İstanbul'da yaşlı ve kimsesiz vatandaşların gayrimenkullerini zorla aldıkları öne sürülen 'tapu çetesi' soruşturmasına yönelik iddianame tamamlandı. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız tarafından hazırlanan 139 sayfalık iddianamede, örgüt yöneticilerinin 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapsi istendi. İddianamede, sanıkların Sadullah Paşa'nın Fransız asıllı gelini Vanda Jeanne İvorne Ayaşlıesen ile Fikriye Geçkil ve Şemsiddin Geçkil'i öldürdüğü belirtildi.
33'ü tutuklu 55 sanık hakkında hazırlanan iddianamede, örgüt üyelerinin yaşlı veya akrabası olmayan gayri menkul zengini kişileri tespit edip bu insanların mal varlıklarını araştırdıkları, farklı kimliklerle iyi niyetle bu insanlara yaklaşıp itimat telkin ettikleri, sahte belgelerle bu insanların mal varlıklarını ele geçirip öldürdükleri ve ölümlerine sebebiyet verdikleri, bu şekilde kazandıkları servetle lüks içinde yaşam sürdükleri anlatıldı.
Örgütün liderliğini Çetin Acar'ın, lider yardımcılığını ve yöneticiliğini ise Acar'ın sevgilisi Figen Gençsoy'un yaptığı belirtildi. Örgütle hiyerarşik bağları tespit edilememesine rağmen yapmış oldukları suç içeren eylemlerle örgüte yardım ettiği ifade edilen Beykoz Tapu Müdürü Gülten Doğantemur, Tuhan Tecik ve Papaz Apraham Fırat'ın örgütün lojistik destek gurubunda yer aldığı ifade edildi.
İddianamede, örgütün görev dağılımı ise şöyle anlatıldı; "Gülsen Şahin, Acar'ın talimatları doğrultusunda özellikle yaşlı ve kimsesiz gayri menkulleri bulunan şahısları tespit ediyordu. Figen Gençsoy, tespit edilen mağdurların gayrimenkullerini ele geçirmek için kendisine avukat ve emlak sahibi rolü veriyordu. Hayati Akkaya, mağdurların satmak istedikleri gayrimenkullerin üzerinde satılamaz şerhi gibi sorunların olup olmadığı konusunda örgüt üyesi ve eski tapu müdürü Nejdet Akkaya'nın referansı sayesinde gerekli araştırmaları yapıyordu. Bülent Acar, Hacer Güdül, Metin Acar, Yaşar Acar, Murat Güzü ve Songül Acar, örgütün tespit ettiği mağdurların gayri menkullerini satmak için zaman zaman değişik kimlik ve meslek sahibi olarak kendilerini tanıtıp mağdurlarla görüşme yapıyordu. Çetin Acar, Figen Gençsoy, Murat İlban, Ali Serin, Erkan Acar ve Uğur Yanılmaz, sorun çıkaran mağdurları ya öldürüyor ya da ortadan kaybediyorlardı. Gülten Doğantemur ve Tuhan Tecik, örgütün tapu müdürlüklerindeki sahte imzalı işlerini yapıyorlardı. Atanur Polat, örgütün bankadaki usulsüz işlerini yapıyordu."
Örgütün değişik eylemlerine yönelik soruşturmalar yürütüldüğü, şüphelilerin, bu soruşturmalarda resmi dairelerle yapılan yazışmalar ve kriminal incelemelerden rahatsız oldukları, bu rahatsızlığın telefon görüşmelerine de yansıdığı belirtilerek soruşturmanın deşifre olabileceği değerlendirilerek operasyon düzenlendiği ifade edildi. Şüphelilerden Ali Serin'in emniyette verdiği ifadede, Şemsiddin Geçgil'in örgüt tarafından öldürüldüğünü ve cesedinin Tekirdağ'da bir benzin istasyonunun yağ boşaltma kanalı içerisinde koli bantlarıyla sarılmış ve toprağa gömülü bir çuvalın içinde olduğunu itiraf ettiği de iddianamede yer aldı.
Maktüle Vanda Jeanne İvorne Ayaşlıesen'in İbrahim Ayaşlıesen'i 2000 yılında evlat aldığı ve Kanlıca'daki yalıda birlikte yaşadıklarının anlatıldığı iddianamede, Ayaşlıesen ailesinin bu yalıyı satıp Beyoğlu'nda bir daire almak istedikleri kaydedildi.
Birkaç kişiyle görüşme yapmalarına rağmen anlaşamayan Ayaşlıesen ailesinin 2007 Nisan ayı içerisinde Çetin Acar'ın yalıya talip olduğu anlatılan iddianamede, yapılan pazarlık sonucunda 4,5 milyon dolara anlaşıldığı ifade edildi. Yurt dışından para transferi yapılacağı gerekçesiyle satış sözleşmesinin 20-25 gün sonra yapılacağı yönünde anlaşma sağlandığı ve bu süreçte başta Çetin Acar olmak üzere bazı şahısların yalıyı ziyaret ederek Ayaşlıesen ailesiyle samimiyet kurdukları da iddianamede yer aldı. Bu süre içerisinde Çetin Acar ile bazı sanıkların Beykoz Tapu Müdürlüğü'ne giderek Tapu Müdürü Gülten Doğantemur ile yalının satışına yönelik ön görüşme yaptıkları anlatıldı. İbrahim Ayaşlıesen'in Beyoğlu'na ev almak için araştırma yaptığı sırada Çetin Acar'ın Ayaşlıesen'i Şişli'de bulunan bir büroya davet ettiğinin belirtildiği iddianamede, büroda ikram edilen çayı içen Ayaşlıesen'in baygınlık geçirdikten sonra bazı sanıklar tarafından kaçırılarak Adana ve Mersin'de 8 ay boyunca rehin tutulduğu ifade edildi. Ayaşlıesen'in polis tarafından kurtarıldıktan sonra annesi Vanda Jeanne İvorne Ayaşlıesen'in öldürüldüğünü, yalının Çetin Acar'a satıldığını, kendisi ve annesi üzerine olan iki aracın da kayıp olduğunu öğrenerek şikayetçi olduğu kaydedildi.
İbrahim Ayaşlıesen'in annesinin öldürüldüğünü öne sürerek Beykoz Başsavcılığı'na başvurması üzerine mezarın açıldığının anlatıldığı iddianamede, İbrahim Ayaşlıesen'in kabirden çıkartılan annesinin ağzının açık olduğunu, üzerinde pis bir elbise ile ayağında kötü yarım bir çorap bulunduğunu, annesinin bu şekilde hiç giyinmediğini, çok yorgun olduğu zamanlarda ağzı açık şekilde uyuduğunu belirterek, annesinin Çetin Acar ve adamları tarafından öldürülmüş ya da aç susuz bırakılarak ölümüne sebebiyet verdiklerini iddia ettiği ifade edildi.
Papaz Apraham Fırat'ın Vanda Ayaşlıesen'in defin işleminde görev aldığının belirtildiği iddianamede, Fırat'ın tanık olarak verdiği ifadesiyle gözaltına alındığında yaptığı savunmasının birbirleriyle çeliştiği anlatıldı. İddianamede, Çetin Acar'ın Vanda Ayaşlıesen'in kendisini evlatlık edinmek istediği yönünde beyanlarda bulunduğu ancak, İbrahim Ayaşlıesen'in annesinin öldürüldüğü yönünde şikayette bulunmasına rağmen Acar'ın herhangi bir beyanı ve müracaatının bulunmamasına da dikkat çekildi.
İddianamede, şüphelilerin Fikret ve Şemsiddin Geçkil kardeşlere yönelik olarak hürriyetten yoksun bırakma ve öldürülmesi suçları ise kardeşlere ait malların yağmalanması ve resmi evrakta sahtecilik suçlarını işledikleri kaydedildi. Şüphelilerin Hacer Güdül'ün Fikriye Geçkil'i bakımsız ve tedavisiz bıraktıkları ve bu şekilde Geçkil'in ölümüne sebebiyet verdikleri anlatıldı.
İddianamede, örgüt yöneticisi olduğu öne sürülen Çetin Acar'ın "Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, Kasten adam öldürmek, Nitelikli yağma, Rüşvet vermek, Dolandırıcılık, Sahtecilik ve Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak" suçlarından 3 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 69 yıldan 168 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi. Örgüt yöneticisi olduğu öne sürülen diğer sanık Figen Gençsoy'un da aynı suçlardan 3 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 76 yıldan 180 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep edildi.
Beykoz Tapu Müdürü Gülten Doğantemur ve Tuhan Tecik'in ise , "Örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım etmek amacıyla rüşvet vermek ve Sahtecilik" suçlarından 8.5 yıldan 24 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmaları istendi. Papaz Abraham Fırat'ın da, "Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek ve Suç delillerini yok etmek ve gizlemek" suçlarından 1.5 yıldan 8 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi. Diğer 50 şüphelinin ise "Örgüte üye olmak suçu" başta olmak üzere çeşitli suçlardan 1 yıl ile 3 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına kadar değişen cezalara çarptırılmaları istendi.