Rusya’da 2017 yılı birçok gelişmeyle hafızalarda kaldı. Son dönemde 2018 başkanlık seçimleri ve adayları sıkça gündemde yer alıyor. Mart 2018’de başkanlık seçimleri yapılacak olan Rusya’da başkanlık seçim kampanyası resmi olarak seçim tarihinden üç ay önce başlıyor. Fakat bazı aday adaylar bir yıl önceden seçim kampanyasını başlatmıştı. Örneğin seçimlere katılma hakkı elde edemeyen Rus muhalif lider Aleksei Navalny seçim kampanyasını bir yıl önce başlatmıştı. Yine Putin de adaylığını son ana kadar açıklamasa da kampanyasını çoktan başlatmıştı. Putin’in seçim kampanyası baktığımızda iki başlıkta değerlendirebiliriz. Putin’in seçim kampanyasında sosyal hizmetler, ekonomi, dış siyaset, sağlık ve ülke güvenliği önemli yer tutuyor. Putin’in 2018 seçimlerine ne vadettiğini anlamak için geçmişte yaptıklarına bir göz atmak doğru olacaktır.
Putin, 1999 yılında Boris Yeltsin’in erken istifasıyla işbaşına geldi. Yeltsin, yönetimi devrederken SSCB’den kalma komünist sistemi yok etmiş ve bütün kamu şirketlerini özelleştirmişti. Putin ise yeni Rusya döneminde büyük devlet holdinglerinin kurulmasını destekledi. Bu şirketlerden Gazprom, Rosneft, Rosteh, Rosnano vb. en iyi örnekler olarak sunulabilir. Putin, savunma sanayi, enerji, gelişmiş teknolojik sektörleri kamulaştırdı. Yeltsin döneminde Çeçenistan’da yapılan savaş başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Putin ise ikinci Rus-Çeçen savaşını kazanarak ülkeyi parçalanmaktan kurtardı. Yeltsin iki dönem yaptığı başkanlık döneminde bir defa yurt dışında askeri güç kullandı. Putin ise Gürcistan, Ukrayna, Suriye başta olmak üzere en az üç defa yurt dışında askeri güç kullandı. Yeltsin, SSCB’den kalma yurt dışındaki askeri üsleri kapattı veya varlığını minimize etti. Putin ise yurt dışında yeni üsleri kurmayı hedeflediği gibi var olan üsleri ise güçlendirdi. Yeltsin döneminde Rusya’da tam federatif bir devlet yapısı vardı. Putin ise daha çok merkezden yönetilen üniter devlet yapısına ağırlık verdi.
Yeltsin’den yarı aç, yoksul, yolsuzlukla boğuşan fakat Batı tarafından demokratik olarak algılanan bir Rusya’yı devralan Putin, son 18 yılda ülkeyi yoksul Dünya’da lider devlet konumuna getirdi. Fakat bu seferde Batı’nın hedefinde olan bir Rusya ortaya çıktı. Putin konusunda 2017 yılı Kasım ayında yapılan son araştırmaya göre halkın yüzde seksen sekizin desteklediği bir başkan adayı. Olduğu görülüyor. Putin 17 yıldır ülkeyi yönetiyor. 17 yılda üç defa başkan ve iki defa başbakan oldu. Putin gelecek Mart 2018 seçimlerini kazanırsa 23 yıl Rusya’yı yönetmiş olacak.
Putin 2018 seçimlerde başkan olmak için aday olurken hala yayınlamış bir programa sahip değildir. Her yıl geleneksel olarak yaptığı büyük basın toplantıda verdiği cevaplar Putin’in 2018 programın ipuçları olarak algılanıyor. Putin son 3-4 yıldır yaptıklarıyla 2018 seçimlerine giriyor. Rusya’nın Batı tarafından uygulanan yaptırımlara rağmen 2017 yılını tek rakamlı düşük enflasyonla kapatması da Putin’in başarısı olarak gösteriliyor.
Putin’in yolsuzlukla mücadelede en üst düzey bürokratlara kadar uzanması halkın umudunu artırmıştır. Mesela en son Ekonomi Bakanının rüşvet almaktan suçlu bulunması ve sekiz yıl hapis cezasına çarptırılması iyi bir göstergedir. Fakat bunun yanında son başkanlık döneminde siyasi muhaliflere artan baskı, basın özgürlüğünün kısıtlanması gibi birçok sorun çözüm bekliyor. Kremlin’in sivil hareketi şekillendirme çabaları halkın daha çok dış güçlere ve İnsan Hakları Savunma kurumlarına yönelmesine sebep oldu.
Rusya’da azalan nüfus ve emeklilik reformu da bekleyen sorunlardandır. Azalan nüfus sorununu çözmek için doğum parası gibi sosyal hakları tanıyan Rusya’da başarı gelir mi bilinmez. Özellikle geçen asrın doksanlı yıllarında oluşan yaşlı nüfus Rusya’yı emeklilik reformu yapmaya itiyor. Putin’in seçim kampanyasını zora sokacak konulardan birisi budur. Rusya’da geçmişte yapılan emeklilik reformları başarılı olmadı. Avrupa’ya göre çok düşük emeklilik maaşı ödeyen Rusya’da yoksulluk sınırının altında emekli maaşı ödemektedir. Emekli kesimin Putin’in geleneksel seçmeni olması da Putin’i zora sokmaktadır.
Rusya’da iş dünyasının üzerinde bürokratik sorunlar ekonomide büyümeyi etkileyen önemli sorunlardandır. Putin’in iş dünyasına yapılan baskıların azaltması gerektiğini dile getirmesi bu durumu iyileştirmedi. Bu konuda bir değişim yapamayan Putin, en son çareyi iş dünyasına vergi affı getirmekle buldu. Dış yaptırımlar ve iç baskılar altında zor ayakta kalan iş dünyası, özellikle orta ve küçük işletmeler ekonomik büyümede Rusya ekonomisine katkı sağlayamıyor.
Rusya ekonomisini yaptırımlarla baskı altına alan ABD ve Batı, gelişmiş teknolojiye erişimi engellemeye yönelik yeni yaptırımları uygulamaya koyuyor. Rus ekonomisinin lokomotifi olan enerji sektörü ve savunma sektörünün pazarlara erişimi engellenmeye çalışılıyor. Yeni başkanı bekleyen bu sorunlar hemen çözülebilecekmiş gibi de durmuyor.
Putin yazılı bir program açıklamasa da 2017 yılı sonunda düzenlediği büyük basın toplantısında yaptığı konuşmalardan yola çıkarak programını özetleyebiliriz. Putin’in programını ‘Gelecek Rusya’yı nasıl görüyorsunuz ?’ sorusuna verdiği cevaptan tahmin edebiliriz. Putin’e göre geleceğin Rusya’sı internet teknolojisi başta olmak üzere gelişmiş teknolojilerin ekonominin her sektöründe kullanıldığı, istikrarlı, güçlü ve yoksulluğun olmadığı sosyal, demokrat bir devlet olacaktır. Putin, Rusya’nın küresel bir güç olarak dünyanın her yerinde kendi çıkarlarını savunabilen bir devlet olmasını istiyor. Putin, seçmenine güçlü, istikrarlı bir devlette yaşamak istiyorsanız bana oy verin demektedir.