine ben insanları düşünürek bu adamı atıyorum. İnsanlar albüm satın alamıyorlar diye yapıyorum.

Klip çekecekmisiniz peki?

Video yapmayı bir tanıtım aracı olarak görmüyorum. Albümü bedava yayınlamayı daha iyi bir tanıtım aracı.

Dayan kalbim slov bir şarkı bundan öncekilerde öyledi. Rastlantı mı yoksa çok mu melankoliksiniz?

Candan Erçetin'e, Asya'ya yaptığım şarkılara baktığınzda hareketli bile olsa alt yapıları slovdur. Slov müzik türü dışında insanı etkilecek başka bir müzik türü yok. İnsan ruhunu melankolik yaklaşmaya çalışan, müzik türü dışında bir model var mı? Aslında Ben remiks te yapıyorum. Melodi esastır ama siz onu istediğiniz alt yapıyla değiştirebilirsiniz. Ben Cenderenin müziğinin bir sürü versiyonunu yaptım. Temelde duygusal müzik yapıyorum

Şarkı Go On My Heart ve Dayan Kalbim olamk üzere iki dilde söylenmiş. İngilizce şarkı için biraz geç kalmadınız mı?

Ben son aşamaya geldim. Evrenselleşmekteki sürede içinde ses, söz ile birlikte olmalı gibi bir süreç üzerine kuruluydu. Ben İngilizce sözlü şarkı söyleyerek evrenselleşmeye inanmadığım için yirmi yılın sonunda, sesimi çıkartıp ensturmantel müzik yaparak daha evrensel olabileceğime inandım ve başarılı oldum.

Şimdi yeterince evrenselseniz İngilizce şarkı neden?

Şarkılarımın sözleriyle beraber o dili algılayan insanlar tarafından değer kazanmasını istiyorum. Yazdığım şarkı sözlerinin bir şiir kimliğinin olmasını anlaşılmak istiyorum. Yani sadece Türkçe bilenler değil de İngilizce bilenlerde anlayabilir. Belki Rusça, Arapça ve Yunanca'da yapabilirim.


38 yaşındayım ama düşünsel yaşım kaç?

Sizin için 'Sakinlikten, kibarlıktan hatta incelikten kırılacak insan' diyorlar…

Herkes bundan kırılsa keşke kırılma noktamız bu olsa. (Gülüşmeler)

Yaptığınız müzikle mi ilgili bu?

Müzikle ilgili birşey değil. Müzik insanı gazada getirebilir. Mehteran neden kuruldu savaşta insanlar gaza gelsin diye. İnsanın ruhundaki bütün zenginliği müzikte bulabilirsiniz. Benimkisi kendi içsel hesaplaşmamdan kaynaklanıyor.

Sizi ne sinirlendirir?

Tabiki benim de sinirlendiğim dönemler var. Eşim ve alimle çatışma yaşadığım oluyor. Ama bunu kimse bilmek zarunda değil.

Elbetteki öyle ama bizim karşımızda duran adam sanki yüzde sekseni böylemiş gibi...

Tabiki. Bence ruhsal bir evrimdir zaten. Herkesin ruhu bu noktaya gelmeli. Birgün hepimiz yalnız kalıp, öleceğiz ve çok daha kozmik şeyler yaşamaya başlayacağız. Buna hazırlıklı olabilmek adına da insanların ruhunu eğitmesi gerekmez mi?

Bahsettiğiniz şeyi herkes bilir ama uygulayamaz...

Ben kırk yaşıma geldim. Arada geçen bir zaman var. Gerçekten fiziksel olarak otuzsekiz yaşındayım ama düşünsel olarak kaç yaşındayım?

Kaç?

Onu bilmiyorum ama otuzsekiz yaşında olmadığımı biliyorum. İnsan her zaman kendi yaşından çok daha olgun olmak ister. Bunun için bilgi öğrenip, gözlem yaparız. Zaman sizin lehinize işleyen birşeydir sadece sabırlı olmanız gerekir.

Sabırlı mısınız?

Tabi sabırlıyım. Ben Yerine Sevmem o yıllarda yaptığım çalışmaların bir gün zaten insanları yakalayacağını biliyordum. Çünkü ben zaten geleceğin müziğini yapan bir insanım. O günün müziğini yaparsam zaten popkorn yapmış olurum.