Huzur Sokağı romanı ile tanınan yazar ve gazeteci Şule Yüksel Şenler, bugün tedavi gördüğü Bağcılar Medipol Mega Üniversite Hastanesinde hayatını kaybetti.
Şenler'in cenazesi 29 Ağustos Perşembe günü (yarın) öğle namazına müteakip Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katılımıyla Eyüp Sultan Camii'nde kaldırılacak ve hazireye defnedilecek.
Taziyeler cenaze namazı sonrası Eyüp Ensari Konağı'nda kabul edilecek.
Ömrünü İslam davasına adayan ve Türkiye’nin önde gelen fikir insanlarından olan Şenler, uzun bir süredir solunum yolu enfeksiyonu tedavisi gören Şenler'in doktoru zatürreye bağlı septik şok nedeniyle hayatını kaybettiğini bildirdi.
1960'lı yıllarda gazete yazıları ve konferanslarıyla ün kazanan Şenler için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Twitter hesabından taziye mesajı yayımladı:
Genç bir gazeteci iken örtünen ve örtüyü genç kızlara sevdirmek için Anadolu'yu karış karış gezen Şule Yüksel Şenler, verdiği konferanslarla adeta yurt genelinde örtünme seferberliği başlattı. Şule Yüksel Şenler'in hayatı, başörtüsü sorununu, bu uğurda mücadele veren bir ismin yaşadığı maddi ve manevi sıkıntıları gözler önüne seriyor.
Annesinin rahatsızlığı nedeniyle ortaokulda eğitimini yarım bırakır ama okuma yazma azmi devam eder. Henüz 14 yaşında iken Safa Önal'ın teşviki ile Yelpaze dergisinde öyküler yazmaya başlar. 20 yaşında iken Kadın gazetesinde köşesi olur. Asıl adı Yüksel'dir yazılarında isminin önüne Şule adını ekleyerek erkek olmadığını vurgulamak ister. Böylece yazı hayatında Şule Yüksel adıyla tanınır ve ünlenir.
Tanzimattan bu yana süregelen Batılılaşma çalışmaları Cumhuriyet'in ilanının ardından daha net bir görüntü kazanır. Anne ve babası çağın gereği diye yapılan bu yenilikçi hareketlerde öncülük eden ailelerde büyüdükleri için çocuklarını da böyle yetiştirirler. Evde sık sık partiler verilir, fasıl heyetleri eşliğinde içkili sofralarda eğlenceler düzenlenir. Ailenin bu yaşantısına en büyük tepkiyi Bediüzzaman'la tanışan ve bizzat onun hizmetinde bulunan ağabeyi Özer Şenler gösterir. Sıksık ağabey ile aile bireyleri arasında tartışma yaşanır. Ta ki ağabey ölümcül bir hastalığa yakalanıp hastanede tedavi altına alınıncaya kadar bu kavgalar sürer.
Ağabeyisini kırmamak için derslere başlayan ve bu toplantılara annesi, kardeşleri ve arkadaşlarıyla birlikte katılmaya başlayan Şule Yüksel, ilk başlarda örtünmeyi asla düşünmez. Hatta kılık kıyafetinden dolayı kendini eleştiren gruptaki yaşlıları sert dille azarlar. “Beni böyle kabul etmezseniz bir daha gelmem” der. Risaleleri okudukça yavaş yavaş namaza başlar, kıyafetlerinde ufak tefek değişik yapar. Başına bir örtü alan ve namaza başlayan Şule Yüksel'e annesi ve kız kardeşleri de ayak uydurur.
Örtünmenin verdiği yoğun duygularla “İslam Kadınına Hitap” başlıklı bir yazı kaleme alır. Yazısında tüm kadınlara tesettürden bahseder. Yazı M.Şevket Eygi'nin çıkardığı “Yeni İstiklal” gazetesinde yayınlanır ve yazının ardından Türk Kadınlar Birliği'nin şikayeti üzerine hakkında dava açılır. Kalabalık bir basın ordusu ile hakim karşısına çıkar. Bu dava ile birlikte Şenler'in hayatında yeni bir süreç başlar. Yazdığı yazılar ve verdiği konferanslar yüzünden açılan davaların ardı arkası gelmez.
Verdiği konferanslardan duyulan rahatsızlık her geçen gün büyümektedir. Sonunda alınan bir kararla görüldüğü yerde tutuklanma kararı alınır. Hakkında giyabi tutuklama kararı çıkarılan Şule Yüksel'ın resimleri kahvelere ve halk tarafından görülecek yerlere asılır. Her gün bir evde ağırlanan Şule Yüksel, aniden hastalanır ve apandist ameliyatı için acil hastaneye kaldırılır. Ameliyattan sonra birileri polise haber verir. Ancak doktorlar Şule Yüksel'e destek olur ve polisler hastaneye baskın düzenlemeden sevkedilir. Bir süre daha kaçak yaşar ancak bu dönemde önemli bir hastalığı ortaya çıkar. Şule Yüksel türberküloz olmuştur. Kaçak yaşamanın verdiği sıkıntılara dayanamayıp sonunda teslim olur ve Bursa Cezaevinde yatar. Cezaevi günleri hastalık ve sıkıntıyla geçer.
- Hidayet