Aktivist Ayşenur Ezgi Eygi’nin işgal altındaki Batı Şeria’da İsrailli bir keskin nişancı tarafından vurulduğu esnada yanında olan Avustralyalı aktivist Helen Maria O'Sullivan, “Biz İsrail’in Gazze’ye yönelik soykırımının canlı tanıklarıyız. Lahey’de, Uluslararası Ceza Mahkemesi’de ben ve benim gibi aktivistler de tanık olarak dinlenmeli. Filistinlilerin mücadelesi yanında bizim tanıklık yapmamız çok küçük bir çaba ancak yine de tanıklıklarımızı anlatmalıyız” dedi.
Eygi'nin işgal altındaki Batı Şeria'da katledilmesine ilişkin İsrailli yetkililer hakkında Yeryüzü Avukatları Derneği (Worldwide Lawyers Association - WOLAS) tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan suç duyurusu kapsamında ifade vermek için Türkiye’ye gelen O'Sullivan Yeni Şafak’a konuştu.
HAYALİ ÖZGÜR FİLİSTİN’Dİ
Eygi'nin son anlarında yanında olan O'Sullivan, “Beyta’da İsrailliler tarafından bir yerleşim yeri kuruldu. 2,5 senedir bu durum her cuma protesto ediliyor. 2,5 senede Beyta’daki 17 Filistinli genç öldürüldü. Ayşenur ve ben, protestolara yeni katılmaya başlamıştık. O gün de namaz bitince gençler yola doğru inip protestoya başladılar. İsrail, göz yaşartıcı bomba attı. Gençler yolda kaldılar biz sesi duyunca zeytinliğe girdik. İki dakika sonra İsrail tarafından hiçbir uyarı yapılmadan ateş açıldı. Birisi gerçek mermi kullanılıyor, diye bağırdı. Aktivistler aşağı doğru koşmaya başladı. Biz kaçarken Filistinli gençler kaçmadılar. Onlar hala yoldalardı ve protestoya devam ediyorlardı. Güvenli bir yere geçtik kendimizce. İkinci bir atış yapıldı. Döndüğümde Ayşenur yere düşmüştü. Şakaklarında kan vardı. Daha sonra öğrendik ki Filistinlilerin evlerinin üzerinde keskin nişancılar varmış ve onlar ateş açmışlar. Çok iyimserdi, zekiydi, Filistin davasında tutkuluydu. Filistin’in hür olduğunu görmek istiyordu. Bütün hayatını buna adamıştı. Ben de Ayşenur ile aynı hayali taşıyorum. Umutlarımız ve korkularımız vardı. Umudumuz özgür Filistin’di, korkumuz ise bir şeyi değiştirememekti” dedi.
VURULMASI KAZA DEĞİL
O’Sullivan, Ayşenur’un ölümünden sonra gönüllü olarak orada bulunan aktivistlerin sınır dışı edildiğini, daha yoğun bir baskı gördüklerini anlattı. Tüm bu baskı ve sınır dışı etme faaliyetlerinin ise aslında Ayşenur’un vurulmasının bir kaza olmadığını gösterdiğini söyledi.
DİVAN’DA TANIK OLURUM
Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne taşınan davanın önemine vurgu yapan O’Sullivan, “İsrail ve Amerika Lahey’deki aksiyonları engelliyor. Divan’ı devre dışı bırakmaya çalışıyorlar. Yeryüzü Avukatları Derneği (Worldwide Lawyers Association - WOLAS), beni Divan’a tanık olarak sundu. Dernek bunu takip ediyor. Türk Hükümeti ile birlikte bu adaletin sağlanması için bir gayretleri var. Uluslararası Ceza Mahkemesi olayların canlı tanığı olarak beni dinlemeli. Divan’a çağrılırsam gidip tanıklık yapacağım. Katkım çok küçük olacak belki ama yine de tanıklıklarımı anlatmak istiyorum” diye konuştu.
Cesareti Filistinli çocuklardan öğrendim
Tüm bu yaşananları Filistin otoritelerine anlatırken isminin söylenmemesini çünkü İsrail’den korktuğunu belirten O’Sullivan, “Ama Filistin’deki o genç çocukları gördüğümde onlar gibi cesur olmam gerekiyor diye düşündüm. Onlar sadece ve sadece bir senedir eziyet çekmiyorlar, onlar 76 senedir eziyet çekiyorlar. Ben cesareti Filistinli küçük çocuklardan öğrendim. Ben bütün bunlardan öğrendim ki Filistinlilerin kalbi toprakları için atıyor. Onlar Filistin’i terk etmeyecekler” ifadelerini kullandı.
Yerleşimciler Batı’dan geliyor
Filistin’de kaldığı 6 hafta boyunca İsrail askerlerinin ve yerleşimci çetelerin zeytinlikte hasat yapmaya çalışan çiftçileri korkutmaya çalıştıklarını gördüğünü söyleyen O’Sullivan, “İsrail, Filistinlilerin koyunlarını, keçilerini alıyordu. Onların tek geçim kaynağı o hayvanlardan gelen süt. Onları her gün daha fazla yemeksiz bırakıyorlardı. Orada her gün birileri öldürülüyor, kimsenin bundan haberi olmuyor, kayıtlara geçmiyor. Bahsettiğim askerlerin, yerleşimcilerin çoğu İsrail yerlisi değil. Kanada’dan, Amerika’dan, Avrupa’dan Filistin’e gelen kişiler” şeklinde konuştu.
200 bin çocuk kayıp
O’Sullivan, Batı Şeria’nın Gazze’den sonraki hedef olduğunu düşündüğünü belirterek şunları anlattı: “Onlar da tıpkı Gazze gibi her gün ölüyorlar. Netenyahu diyor ki benim ordum dünyanın en ahlaklı ordusudur. Ama biz görüyoruz ki her gün en az 10 çocuk bir uzvunu kaybediyor. Biz görüyoruz ki 43 binden daha fazla insan öldürüldü. Benim geldiğim yerde bir çocuk kaybolsa günlerce araştırılır, ama Gazze’de 200 binden fazla çocuk kayıp ve bu haber olmuyor. Bu ahlaklı bir ordu değil, bu soykırımcı bir ordu. Amerika, Avrupa hala soykırıma yardım sağlıyor. Biz Amerika’nın adil olmasını istiyoruz. Avustralya da bundan farklı değil. Ateşi durdurun diyor ama aynı zamanda İsrail’e yardım topluyor.”
Boykot oksijeni alacak: Ateş sönecek
O’Sullivan sözlerini boykotun önemine vurgu yaparak tamamladı. “Dünyadaki güçler ticareti keserlerle, silah vermeyi bırakırlarsa barış olabilir. İsrail’de boykot ifadesinin kullanılması yasak. İsrail ekonomik anlamda boykottan etkileniyor. Artık İsrailliler İsrail’den ayrılıyor. Burada bir ateş var, bu ateşin oksijenini alırsak ateş söner. Yani boykota devam etmeliyiz, boykot oksijeni alacak.”