T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 26 TEMMUZ 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Resul TOSUN

Vatan masumdur

Devleti oluşturan üç temel unsur vardır. Millet, toprak ve yönetim. Devletin en temel unsuru da elbette ki millettir. Millet olmayınca ne toprağın ne de yönetimin bir anlamı kalmaz.

Bir devletin tam anlamıyla devlet olabilmesi için milletin yanısıra vatan ve o vatan üzerinde milleti yöneten bir yönetim çarkının bulunması lazımdır.

Vatan belli sınırlar içindeki toprak parçasıdır. Konuşan düşünen ve hareket eden bir nesne değildir. Üzerinde yaşayan millet ve yönetim ile bir anlam kazanır. Bu özelliği itibariyle de vatan devleti oluşturan ve bizatihi sorun çıkarmayan bir unsurdur. Sorunu çıkaran diğer unsurlardır. Millet ve yönetim. İkisi de insandır. Bu sebeple tabir caizse vatan her yönüyle masum bir unsurdur diyebiliriz.

Ama insanlar masum değildir.

Dolayısıyla devletin içinde ve dışında oluşan sorunlar insanların çıkardığı sorunlardır.

Bir devletin insanları (yöneticisi, siyasetçisi, gazetecisi, halkı, vs) başka bir devlete saldırarak, işgal ederek ve benzeri yollarla sorun çıkarabilir.

Bir devletin içinde çıkan sorunlar da yine aynı devletin yönetimi veya milletinin çıkardığı sorunlardır.

Milletin içindeki farklı unsurlar, farklı meslek grupları, farklı siyasi oluşumlar, farklı düşünce akımları, farklı inançlara mensup gruplar, farklı spor taraftarları ve benzeri farklı yaklaşım sahipleri de sorun çıkarabilirler.

Biri birlerini suçlayabilir, biri birleri aleyhine propaganda yapabilir, kamuoyunu tahrik edip değişik olayların çıkmasına zemin hazırlayabilirler. Bu yüzden saldırılar, tahribat ve insan hayatına mal olan sonuçlar doğabilir.

İşte orada devleti oluşturan üçüncü unsur yönetime büyük sorumluluklar düşmektedir.

Bu sorunları çözmek temelde yönetimlerin sorumluluğundadır.

Milletine ve vatanına sahip çıkmayı ilke edinmiş yönetimler benzer sorunları çözebilir.

Asıl çözülmesi zor olan sorun yönetimlerin çıkardığı sorunlardır. Yönetimin kendi arasında çıkan sorunlardır. Yani tuzun kokmasıdır. Tuz da kokmuşsa iş zordur.

Tuzun kokmaması için yönetimdekilerin sorumluluk bilinciyle hareket etmesi lazımdır. Yönetici konumundaki kurumlar ya da insanlar biri birleri üzerinde egemenlik kurmaya ve yönetimin gerçek sahiplerinin kendileri olduğu kavgasına tutuşurlarsa işte tuz kokmaya başlıyor demektir.

Demokrasilerdeki kuvvetler ayrılığı tuzun kokmamasını sağlayacak önemli ilkelerden biridir.

Bununla birlikte bazı kişi ve kurumlar özde millete ait olan yetkisini suistimal edip kendi yetkisi zannederek kullanmaya başlarsa orada da büyük sorunlar çıkacak demektir. Konumları gereği önemli mevkilerde bulunanlar kendilerini diğer mevkilerde bulunanlardan üstün görmeye daha doğrusu kendilerini devlet olarak görüp öteki yönetim kademelerinin kendilerine karşı sorumlu olduğunu zannedenler yönetimdeki kimi önemli sorunlara öncülük edecekler demektir.

Devletin üçüncü unsuru olan yönetimi oluşturan en küçüğünden en büyüğüne bütün kurum ve kuruluşlar, en küçüğünden en büyüğüne bütün kamu çalışanları ve yetkilileri biri birlerini tamamlayıcı mahiyettedirler. Biri birlerine üstün ve egemen olma konumunda değildirler.

Söz gelimi devletin maliyesinde çalışanlar ya da maliyesini yönetenler paraya hükmettikleri için devletin gerçek sahipleri olduklarını iddia edemezler. Parayı idare edenlerle parayı harcayan diğer kurumlar ve çalışanları devleti temsilde ve devlete sahip çıkmakta eşittirler.

Eğer kamu çalışanlarının devlete sahip çıkmaları gerekiyorsa, kamu görevi olanların tamamı bunu hak etmektedir. Üniversitesinde bilim yapanlarla, sokaktaki çöpü toplayanların devlete mensubiyetleri ve devleti sahiplenmeleri arasında fark yoktur, olmamalıdır. Fark görev farkıdır.

Milli Eğitim'de görev yapanlar da, sağlıkta çalışanlar da, bayındırlıkta görevli olanlar da diğer tüm kamu çalışanları da devletin mensubu ve sahibidirler. Aynı şekilde devletin polisi de askeri de, imamı da öğretmeni de, doktoru da ilim adamı da diğerleri de devletin mensubu ve sahibidir. Biri birlerine üstünlükleri yoktur aradaki fark sadece görev farkıdır.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi