Başbakan Ahmet Davutoğlu Başkanlığında Çankaya Köşkü'nde paralel devlet yapılanmasıyla mücadele koordinasyon toplantısı yapıldı. Toplantıya Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, İçişleri Bakanı Efkan Ala, Maliye Bakanı Naci Ağbal ile Emniyet Müdürlüğü, MİT ve MASAK'tan üst düzey bürokratlar katıldı. Bu toplantı vesilesiyle ilk kez paralel yapı ile mücadele eden kurumlar bir araya gelmiş oldu.
Koordinasyon Toplantısı'nın paralelle mücadelede yeni bir döneme gerildiğinin sinyallerini içerip içermediğini AK Parti Grup Başkanvekili İlknur İnceöz ile konuştuk. Yargı, medya, emniyet ayağı gibi devletin bir çok kurumlarına sızmış bir yapı ile mücadeleden söz ettiğimizi belirten İnceöz, “Böyle bir yapı ile mücadelenin koordinasyonu büyük önem taşıyor. Bu toplantı aynı zamanda devletin ve hükümetin PDY ile mücadeledeki kararlılığının bir göstergesidir" dedi.
17-25 Aralık süreci; öncelikle seçilmiş Başbakana ve seçilmiş hükümete karşı açık bir darbe girişimidir. Paralel yapı ile mücadele her yönüyle uzun soluklu bir süreç. 30-40 yılı aşkın bir zaman diliminden söz ediyoruz ve devletin tüm kurumlarında örgütlenmiş bu yapının tamamen tasfiye edilmesi, suça bulaşmış olanların tespit edilerek yargıya teslim edilmesi ve bu sürecin sağlıklı bir şekilde yönetilmesi zaman alacak bir durum. Sayın Cumhurbaşkanımızın “İnlerine gireceğiz" sözlerinin ardından PDY'nin finans, güvenlik, istihbarat, adalet ve medya ayağına yönelik ciddi operasyonlar gerçekleştirildi.
Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye darbecilerden, vesayetçilerden ve terörden çok çekti ne yazık ki. AK Parti iktidarlarına kadar her 10 yılda darbelerle terbiye edilen, ekonomik krizlerle ayaklarına pranga vurulan, terörle korkutulan bir milletin sandıktaki tercihlerine birilerinin ipotek koymasını kabullenmek en başta millete ihanettir. Düşünün ki bir iktidar göreve geldiği andan itibaren darbecilere, vesayetçilere ve millet düşmanlarına savaş açtığı için milletin teveccühüne mazhar olmuş ve girdiği her seçimden zaferle çıkmıştır. Bu zafer bir siyasi partinin diklenmeden dik duruşunun zaferidir ve mimarı millettir.
Çok iyi örgütlenmiş, kamufle olmuş ve devlet kademelerine bu sayede sızmış paralel devlet yapılanması ile mücadelede bu anlamda bazı güçlükler yaşanmaktadır elbette. Ancak gerek Sayın Cumhurbaşkanımızın, gerekse Sayın Başbakanımız ve hükümetimizin kararlılığı, bu mücadeleden hiçbir şekilde taviz verilmeyeceğinin açık göstergesidir. Yüzyılın ihanetine imza atan PDY bir terör öğütlenmesidir ve sonuna kadar bu yapı ile mücadele tavizsiz olarak sürecektir.
Paralel yapının bir diğer adıyla FETÖ'nün 3 önemli hedefi var biliyorsunuz; birincisi 13 yılda Türkiye'yi küresel aktör olma yolunda hayal bile edilemeyecek bir aşamaya getiren ve bugün dünyada söz sahibi olan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'dır. PDY'nin ikinci hedefi, önünde engel olarak gördüğü AK Parti iktidarıdır. Örgüt bununla da yetinmiyor ve kendisine üçüncü bir hedef olarak AK Parti'ye, Sayın Cumhurbaşkanımıza destek veren kesimleri seçmiş durumda. Kendisini dini cemaat olarak sunan, ancak zamanla devlet içinde büyük ölçekli bir terör örgütü olduğu ortaya çıkan paralel yapı, sadece devlet kurumlarına ve demokrasimize değil, aynı zamanda yüce dinimiz İslam'a da büyük zarar verdi.
Paralel yapı ile mücadele Sayın Cumhurbaşkanımızın en başından beri büyük bir gayretle çizdiği rota ve hükümetimizin bu konudaki kararlı tutumu ile yürütülen bir süreç. Bunun yargı ayağı var, medya ayağı var, emniyet ayağı var, eğitim ayağı var, kısacası devletin bütün kurumlarında paralel yapıya yönelik soruşturmalar, bu soruşturmaların neticesi olan operasyonlar ve yargılama süreçlerinden söz ediyoruz.
PDY dediğimiz zaman sıradan bir suç örgütünden ya da belli menfaatler etrafında bir araya gelmiş bir çeteden söz etmiyoruz. Uzun vadeye ve derin planlara dayalı, dış destekli, finans kaynakları olan, medya gücü bulunan, orduya, yargıya, emniyete ve istihbarat birimlerine kadar sızmış ve buralarda görevlendirilmek üzere kendine insan kaynağı edinmiş bir yapıdan söz ediyoruz. Bu aynı zamanda devletin mahrem bilgilerini Türkiye düşmanı ülkelerle paylaşabilecek kadar büyük ihanet içerisindeki bir yapı. Dolayısıyla böyle bir yapı ile mücadele ederken, bunun koordinasyonu büyük önem taşıyor. Bu toplantı aynı zamanda devletin ve hükümetin PDY ile mücadeledeki kararlılığının bir göstergesidir.
Türkiye Cumhuriyeti hükümetini devirme amaçlı bir yapının, bir terör örgütlenmesinin ortaya çıkmasının ardından başlatılan çok sayıda soruşturma, bu soruşturmalar sonucunda emniyet başta olmak üzere farklı kurumlara yönelik çok sayıda operasyon ve bu operasyonlar sonucunda devam eden bir yargı süreci var. Son olarak geçtiğimiz günlerde başlayan KPSS davası bu sürecin bir ayağı. Burada alınan yol yeterli mi değil miden ziyade bu mücadelede gösterilen kararlılık önemli.
AK Parti teşkilatlarının millet iradesine ipotek koymak isteyen, farklı vesayet anlayışları ile devlet kurumlarına sızma gayreti içinde bulunanlara karşı 7 Haziran ve 1 Kasım seçim süreçlerinde başarılı bir sınav vermiştir. Elbette partimize sızma girişimleri olacaktır ancak teşkilatlarımız ve genel merkezimiz bu konuda alınması gereken tüm önlemleri almış bulunmaktadır.
Bir kere her operasyonun bir takip, inceleme ve soruşturma aşması bulunuyor. PDY operasyonları da nihayetinde bu süreçlerin bir sonucudur. Örgütün bugüne kadar yurt içinde ve yurt dışındaki tüm finansal bağlantıları, para kaynakları inceleme altına alındı. Koordinasyon toplantısı, bu süreçlerin tamamını daha sağlıklı bir zeminde yürütme kararlılığının bir sonucudur.
17-25 aralık sürecinde her yönüyle deşifre olmuş bir yapının, bir terör örgütünün yönetici ve mensuplarının bu saatten sonra yapabileceği tek şey, Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsız mahkemelerinde yargıya hesap vermektir. Elbette ki kirli bütün ilişkileri mercek altındadır ve sonuna kadar gidilecektir.
Cumhuriyet tarihinin en büyük ihanetlerinden birine imza atan PDY ile mücadeleden, tıpkı terörle mücadelede olduğu gibi asla taviz verilmeyecektir. Hele ki, 17-25 Aralık'ta bir darbe girişiminde bulunan paralel yapı bununla yetinmeyip Türkiye'ye karşı birleşen tüm terör örgütlerini himaye eden bir yapı iken. Nitekim Sayın Cumhurbaşkanımızın ABD gezisinde, Türkiye'den ilk fırsatta kaçan paralelcilerin PKK/PYD bayrakları altında Türkiye'ye, Türkiye'nin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanına kin kustuklarına bütün dünya şahit oldu. Bu gerçekler ortadayken, teröristleri ve terör örgütlerini kayıtsız şartsız destekleyen PDY'nin tamamen tasfiye edilmesi noktasındaki kararlılıktan asla taviz verilmeyeceğini herkesin bilmesi ve görmesi gerekiyor.