T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 26 TEMMUZ 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
TOKYO- Amerika'nın bölgenin başına açtığı 'belalar'ı bir türlü görmek istemeyenler, yeni sınır komşumuz(!) Amerika'ya şirin görünmek için 'neredesiniz antitezkereciler' diyerek yeniden seslerini yükseltmeye başladılar. 'Tezkere' Meclis'ten geçince, Kuzey Irak'ta at oynatacaklarını sananlar, ya gerçekten Amerika'yı tanımıyorlar, ya da gerçekten bu dünyanın dışında bir yerlerde yaşıyorlar... Türkiye yaklaşık 20 yıldır PKK terör örgütüyle uğraşıyor. Bütün siyasi iktidarlar döneminde, en sert tedbirler alınmış olmasına rağmen, bütünüyle bu 'bela'dan kurtulabilmiş değil. Peki neden? 'Tezkere' geçmediği için hala 'yas' tutan 'Amerikan dostları' acaba bunu hiç düşündüler mi? Kısacası, uzun yıllardır 'Kürt sorunu' ve terör belasıyla uğraşan Türkiye, bugün yeniden başa dönmüş bulunuyor. Yani 'kafa karışıklığı' dün olduğu gibi bugün de aynen devam ediyor. Acaba diyorum, bugün 'antitezkereciler nerede' diye soranlar, soruna biraz farklı bir pencereden bakmayı deneseler, ya da bazı sorulara cevaplar arasalar daha iyi olmaz mı? Öyle ya, biz PKK ile 15-20 yıldır mücadele ediyoruz. Acaba, askeri anlamda yeterince beceri kazanamadık mı? Bugün, toplumda her şehidin ardından haklı bir isyan yükseliyor. Evet, milletin içine düşen bu ateş söndürülmeli, ama slogan üreterek değil... Bunun için de, galiba öncelikle bazı durumların sorgulanması ve bazı soruların sorulması gerekiyor. Terörle mücadeleye yıllarını vermiş, dünyanın en güçlü ordusu nasıl oluyor da, çocuklarını katleden bölücü terörü etkisiz hale getiremiyor? Açıkçası, özellikle kırsalda PKK teröristleri ile karşılaştıklarında çaresiz kalmalarını izah etmek durumundayız. Şimdi bazı çevreler, özellikle emekli paşalar değişik yayın organlarında çıkan yorumlarında, AB sürecinin ve demokratikleşmenin Kürtçülüğü güçlendirdiğini, çözümün 'otoriter' yaklaşımlarla sağlanacağını söylüyorlar. Oysa siyasi iktidar, askerin istediği bütün yasaları çıkartmıştır. Mesela, son olarak bütün demokratik kesimlerin ve sivil toplum örgütlerinin muhalefetine rağmen, Terörle Mücadele Yasası'nı hayata geçirmiştir. Demek ki, yasal anlamda hiçbir boşluk yok. Bundan sonra 'terör'ü bitirmek tamamen askerin yetkisindedir. Ancak son olaylar, bazı izahların yapılmasını gerekli hale getirmiştir. Mesela, askerimiz PKK karşısında neden açık düşmüştür, bunun 'askeri dilde' bir izahı olmalıdır. Mesela, Bitlis'te 5 askerimizin şehit olduğu olayla ilgili sonradan ortaya çıkan bilgiler, son derece ürkütücüdür. Askerlerimizi şehit eden uzaktan kumandalı düzenekte bir korucunun parmak izinin bulunması, tüylerimizi diken diken etmektedir. Sanırım, şehitleri için ağlayan Türk halkının bütün bu konulardaki cevapları bilmeye hakkı vardır. Uzun yılların getirdiği acıların ve deneyimlerin sonucunda hepimiz bir gerçeği öğrendik ki, bazı bilgilerin üzerini örterek ve sadece 'hamasi' sloganlarla konuşarak sorunlarımızı çözemiyoruz. Şimdi, toplumsal barışı zedeleyecek bir takım 'otoriter' heveslere kapılmadan, 'terör belası'na karşı doğru çözümleri üretmek gerekiyor. Ama aynı zamanda, yanlışlarımızı da sorgulayarak... Çünkü bu mücadele, bütün siyasi partileri, hükümetleri aşan bir mücadeledir. Ve bu mücadelede en tehlikeli duruş ise, şehitler üzerinden 'siyasi rant' hesapları yapmaktır. Kısacası, iktidarıyla, muhalefetiyle ve bütün bir toplum olarak, terörü bitirmesi için askerin arkasında sağlam durmalıyız.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |