Bizim son dönemdeki mücadelemiz Afrin tarafında değil. El Rai ve güneye iniyoruz Dabık, El Bab ve oradan doğuya gidiyoruz. Bahsettiğiniz ABD’lilerin olayı bizim hareket alanımız sınırları içinde cereyan ediyor. 16 Mayıs’ta ABD’ye yapacağım ziyareti önemsiyorum. Yapılanları, adeta Obama döneminin bir kalıntısı, o dönemdeki komuta heyetinin aynı şeyleri devam ettirmesi olarak görüyorum. Ziyaretimizde tüm bunları sayın Başkanla (Donald Trump) görüşeceğiz, resimleriyle kendilerine aktaracağız. Bunların bizi ne kadar rahatsız ettiğini ifade edeceğiz. Bu şekilde devam edecek olursa ABD ile uzlaşma içinde olmamız mümkün değil. Biz, NATO’da beraber olduğumuz ve stratejik müttefikimiz ABD’nin terör örgütleriyle beraber hareket etmesinin doğru olmayacağı kanaatindeyiz. Bunları kendilerine anlatacağız. Sanıyorum ki Sayın Trump da bizim bu düşüncelerimize olumlu yaklaşacaktır.
Biz ülkemize yönelik tehdit ve tacizlere elbette izin veremeyiz. Tacizde bulunanlar olursa, gereği neyse yaparız. Nitekim Afrin tarafından da topraklarımıza son dönemde yapılan saldırılar oldu. Biz angajman kurallarını işlettik, gereken cevabı verdik.
Burada iki ayrı soru var. Birinci konuya bir açıklık getirmem lazım. Bahsettikleriniz arasında, kurucusu olduğum partiyi geçmişte desteklemiş olanlar bulunabilir. Ama onların bu desteklerini daha sonra da aynen sürdürdüklerini düşünmüyorum. Daha sonra ibreleri değişti. Yol arkadaşlığı, gönül arkadaşlığı önemlidir. Yol arkadaşıysan, gönül arkadaşıysan, pazara kadar değil mezara kadar gidilir. Bunların bir kısmı pazara kadar geldiler, sonra trenden indiler. Hele hele son dönemde, çok çirkin, kabul edemeyeceğimiz yaklaşımlara şahit olduk. Bu bir defa yolda, çizgide istikrarsızlıktır. Sırat-ı müstakim’den sapmadır.
“İslamcı olanlar atılıyor, İslamcı olmayanlar getiriliyor” deniliyor. Bir siyasi partinin çalışmalarında, İslamcı olmak ya da olmamak şeklinde bir ayrım yapmak zaten yanlış. Biz tekkeye mürid aramıyoruz ki. Siyasi parti için esas olan, dürüst, ilkeli, vatanını miletini seven, parti ilkelerine uyacak insan aramaktır. Yapılması gereken budur. Ama bazıları işi tamamen şirazesinden çıkardı. İşi, kendi doğrularını benimseyen, kendilerinin belirledikleri çerçevede kalan insanları ‘doğru’, onun dışındaki insanları da ‘yanlış’ addetme noktasına getirdiler. Oysa hiç kimsenin böyle bir hakkı yok. Onların da böyle bir hakları, yetkileri yok, benim de yok. Kaldı ki ebedi alemin ölçüsü hiçbirimizin elinde değil. Kimse bunu teraziye çıkarmasın. Hele hele çok ağır olacak ama uluhiyet davasına da kimse girmesin...
ADETA EVETÇİ KESİLDİLER
Dış politika konusunda, AB konusunda kanaatlerimizi zaten söyledik. AB ülkelerinin dışişleri bakanlarının Malta’da gayri resmi bir toplantıları oldu. Bizi temsilen de Mevlüt Bey katıldı. Şimdi adeta Evet’çi kesildiler. ‘Şu anda ne yapmamız lazım’ havası içerisindeler. Yapılması gereken şey belli. Fasılları hemen masaya yatırıp, Türkiye’nin önünü açmaları lazım. Aksi taktirde bizim de bazı hesaplarımız olacaktır. Hala bekletmeyi, kapıları kapatmayı tercih ederlerse, biz de başımızın çaresine bakarız. İngiltere’den nasıl bir Brexit çıktıysa bizim de olabilir.
Üye olmadan da verebiliriz o kararı, yeter ki millet o kararı versin.
Ben bu konuda netim. Müslüman Kardeşler teşkilatını terör örgütü olarak kabul etmiyorum. Başbakanlığımdan bu yana, tüm mahfillerde işledim bu görüşü. American Jewish Committee’de de işledim bu görüşü, Bush ve Obama ile yaptığım görüşmelerde de işledim. Ellerinde silah yok bunların. Tamamen fikri altyapısı olan bir teşkilat bu. Elinde silah olmayan bir teşkilat için terör örgütü diyemezsiniz. Faaliyetleri öyle bir çerçeveye oturtulamaz. Gannuşi’nin ve Halid Meşal’in onlar hakkında olumsuz bir kanaatleri yok. Hamas’ın geldiği noktayı, yeni bir siyasi vizyon belgesiyle açıklamış olması tabii ki önemlidir. Belge, Hamas’ın son dönemdeki en önemli manifestosu.
Aslında Doğu’da, Güneydoğu’da biz daha fazla bekliyorduk. Ama güzel bir netice çıktı. Güneydoğu’daki Kürt kardeşlerimiz son 10 yılı terör örgütü PKK’nın çok ciddi zulmü altında geçirdiler. Hep silahla tehditle oy kullanmak durumunda kaldılar. Öyle ki muhtarlara tehdit yapılmıştır. Namlu burda, oy bizde diyerek, zorla oy kullandırttılar insanlara. Acımasızca. Şimdi ise güvenlik önlemleri alınınca bahsettiğiniz gelişme yaşandı. Kentsel dönüşüm ve değişimle bölgenin altyapısının güçlendirilmesi, hendek vs’lerin kapatılması neticesinde Güneydoğu artık giderek güzelleşiyor. Sur şu anda bambaşka. Dicle de bambaşka akıyor. Oralardaki insanlarımız artık pikniğe gidebiliyorlar. Oraları terk etmek zorunda kalan kardeşlerimizin inşa edilen güzel evlere dönüşleriyle hayat normale dönecek. Oradaki hava olumlu istikamette gelişiyor. Güneydoğu aslına rücu ediyor.
Terörle mücadele bizim olmazsa olmazımızdır. Fransa OHAL’i 1.5 yıl gibi bir sürece yaydı. Fransa’nın OHAL’ini görmeyen Batı, bizim huzur içinde sürdürdüğümüz süreci eleştirmeye kalkıyor. Türkiye’deki OHAL ne yaptı? Sermayeden bir şey mi götürdü, insanların işlerini mi etkiledi? 2002’de iktidara geldiğimizde de OHAL vardı, ama o farklıydı. Bizden onu kaldırmamızı istemişlerdi. Nitekim Abdullah Bey’in başbakanlığı döneminde, bir ay içinde kaldırdık OHAL’i. Şu anki OHAL, 2002’dekinin aksine, huzur ortamını sağlamaya yönelik bir karardır. Terörle mücadele konusunda bizim işimizi kolaylaştırıyor. OHAL olmasa, PKK ile FETÖ ile bu kadar rahat mücadele edemeyiz. OHAL bize bu imkanı sağlıyor. Birilerini memnun etme adına bu mücadeleden vazgeçemeyiz. Kararlı şekilde sürdüreceğiz. Geri adım atmak yok.