Darbeler tarihimizde suskunluğunu her daim koruyan ancak darbelerden de çoğu kez en ağır yarayı alan sanatçılar bu kez halkın kararlılığı karşısında gecikmeli de olsa seslerini yükseltmeye başladılar. 15 Temmuz darbe girişime en anlamlı karşı duruş ise Şehir Tiyatroları'ndan geldi. 102 yıllık bir kurum olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları öncülüğünde gerçekleşen 'Yaşasın Demokrasi' toplantısına Zihni Göktay, Erhan Yazıcıoğlu gibi ustaların yanı sıra Süheyl Uygur, Behzat Uygur, Serkan Çağrı gibi isimler ve TOBAV gibi sivil toplum kuruluşları da katıldı. Darbelerin her türlüsüne karşıyız diyen sanatçılar darbe girişiminin FETÖ ve bağlıları tarafından 'Tiyatro' olarak adlandırılmasına da sert tepki gösterdi. “Burası muz cumhuriyeti değil, Kuzey Afrika ülkesi de değil. Seçilmiş bir parlamento var. Seçilmiş bir Cumhurbaşkanı var. Sabah erken kalkan benim vergimle almış tankla, uçakla darbe yapmaya kalkıyor” diyen usta sanatçı Zihni Göktay, sanatçılar olarak darbelerin maddi, manevi çok zararını gördüklerini kaydetti. Göktay, “Darbe girişiminin başından itibaren en küçük bir tereddüt göstermeden darbeye karşı yaptıkları açıklamalarla birer ümit ışığı olan başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, başbakanımıza, muhalefet partilerinin değerli genel başkanlarına tüm basın kuruluşlarına ve sivil toplum kuruluşlarına teşekkürü bir borç biliriz. Biz artık palet sesini, tank sesini ve çizme sesini ulusal bayramlarımızda Vatan Caddesinde resmi geçitte görmek istiyoruz. Herkes işine baksın" şeklinde konuştu. Darbe girişimi karşısında birlik ve beraberlik içinde demokrasimizi savunmamız gerektiğine dikkat çeken sanatçılara dünden bugüne yaşanan darbeleri ve sanatçıların böylesi milli mücadele zamanlarında nasıl bir duruş sergilemesi gerektiğini sorduk...
Kan döktüler, canımızı yaktılar ama bu millet onları telafi etmesini bilir. Ama o kan dökenlerin leşleri aileleri tarafından bile kabul edilmiyor ise o yoldaki diğer zavallıların, kandırılmışların iyi düşünmesi lâzım. Yıllardan beri biz İslam'ın doğru anlaşılması, kimlere inanılacağı, bilginin, gerçeğin ne olduğunu söyledik, yazdık. Eli kana bulaşanların ve bunlara destek verenlerin en ağır biçimde cezalarını görmeleri dileğimiz. Toplumun farklı kesimlerinden sanatçıların, sinemacılar ve müzisyenler İBB Şehir Tiyatroları öncülüğünde 'Demokrasiye evet, darbelere hayır! Hakimiyet milletindir' demek için geldiler. Üstelik her birinin belki oy verdiği parti başka.
1980 darbesini yaşadım. Darbenin hiçbir türlüsüne evet demem mümkün değil. O dönem belki de halk sokağa çıkmadığı için bu kadar sivil kayıp yaşanmamıştı. Ama burada artık halkın canına tak demiş. Sonuna kadar hepimiz darbeye hayır, demokrasiye evet, diyoruz. Birlik, beraberlik içinde vatanımızı, bayrağımızı sonuna kadar savunmak için buradayız. Milli duygularla buradayız. Sanatçılar bu provakasyonlardan da çekiniyor. Bütün farklılıklarımızı bir yana bırakıp birlik olalım.
27 Mayıs'lar, 12 Eylüllerle büyüdük. Maddi manevi çok zararını gördük. Tarih tekerrürden ibarettir. Eğer ibret alınsaydı tekerrür eder miydi? Ama demek ki ibret alınmamış. O kadar şehit verdik. Olup bitene seyirci kalmak yerine hayatları pahasına sokaklara inerek tankların önüne birer demokrasi anıtı gibi dikilen, mücadele eden, sokakları, meydanları demokrasi şölenine çeviren, birlik ve beraberlik içinde mücadele veren tüm yurttaşlarımıza, tüm seyircilerimize minnettarız.
Allah bu ülkeye bir daha böyle bir şey yaşatmasın. Tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyoruz. Onların mücadeleleri sayesinde şu anda konuşabiliyoruz. Hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak hem de Süheyl Behzat Uygur Tiyatrosu'nun yöneticilerinden biri ve tiyatro sanatçısı olarak demokrasinin sonuna kadar yanında olduğumuzu ve her türlü darbeye karşı olduğumuzu belirtmek isterim. Hangi siyasi görüşten olursak olalım, siyasi düşüncelerimiz birbirine ne kadar karşı olursa olsun şimdi birlik olma zamanı. Her şerden bir hayır çıkarmış. Bunu tüm dünyaya hep birlikte gösterelim. Tiyatronun her vesile ile bu şekilde dile getirilmesinden tüm tiyatrocular gibi çok rahatsızım. Bu kötü günleri unutmayalım. Bu bir ders olsun bize. Ama tabi ki nefes almak için de sanata, tiyatroya sarılalım.
1980 darbesini de 1960 darbesini de yaşadım. Bu darbeciği de yaşamak istemezdim. Bu bir darbecik... Kimsenin haddi değil Türk insanıyla oynamak, Türkiye Cumhuriyeti ile oynamak... Gün barış ve kardeşlik günüdür. Darbeler Türk insanına vız gelir tırıs gider. Hele hele bu darbecik uzaktan maval okuyan, çatlak sesi bir horozdan geliyorsa bir kaşık suda boğulacaktır o horoz. Halkın üzerine tankla, roketle gelen bu acımasızların bu ülkeyi bölmesi düşünülemez. İhanet şebekesi zayıf insanlara sızar. Oysa biz güçlüyüz, bu güzelim ülkeyi böldürmeyiz. Bu konuda en önemli etken sanattır, sanatın her koludur. Ülkesine ve sorunlarına sahip çıkan bu halk, kendini tankların önüne atan o Türk gençleri bir avuç utanmazın esiri olmayacaktır. Perdemiz asla kapanmayacaktır. Darbecilere hadlerini bildirelim. İçimize sızan hesapçı sahtekarlara izin vermeyelim.
Atlatmış olduğumuz bu darbe teşebbüsü tüm vatandaşlarımızın, ülkemizin geleceğine yönelik bir tehditti. Her şeyde ortaya çıkan sanatçılar toplumun, milletin, memleketin geleceği söz konusu olduğunda ön plana çıkmamakla kendilerinin rengini belli etmiş oldular. Halkın onların öncülüğüne ihtiyacı yoktu. Bunu da görmüş olduk.
Yaşadığımız olaylar hepimizi derinden üzmüştür. Sanatçılar da toplumun bireyleri olarak vatanlarına son nefeslerine kadar sahip çıkmalıdırlar. Balkanlarda bunun acılarını çekmiş ve vatan için her şeyini feda etmiş ataların torunları olarak sahip olduğumuz tüm güzellikleri son nefesimize kadar korumaya devam etmemiz gerektiğini düşünüyorum.