Her yıl evlerimize kadri büyük bir misafir olarak gelen Ramazan-ı Şerifle birlikte gönüller ferahlar, ruhlar yeniden canlanır. Bu mübarek ay teravih namazlarıyla, sahurların bereketiyle, Kur’an-ı Kerim tilavetleriyle, hatimlerle, teheccüd namazlarıyla, sahur ve iftar anının heyecanıyla dünya meşgalelerine ara verip Cenab-ı Hakk’a yönelme zamanıdır.
Bu ayda tutulacak oruçlar müminlerin kurtuluşuna vesiledir. Allah Rasulü s.a.v. şöyle buyurmuştur: “Azîz ve Celîl olan Allah buyurdu ki: ‘İnsanın oruç hariç her ameli kendisi içindir. Oruç ise benim içindir, mükâfatını da ben vereceğim.’ Oruç kalkandır. Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet birisi ona söver ya da çatarsa: ‘Ben oruçluyum’ desin.
Yine bir hadis-i şerifte zikredildiği üzere; “(Ramazan ayında) Allah Tealâ’nın her gün ve gece ateşten azat ettiği kulları vardır. Her kul için kabul edilen bir dua vardır.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 12/420, nr. 7450)
İki özel ay olan Receb ve Şaban ile hazırlandığımız bu rahmet ayında tuttuğumuz ve tutacağımız oruçlarla hem fert hem de ümmet olarak manevî arınmaya ve büyük bir ihyaya kapı aralıyoruz. Ramazan orucunda öyle büyük ihsanlar vardır ki, şu hadis-i şerif bunun en açık delilidir:
“Oruçlunun uykusu ibadet, susması tesbihtir. Amellerinin karşılığı kendisine kat kat fazlasıyla verilir. Onun duaları makbul, günahları mağfurdur.” (Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, nr. 23562)
Âlimlerimizin naklettiğine göre Sahabe-i Kiram Efendilerimiz altı ay öncesinden Allah Tealâ’ya kendilerini Ramazan ayına ulaştırması için dua ederler, kalan diğer altı ayında ise oruçlarının kabul edilmesi için Yüce Mevlâ’ya yakarırlardı. Orucun müminlere farz olduğunu bildiren ayette Hak Tealâ mealen şöyle buyurur:
“Ey iman edenler! Oruç sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki sakınırsınız.” (Bakara 183)
Efendimiz s.a.v. Ramazan ayı ile ilgili şöyle buyurmuştur: “Ramazan ayı girince şeytanlar ve cinlerin şerli olanları zincire vurulur. Cehennem kapıları kapatılır ve hiçbiri açılmaz. Cennetin kapıları açılır, hiçbiri kapanmaz ve şöyle seslenilir:
‘Ey hayır isteyen kimse, ibadete ve kulluğa gel! Ey şer dileyen, günahlarından vazgeç!’ Allah’ın ateşten azat ettiği kimseler vardır ve Ramazan boyunca bu iş her gece yapılır.” (Tirmizî, Savm, 1; İbn Mâce, Sıyam, 2)
Ramazan ayının faziletli olmasının belli başlı sebepleri şunlardır: Hidâyet rehberimiz Kur’ân-ı Kerim, bu ayda indirilmeye başlamıştır. (Bakara 2/185)
Cenâb-ı Hakk’ın, “bin aydan daha hayırlı” olduğunu haber verdiği Kadir Gecesi bu aydadır.
En mühim sebep de Yüce Rabbimizin kullarına lûtufta bulunarak, senenin bir ayını kazanç mevsimi hâline getirmesidir. Kendilerine bahşedilen bu fırsatı değerlendiren mü’minler, Kitap ve Sünnet-i Seniyye’yi bir ay boyunca hayatlarına yansıtır, böylece büyük ecirler kazanmış ve günahları da affedilmiş olarak bayram sabahına çıkarlar.
Ramazan ayı, bütün mevsimleri dolaştığından, Müslümanların, her tür şartlar altında Allah’a ihlâs ve teslîmiyetle ibadet ettiklerini göstermektedir.
Bu kadar faziletli bir ayda sevap kazanıp cennete girmek, Cehennemden uzaklaşarak şeytana gâlip gelmek, şüphesiz daha kolaydır. Şeytanın en büyük yardımcısı olan nefis, oruçla terbiye edildiğinden, insan Ramazan’da günahlardan uzaklaşma hususunda zorluk çekmez. O hâlde Müslümanlar, Ramazan fırsatını iyi değerlendirmeli, oruçları hakkıyla tutmaya, Kur’ân-ı Kerim, zikir ve bilhassa gece ibadetleriyle meşgul olmaya, bol bol hayır ve infakta bulunmaya gayret etmelidir.
Ashâb-ı Kiram Ramazan’ı büyük bir coşku ve heyecanla yaşar ve bu mânevî havayı evlatlarına da teneffüs ettirirlerdi. Nitekim Hz. Ömer, Ramazan’da sarhoş olan birine:
“Yazıklar olsun sana! Bizim çocuklarımız bile oruç tutmaktadır” demiştir. (Buhârî, Savm, 47)