|

Halkla ilişkiler neydi?

04:00 - 15/09/2024 Pazar
Güncelleme: 04:35 - 15/09/2024 Pazar
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.
Servet Sena Sorkun

Dijitalleşen dünyada, sosyal medyanın tüm hayatımızı kuşattığını düşünsek de iletişim kurarken türlü zorluklarla karşılaşabiliyoruz. İletişim becerilerimizi geliştirmek maksadıyla iletişimin tarihsel arka planına yönelmek isteyenler için Emine Kazan’ın Eski Türkler ve Osmanlı’da Halka İlişkiler kitabı önemli bir kaynaklık teşkil ediyor. Adeta bir Halkla İlişkiler101 niteliği taşıyan kitap, 2007 yılında Yakamoz Yayıncılık bünyesinden yayımlanmış. Eser Toronto, Oxford, Harvard, Michigan, Boğaziçi, New York, Stanford gibi pek çok üniversitenin kütüphane raflarında kendine yer edinmiş.

Eserde Osmanlı tarihine dair halkla ilişkilerle ilgili tanımlar genellikle iki görüş şeklinde ifade ediliyor. Bunlardan ilkine göre halkla ilişkiler, bir yönetim fonksiyonu iken, ikincisine göre ise bir iletişim yönetimi olarak karşımıza çıkıyor. 2024 yılını idrak ettiğimiz şu zaman diliminde ilişkilerimizi yönetmekte zorluk çekerken Osmanlı devrinde neler yaşanıyordu? Bunlar okuyanların merak ettiği bir soru olarak akıllara yer etmektedir. Emine Kazan, Osmanlı’da halkla ilişkilerin bireyi değil toplumu öncelediğini adım adım örneklerle ve sade bir dille anlatıyor.


DERGİLERLE HALKA ULAŞILIYORDU


Kısaca değinecek olursak; Osmanlı döneminde halk ile iletişim yazılı olarak ilk önce gazetelerle, ardından da dergilerle gerçekleştirilmiş. Bugünkü X -eski adıyla Twitter- gazetelerin, İnstagram ise dergilerin yerini tutuyor denilebilir. Günümüz dergi ve gazeteleri ise tamamen farklı alanlarda spesifik işleri de kaydederken o dönemdekiler devletin yayın organı olmaya devam ediyordu. Yani devletin yönetim organı aynı zamanda vatandaşın da tek iletişim organı olarak görülüyordu. Ayrıca günümüzde kullanılan broşür, el ilanları, deblian gibi ürünler de Osmanlı’da alternatif yayın organı olarak görülmekteydi. Ben el ilanlarını sosyal medya hikâyelerine (reels’larına) benzetiyorum.

Şimdilerde her vatandaşın kendi yayın organı var; ancak bu bize bir avantaj mı yoksa dezavantaj mı oluşturuyor, bu durumun detaylıca tartışılması gerekiyor. Sosyal medya üzerinden bize dayatılan reklamlar aracılığıyla hâlâ algoritma tarafından yönetiliyoruz. Ne var ki çoğu zaman bunun farkında bile değiliz. Bize ait sağlıklı bir iletişimi özgürce kurmakta zorlanmamızın sebeplerinden birinin bu olduğu söylenebilir. Hatta denilebilir ki; halkla ilişkilerin biçimsel ve yönetimsel açıdan değişse de işleyiş olarak değişmemiş olduğu gözleniyor. Osmanlı döneminde sosyalleşmek için kullanılan kahvehaneler ve cami avluları ise yeni nesil WhatsApp grupları ile özdeşleştirilebilir. Zaten WhatsApp’ı artık bir kahvehane gibi kullanıyor ve bu şekilde birbirimizle hasret gideriyoruz. Bir dergideki şiirde “Sıla-i rahim artık bir WhatsApp grubudur” diye bir mısra gözüme ilişmişti. Osmanlı döneminde yaşayan bir gencin bir asır sonra buz gibi bir ekrandan kilometrelerce ötedeki tanıdıklarıyla iletişime geçebilen bir insan hayal etmesi şüphesiz mümkün olmazdı.

Mevcut literatür sağlıklı iletişim kurabilmeyi içselleştirebilmek için çok zengin bir okuma alanı sunuyor. Elimizdeki kitap, halkla ilişkiler neydi ve hangi aşamaya geldi diye düşünenlere hiç kuşkusuz önerilebilir. Kazan’a göre kitleler iletişim kurabilmeyi başarıyorsa, bu ya yönetim biçimindendir ya da sağlıklı bireyselleşme ile ilgilidir. İki bağlamda da literatürün iletişimimizi sağlıklı bir şekilde geliştirebilmemiz ve gerçek yöneticisi olabilmemiz için işaret ettiği bir şey var ki bu da hayal kurabilmektir. İlişkilerimizi sağlıklı bir şekilde yönetebilmek istiyorsak ilk olarak iyi iletişimin hayalini kurmalı, yani onu zihnimizde tasarlamalıyız. Bu tasarlama bizi planlama yapmaya itecek ve gelecek teknolojilerle uyumlanmamızı sağlayacak.




#aktüel
#hayat
#edebiyat
4 gün önce