Yüzde 42 de Türkiye aşkı ile hayır dedi

Behçet Güngör
00:0025/09/2010, Cumartesi
G: 25/09/2010, Cumartesi
Yeni Şafak
Yüzde 42 de Türkiye  aşkı ile hayır dedi
Yüzde 42 de Türkiye aşkı ile hayır dedi

Başbakan Erdoğan, 'Evet' oylarını küçümseyen muhalefetin aksine 12 Eylül'deki birlik beraberlik mesajlarını bir adım ileriye taşıdı: “Yüzde 58 Türkiye sevdası ile Türkiye aşkı ile 'Evet' derken, yüzde 42 de Türkiye aşkı ile sevdası ile 'Hayır' demiştir. Bu dağılımlar, Türkiye'nin renklere bölündüğünü değil, tersine demokratik olgunluğuna eriştiğini göstermiştir.”

Pazar günü Ankara'da güvenlik zirvesi, İstanbul'da da yeğeninin düğününe katılan Başbakan Erdoğan, 5 gün aradan sonra ilk kez Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda kamuoyunun karşısına çıktı. AK Parti Genel Merkezi'ndeki toplantıda konuşan Erdoğan, referandum sonrası verdiği uzlaşma mesajlarını sürdürdü. 12 Eylül'deki halk oylamasında Zonguldak'ın yüzde 50.05 ile 'Evet', yüzde 49.95 ile de 'Hayır' dediğini, aynı şekilde Artvin'in yüzde 50.2 ile 'Hayır', yüzde 49.8 ile 'Evet' dediğini hatırlatan Erdoğan şunları söyledi:

RENK KÖRLÜĞÜ

“Akdeniz Bölgesi yüzde 51 'Hayır', yüzde 49 'Evet' derken, Marmara Bölgesi yüzde 53 'Evet' yüzde 47 'Hayır' demiştir. Zonguldak'a, Artvin'e, onlarla birilikte, 81 vilayetimize Akdeniz ya da Marmara Bölgemize, onlarla birlikte 7 coğrafi bölgeye bir renk izafe etmek, onları 'Evetçi' veya 'Hayırcı' diye ayırmak, olsa olsa bir demokratik renk körlüğünün emaresi olur. Asıl bölücülük, halkın demokratik iradesini kategorilere ayırmak, suni ayrışmalar icat etmektir.”

DEMOKRATİK OLGUNLUK

“Evet diyenler ne kadar demokrasi özlemi içinde ise ben inanıyorum ki 'Hayır' diyenler o kadar demokrasi özlemi içindedir. Yüzde 58 Türkiye sevdası ile Türkiye aşkı ile 'Evet' derken, yüzde 42 de Türkiye aşkı ile sevdası ile 'Hayır' demiştir. 'Evet' diyenler bu ülkenin birliğini, bütünlüğünü, bağımsızlığını ne kadar önemsiyorsa, 'Hayır' diyenler o kadar önemsemektedir. Bu dağılımlar, Türkiye'nin renklere bölündüğünü değil, tam tersine Türkiye'nin demokratik olgunluğuna eriştiğini göstermesi bakımından anlamlıdır.”


Çılgın proje şimdilik sır

“Atatürk Kültür Merkezi'ni yıkıp, onun yerine bir alış veriş merkezi kurmak gibi bir derdimizin olduğunu söyleyecek kadar divane tipler var bu ülkede” diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Burada güçlendirmeye 70 trilyon lira harcamayı israf kabul ediyoruz. Kullanılabilirliği de yok. Bunun yanında, arkasında boş alanlar var. Buraları da katmak suretiyle bir opera sanat merkezini, bir kültür merkezini burada kuralım. Bir de belediye başkanlığımdan bu yana düşünce dünyamda olan, Belediye Başkanımla da paylaştığım oradaki trafiği tamamen yerin altına almak suretiyle, istiyoruz ki Taksim bir meydan olsun, derdimiz bu. Bununla ilgili olarak bir başbakan, bakanları böyle bir sözü verdikten sonra uygulamadan vazgeçebilir mi?”

Erdoğan, Hıncal Uluç'un duyurduğu 'çılgın proje' ile ilgili ise detay vermedi: “Ha, çılgın proje... Çılgın projem bu değil. Benim düşündüğüm çılgın proje farklı, bunların tamamen dışında. Onlar bir yere odaklanıyor ama biz bir yere değil, çok geniş açıyla bakıyoruz. Birçok yere odaklanıyoruz. İnşallah onu da açıklama vakti gelecek onu da açıklayacağız. Şu anda çalışmalarımız sürüyor, inşallah onu da bitirdiğimiz zaman açıklayacağız, hiç kimsenin endişesi olmasın.”


Tophane de Dörtyol gibi provokasyon

Her seçim sonrasında olduğu gibi 12 Eylül'de yapılan halk oylamasının ardından da bir kez daha “AK Parti'nin yaşam tarzlarına müdahale edeceği” korkusunun yayılmak istendiğini belirten Erdoğan, artık bundan bıktıklarını söyledi. Dörtyol ve İnegöl olayları ile ilgili açık belgeler açıklanacağını belirten Erdoğan Tophane baskınının da benzer bir provokasyon olduğuna dikkat çekti: “Lokal bazı olaylar gerçekler saptırılarak, gerçek nedenler gizlenerek, bir korku ve baskı aracı olarak kullanılıyor. Halk oylaması sürecinde İnegöl, Dörtyol'da sergilenen kışkırtmalar ki çok daha açık net bilgiler belgeler açıklanacak duyacaksınız. Bunlar şimdi halk oylamasının ardından İstanbul'da Tophane'de sergilenmek isteniyor. Bu lokal olayları bir Türkiye manzarası gibi sunanların bu olaylar üzerinden AK Parti hükümetinin politikalarını sorgulayanların son derece bayat bir oyunun içinde olduklarını aziz milletimiz çok açık görüyor.”


MAHALLE BASKISI YOK

Tophane'yi sokak sokak bildiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları söyledi: “İşi bu kadar abartmanın, bu kadar farklı yerlere çekmenin anlamı yok. Açık açık söylüyorum, 8 yıl boyunca hiç kimsenin hayat tarzına müdahale etmedik. 8 yıl boyunca olduğu gibi bundan sonra da 73 milyon vatandaşımızın her bir ferdinin yaşam tarzı bizim teminatımız altındadır. Affedersiniz sanat galerisi veyahut da eğlence yerleri sadece Tophane, Boğazkesen'de mi? Hangisinde bugüne kadar böyle bir olay duydunuz mu? Biz hiç bir hukuksuzluğa izin veremeyeceğimiz gibi, hiçbir provokasyona da göz yummayız, eyvallah etmeyiz, Türkiye'de mahalle baskısı yoktur. Türkiye'de halkı kışkırtmayı, tahrik etmeyi adet haline getiren kirli oyunlardan medet uman odaklar vardır.”


Kaygıları gidermek boynumuzun borcu

“Bugünün Türkiye'si düne göre, geleceğe çok daha fazla umutla bakan bir Türkiye'dir. Bugün özellikle artık üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğünün olduğu bir Türkiye süreci başlıyor, başladı. Bütün bunlara rağmen hala kaygısı olan vatandaşlarımızın bu kaygısını gidermek benim de teşkilatımın da boynunun borcudur. Kendimizi daha fazla, daha iyi anlatmak için tüm kaygıları, korkuları, endişeleri gidermek için, istismar zeminlerini ortadan kaldırmak için daha fazla çalışacağımızı, daha fazla ter dökeceğimizi burada özellikle belirtmek istiyorum.”


Bahçeli'ye 'karanlık' eleştirisi

“Bazı kesimler 'artık karanlık bir döneme girdik' dediler, 'karanlık bir dönem başlıyor' dediler. Acaba ne karardı, kararan ne var? Her şey ortada. Kendi hesaplaşmalarını yapamadıkları için bu açıklamaları yapıyorlar, milletin iradesine saygı duymayı lafta ifade ediyorlar, öz de değil. Öz, işte o 'karanlık bir gün başladı' ifadesi. Kimse bizi kendileri gibi zannetmesinler. Biz milletin aleyhine, değerlerimizin, düşüncelerimizin, ilkelerimizin aleyhine bir işin içinde olmayız. Biz, kafasını kuma gömenlerden, gündüz vakti gözünü kapatıp, kendisini gece olduğuna inandırmaya çalışanlardan, aklına ve vicdanına karşı yanlışta ısrar edenlerden olmadık olmayacağız. Türkiye'nin kutuplaştığını, Türkiye'nin kendi deyimleriyle 'bir karpuz gibi bölündüğünü' iddia edenler, her zaman olduğu gibi sandık sonuçlarını okuyamayanlar, milletin verdiği mesajları almamak için ayak direyenlerdir. Biz, Türkiye haritasını beyaz ve kahverengi ya da mavi ve kırmızı olarak boyamanın sandık sonuçlarına bu şekilde bakmanın son derece isabetsiz olduğuna inanıyoruz.”


Kurs açılır ama resmi dil Türkçe

Ezberleri bozmaya devam edeceklerini anlatan Erdoğan, anadilde eğitim tartışmalarına da değinerek, “Anadilde eğitimi konuşanlara sesleniyorum, ana dilde bir defa kendi bölgenizde nerede isterseniz isteyin kurslarınızı açabilirsiniz. Orada dilinizi öğretebilir, çalışmalarınızı yürütebilirsiniz, ama bizden resmi olarak anadilde bir eğitim beklerseniz, bunu bizden beklemeyin. Çünkü Türkiye'nin resmi dili Türkçe'dir” dedi. Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ile Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in, BDP eş genel başkanlarıyla görüştüğünü hatırlatarak, benzer görüşmeleri CHP, MHP ile yapmak konusunda hiçbir önyargı ve kabulleri olmadığını vurguladı. Erdoğan, “Terörü sona erdirmek, akan kanı, akan gözyaşını durdurmak, uzlaşı ile mutabakatla yeni bir anayasa yapmak için ülkemizin kangren olmuş sorunlarını çözmek için tüm siyasi partilerle diyaloga her zaman açık olduk, bundan sonra da kapılarımızı ardına kadar açık tutacağız. Fakat, eğer bizden, birileri akıldanelik yapmak suretiyle terör örgütüyle görüşme talebinde bulunurlarsa kusura bakmasınlar, bizim terör örgütü ile görüşme gibi bir fantezimiz yok. Bunu biz yapamayız, bunu da herkesin bu şekilde bilmesi lazım” diye konuştu.


Camiyi boykot eden barış isteyebilir mi

“Sıkılı yumruklarla tokalaşmanın mümkün olmadığı da ortadadır. Biz iyi niyetle çözümden yana tavır sergilerken demokratikleşme süreçlerini sabote etmek isteyen mihraklar da boş durmuyor. Önemli bir medya grubunun yayın organları Van ve Diyarbakır'da maalesef tehdit ediliyor, silahlar gösterilerek 'Bu gazeteyi burada dağıtmayacaksınız' diye. Şimdi soruyorum, peki bu demokrasi mi? Bunu neyle izah edeceksiniz. 'Ailenizi, çocuklarınızı, nerede kim var, hepsini tespit ettik, gereğini yaparız' diyorsunuz. Aynı şeyi bizim Yüksekova İlçe Başkanımız'a yaptılar. Kaçırma girişiminde bulundular, tehditler yaptılar ve en sonunda istifa etmek zorunda kaldı. Demokrasi bu mu?” “Şimdi de camilere boykot... Böyle şey mi olur? Cami kimsenin camisi değil. Cami Allah'ın evidir, herkes gider, ama oraya bile boykot ilan ediyorlar. Bu anlayış barışa davet yapabilir mi? ”

Herkese ulaşın talimatı

Başbakan Erdoğan toplatının basına kapalı bölümde teşkilatlara, referandum sonuçlarına göre özel çalışma yapmaları için talimat verdi. “Hayır” oyu kullanan seçmenlere ulaşmalarını ve endişelerini gidermelerini isteyen Erdoğan, “Yüzde 58'den çok yüzde 42'yi önemsiyorum” dedi. Başbakan Erdoğan, AK Parti'nin bütün bölgelerde birinci parti olduğunu hatırlatarak, ancak bunun rehavete sebep olmamasını istedi. Başbakan Erdoğan, başarı için herkese ulaşmanın gerekliliğine dikkat çekerek, özellikle Akdeniz ve Ege bölgesindeki teşkilatın daha çok çalışmasını ve herkese mutlaka ulaşılması gerektiğini ifade etti.