T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 26 TEMMUZ 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  İnsan Kaynakları
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Mehmet ŞEKER

İAKK

Emin olun kanun çıkarmak, kızamık çıkarmaktan daha kolaydır. Hemen kolları sıvayıp hazırlayalım bir İstanbul'un Adını Koruma Kanunu, derim ben.

Böylece bu şehir de rahatlasın, biz de endişelerimizden kurtulalım.

Evvela...

Böyle bir fikir nereden çıktı, onu belirtelim.

Bu güzelim şehrin adını kaybetmek üzereyiz de ondan.

* * *

Saniyen...

Yanlış anlamaları bertaraf edelim.

Burada söz konusu olan İstanbul'un tarihî ve tabiî güzellikleri değil.

Eserleri koruyalım, çirkin yapılaşmayı önleyelim, çok hızlı olan nüfus artış hızını bir başka ifadeyle şehre göçü kontrol altına alalım, her isteyen elini kolunu sallayarak gelip yerleşmesin, şehrin özel vergisi olsun gibi ara sıra dile getirilen tedbirler değil burada kastedilen.

Zaten öyle olsaydı, teklifimizdeki kanun kısaca İKK olarak telaffuz edilirdi.

"İstanbul'u Koruma Kanunu".

O bambaşka bir konu.

* * *

Hâlbuki bahsettiğim, İstanbul'un Adını Koruma Kanunu.

Yani tehlikede olan şehrin ismi.

İstanbul'un tarihî dokusunu elden geldiğince bozduk.

Kişiliksiz binalarla çirkinleştirdik.

Bir taraftan Karadeniz, bir taraftan Marmara ve Boğaz sınırlandırdığı için o yönlere açılarak siteler yapamadık ama, İzmit ile Tekirdağ sınırlarına kadar dayandık.

Yeni yeni siteler yaparak onlara tuhaf isimler verdik.

Okuması zor, yazması zor, anlaması daha zor isimler.

Zorluk, bunların çoğu yabancı dilden alınma olduğu içindi.

* * *

İngilizce'den alınıp kullanılacak kelime kalmamış olmalı ki, son zamanlarda İstanbul'un ismi deforme edilerek tuhaf şekillere sokuluyor ve bu sitelere isim olarak veriliyor.

İsthanbul gibi...

Misstanbul gibi...

Üstüne üstlük reklâmlarında deprem günlerinde pek popüler olan ve en seksi erkek seçilen deprem profesörünü oynatmazlar mı?

Bir ara siyasete de merak salan profesörümüz bize "depremle birlikte yaşamayı öğrenmemiz gerektiğini" ısrarla belletmeye çalışmıştı ama biz sadece o dediği sözü kalıp olarak öğrenmekle yetindik.

Uygulamaya geçiremedik.

* * *

Bir de -herhalde yeni çıkan- bir içkiye İstanblue adını koymuşlar ki kafayı sıyırmak işten değil.

Dört bir koldan İstanbul'a hücum ediliyor.

Sessiz mi kalacağız?

Yakında başka uyanıklar çıkar, şehrin adını başka türlü bozarak kıytırık markalar üretmeye kalkışabilirler.

Fistanbul...
Sistanbul...
İstannnbul...
İstanbulgetir...
İstanpul.. gibi.

* * *

Bu tarzdaki yaklaşım tam bir yağmalama mantığı.

Kemalist arkadaşlar da Kemalistanbul diye bir şey uydurabilirler.

Nerede, ne maksatla kullanacaklarına sonradan karar vermelerinde beis yoktur.

Çünkü bizde bir furya başladı mı durmak bilmez.

İsteyen bulur.

* * *

Hülasa, İstanbul'un adı korumaya alınmazsa, herkes kendi kafasına göre bir yerinden tutup çekiştirecek.

Şehri layıkıyla koruyamadık, bari adını elde sağlam tutalım.

Ha derseniz ki bu işler kanunla manunla olmaz, bilinç gerekir, ona bir sözüm yok.

O zaman insanlarda bilinci geliştirmek için bir BGK çıkaralım.

Bilinç Geliştirme Kanunu.

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi