T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 26 TEMMUZ 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Taha KIVANÇ

TGRT'yi kim aldı?

"TGRT'yi Rupert Murdock satın aldı" haberi beni hiç heyecanlandırmadı. Dünyaca ünlü müzik yapımcısı Ahmet Ertegün aracıymış; RTÜK Yasasındaki kısıtlayıcı madde yüzünden yabancılar yüzde 25'in üzerinde hisse sahibi olamadığı için bir süre Ertegün büyük ortak görünecekmiş... Murdoch kanalın adını da değiştirecekmiş, ama kanal, bir süre daha TGRT adını koruyacakmış...

Fazla önemsemediğim ayrıntılar bunlar...

TGRT'nin Murdoch tarafından satın alındığına inansam heyecanlanırdım... Benim bildiğim Murdoch, bir ülkeye girecekse, bunu davul zurna çalarak ilân eder... Öncesinden tantana başlar, gireceği günlerde gürültü şiddetini artırır, işlem tamamlandığında ise yer gök inler...

Böyle farfarasız bir medyaya giriş Rupert Murdoch tarihinde ilk kez oluyor... Murdoch bir ülkeye tek bir televizyon kanalıyla da girmez; birkaç gazete, dergi, radyo istasyonu satın almadan rahat etmez... Ülkesinden kalkıp Avrupa'ya ve ABD'ye gittiğinde, hep aynı şekilde davrandı Avustralyalı medya baronu...

Harold Ewans benim gazetecilikteki rol modellerimdendir. Murdoch hem onun uzun yıllar yönettiği Sunday Times gazetesini, hem de günlük Times'ı satın aldığında (o tarihe kadar bu iki gazete farklı sahipler elindeydi), yeni patronun arzusuyla dünyanın en itibarlı gazetelerinden Times'ın başına Ewans'ı geçirmişti. 'Good Times, Bad Times' başlıklı anılarında Ewans'ın anlattığı Rupert Murdoch tipi beni daha o günlerde (1982) korkutmuştu. "Anılarını yazmakla, Harold Ewans, ülkesinde gazetecilik hayatına son vermek zorunda kalmıştı" diyeyim de siz anlayın...

Ardından William Showcross'un 'Murdoch' adlı biyografisini (1993) okudum. İyi-kötü adı duyulmuş, gazetecilik şöhreti yerinde biridir Showcross; dikkatini dünyanın ilk çokuluslu medya baronu üzerine çevirdiğinde, karşısına çıkan tabloyla şaşırmıştı. Daha önce hayatlarını yazdığı, ya da yaptıklarını izlediği diktatörleri mumla aratacak tavırlarıyla karşılaşmıştı Murdoch'un...

Anı ve biyografi tarzı, yazana pahalıya patlayınca, geriye tek bir yol kalıyor: Roman... Onu da, İngiliz Jeffrey Archer 'Dördüncü Güç' adıyla Türkçeye de çevrilen 'The Fourth Estate' romanı ile denedi. Roman kahramanı Keith Townsend'i Murdoch karakteri üzerine oturtmuştu Archer... Diğer kahraman Richard Armstrong ise Okyanus ortasında seyreden yatından denize düşerek hayatını kaybeden Maxwell'i andırmaktaydı... İkilinin ölümcül mücadeleleri okura her bölümde "Vay canına" dedirtiyordu... Daha sonra hapse düşmesi çok farklı bir yasal karmaşadan kaynaklansa da, Jeffrey Archer'in başına gelende Murdoch'un parmağını görmüştüm ben...

Yıllarca işlerinin başında tuttuğu öz oğlunu kovacak, yarım asır çilesini çekmiş karısını genç bir Çinli kadın için boşayacak kadar acımasız biridir Murdoch...

Şimdi TGRT'yi alarak Türk medyasına giriyor, ama kendisi ortalıkta görünmüyor... Benim aklımın almayacağı kadar 'Murdoch'a ters' bir davranış biçimi bu... Murdoch entikayı sever, girdiği ortamda ilgi odağı olmak ister ve sessizlikten hoşlanmaz... TGRT'yi aldıysa bunun bilinmesini ve tartışılmasını bekler...

Biliyorum, biliyorum, BDDK'ya ve borsaya yapılan açıklamalardan News Corporation adlı Murdoch'a ait şirketin, 100 milyon dolar civarında bir bedel ödeyerek, TGRT'yi satın aldığı ilân edildi; satın almada Ahmet Ertegün'ün belirleyici bir rol oynadığı, büyük hissenin de -herhalde şimdilik- onun Atlantic Records firmasına ait olacağı da duyuruldu... Resmî bilgiler bunlar. TGRT artık Murdoch ile Ertegün'ün...

Ancak, bir Murdoch uzmanı olarak, bu alış-verişe benim aklım ermiyor...

Hatırlayacaksınız, TGRT daha önce de, yine Ahmet Ertegün aracılığıyla Estee Lauder adlı kozmetik firmasına satılacak olmuş, borsaya ve BDDK'ya o zaman da bazı bildirimlerde bulunulmuştu. Birkaç yerde (özellikle Milliyet'te Serpil Yılmaz'ın sütununda) Estee Lauder firması hakkında yazılar çıktı; şirket sahiplerinin Yahudi kökenli olduğu duyuruldu ve sonuçta alış-veriş gerçekleşmedi.

O satış gerçekleşseydi Ahmet Ertegün Estee Lauren'in ortağı olacaktı.

Size bir şey söyleyeyim mi? Tıpkı şimdi "Murdoch'a satıldı" haberi beni heyecanlandırmadığı gibi, "TGRT'nin yeni sahibi Estee Lauder olacak" duyurusuna da kulak asmamıştım. TGRT'nin başka bir gruba söz verildiğini, o grubun da bizim topraklarımızın dışında olmadığını bilmem de rol oynamış bulunabilir kuşkuculuğumda; ne yapayım böyleyim ben... Bir yere not edin: Bu alış-veriş de suya düşer, ya da kısa süre sonra farklı bir grup veya tek başına Ahmet Ertegün TGRT üzerinde mülkiyet iddia ederse beni hatırlarsınız...

Bay Murdoch, medyamıza hoşgeldiniz...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi