|

Babam okurken annem ağlardı

Çocukluğunda okuduğu değil ama ilk dinlediği kitabı hatırlayan şair Adem Turan, “Altılı yaşlardaydım sanırım; bir gece anamın ağlama sesine uyanmıştım; babam titreyen sesiyle bir kitap okuyordu gaz lambasının ışığında; Hz. Osman’ın şehadetini anlatan bir kitaptı bu; anacığım da inleyerek ağlıyordu” diyor.

04:00 - 1/10/2023 Pazar
Güncelleme: 00:24 - 1/10/2023 Pazar
Yeni Şafak
Adem Turan.
Adem Turan.
Su Çelikel

Adem Turan şair ve öğretmen. Okuma alışkanlığı çocuk yaşlarında oluştu. Şair Adem Turan’la okuma yazma alışkanlığının çocuklukta nasıl filizlendiğini konuştuk.

Çocukken ilk okuduğunuz kitap neydi?

Çocukken ilk okuduğum değil de ilk dinlediğim kitabı hatırlıyorum. Altılı yaşlardaydım sanırım; bir gece anamın ağlama sesine uyanmıştım; babam titreyen sesiyle bir kitap okuyordu gaz lambasının ışığında; Hz. Osman’ın şehadetini anlatan bir kitaptı bu; anacığım da inleyerek ağlıyordu.

İşte çocukluğumda hatırladığım ve beni derinden etkileyen ilk kitap buydu. Bir de masallar vardı uzun kış gecelerinde bizleri kendimizden geçiren; ben o masalları -kim ne derse desin- bir kitap gibi kabul ediyorum. Daha sonra, okula başladığımda sınıfımızın ve diğer sınıfların kitaplıklarında ne kadar kitap varsa hepsini defalarca, hiç bıkmadan okuduğumu hatırlıyorum. O kitaplarda köy hayatı vardı nedense hep; köy odası, köyün muhtarı, öğretmeni, köyün en yaşlı bilgesi; tarlalar, imece usûlü çalışmalar; köye su getiriliyordu meselâ, köyün okulu elden geçirilip onarılıyordu ya da köyde her hangi bir mesele, bir problem mi var, hemen el birlik hallediliveriyordu. Büyük şehirler, kentler yoktu ama bu kitaplarda. Sanırım biz köylülerden, o kitaplarda anlatılanlar gibi olmamız, hayatımızı o şekilde tanzim etmemiz isteniyordu. Oysa gerçek hiç de böyle değildi; muhtar vardı evet, köy odası vardı, bir değil birçok öğretmen vardı ama köyde yaşanılan hayat o kitaplarda anlatılanlara pek benzemiyordu işte.

Çizgi roman tiryakisi

Sonraki yıllarda, ülkemizde Tommiks, Teksas olarak da bilinen çizgi romanların tiryakisi olmuştum. Kızılderililerin vahşi, beyazlarınsa hep haklı olduğu o kitapları, babam kesinlikle onaylamıyordu; gizli gizli okuyordum o yüzden. Ona göre kara suratlılardı onların hepsi. Sonra bir gün, yastık arkalarında, minder altlarında sakladığım kitapları, babamın bahçede yaktığı ateşte çaresizce izlerken çok kötü hissetmiştim kendimi; bütün hayallerim, geleceğim, umutlarım yanıp kül olmuştu âdeta; babam vahşi bir Kızılderili gibiydi o an.

Ama bu arada, Ömer Seyfettin ile Kemalettin Tuğcu’nun kitaplarını okurken kendimden geçtiğimi de söylemeliyim.

Okuma alışkanlığı kazanmak için neler yapmalıyız?

Okuma alışkanlığı, çocuklara anlatılacak masallarla, yataklarının başucunda hiç aksatmadan okunacak kitaplarla elde edilir inancındayım ben; telkinle yani. Yani çocuklarımıza kitabı bir ihtiyaç olarak hissettirmeliyiz. Hatta, bunu bir adım daha öteye taşıyarak refleks hâline getirebilmeliyiz. Ama bunun için çevre ve mekân çok önemli. Şimdi oturduğumuz şu mekâna bir bakalım; büyük, devâsa bir kütüphane burası. Bir çocuğun, günlerini ağırlıklı olarak böyle bir yerde, kitaplarla iç içe geçirdiğini düşünelim; ilerleyen yaşlarında artık onu hiç kimse durduramaz kitap okuma konusunda. Unutmayalım ki, ağaç yaşken eğilir.

Bu, başka alanlar için de geçerli tabii. Siz çocuğa mekân olarak tarlaları sunarsanız, o çocuk gelecekte çiftçi olacaktır. Otobüs ve kamyonlara bırakırsanız, şoför olması da kaçınılmazdır. Ha, şu da var: bir çiftçi ya da şoför ya da bir tüccar kitap okumaz mı, okur elbette lâkin disiplinli bir okuyucu olmasını bekleyemeyiz ondan.

Bugün çocuk olsaydınız, kitap okur muydunuz?

Ah, okumak! Şimdi bu ilerleyen yaşımda nasıl okuyorsam, çocuk yaşımda da okurdum elbet, hem de çok! Ama önce masallarla doldururdum o çocuk muhayyilemi ve ceplerimi. Sonra anacığımın sık sık anlattığı -ki, mani olarak da söylerdi ara ara- Arzu ile Kamber’i hiç bıkmadan defalarca dinlerdim ondan. Sonra bi koşu soluğu okulumda alır ve bütün kitapları sular seller gibi okurdum. Yüzbaşı Tommiks ile haydutları kovalar, Çelik Bilek ile kötü adamların defterlerini dürerdik. Arada top oynamaya kaçsam da, Ömer Seyfettin’in Kaşağı’sını okurken Ömer’e çok öfkelenip Hasan’a ağlardım içli içli mutlaka.

Okumak gibisi yok sevgili kardeşim. Bu yüzden hiç büyümek istemez, masallarla ve kitaplarla yaşayıp gitmek isterdim çocuk çocuk...

Boş zamanlarınızda neler yaparsınız?

Zamanı hep dolu, dopdolu yaşamaya çabalıyorum doğrusunu söylemek gerekirse. Öğretmen olduğum için öğrencilerimle geçiyor zamanımın çoğu. İstanbul’da yaşadığımız halde İstanbul’u anlatıyorum onlara; kitap okumalarını, bazı etkinlikleri takip etmelerini istiyorum onlardan ısrarla! Bu arada evimi çok sevdiğimi de söylemeliyim; insanın evinde yaşaması kadar harika bir şey yoktur herhalde! Bazen hafta sonları ya da boşluklarda dostlarla bir yerlere oturup çay eşliğinde muhabbet eyliyoruz. O sohbetler de güzel oluyor gerçekten. Edebiyat, sanat, şiir, dergiler, yer altı, yer üstü derken bir de bakmışsın gün akşama evrilmiş, evlere gitme vakti gelmiştir.

Deşin içinizi diplere inin

Yazar olmak isteyen çocuklar ne yapmalı?

Şimdi tabii, bir çocuğun yazar olmak istemesi önemli fakat yazmaya kabiliyeti varsa bunu istemelidir. Aslında bizler, çocuklarımıza imkânlar sunmadan önce, onların hangi kabiliyete yatkın olduğuna bakmalıyız ilkin. Bunu yapmazsak eğer, her şey boşa gider. Çocukta yazma kabiliyetini sezinlediğimiz an, artık çok okuması gerektiğini hissettirmeliyiz ona. Ancak bu şekilde, işin ciddiyetini kavramış olur yazar olmak isteyen çocuk.

Yazmak konusunda ne diyordu Rilke, Genç Bir Şaire Mektuplar’da: “Özellikle şunu yapın: gecelerinizin en kuytu saatinde kendinize şu soruyu yöneltin: İlle de yazmam gerekiyor mu? Deşin içinizi, diplere inin, derinlerden bir yanıt ele geçirmeye çalışın. Ve bu yanıt onaylayıcı nitelik taşıyorsa, sorduğunuz sorunun karşısına “Evet, yazmam gerekiyor” gibi güçlü ve yalın bir yanıtla çıkabiliyorsanız, o zaman bu zorunluluğa göre kurun yaşamınızı; en sudan, en değersiz saatine varıncaya dek yaşamınızı bu içsel dürtünün simgesi ve kanıtı yapın.”

Not: Bu röportaj Balıkesir Ahmet Kot Kitaplığının katkılarıyla yapılmıştır.



#Bugünün Küçüğü Yarının Büyüğü
#Aktüel
#Röportaj
1 yıl önce