T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 26 TEMMUZ 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
Sanki her şey yolunda; hak yerini bulmuş adalet gerçekleşmiş; mazlumların feryadı dinmiş, zalim ortadan kaldırılmış. Sanki açlığın, yoksulluğun esamesi okunmuyor; sanki yediğimiz önümüzde yemediğimiz arkamızda, sanki susuzluk sona ermiş, hastalık bitmiş, çocuk ölümleri azalmış. Hatta sanki ölüm azalmış, yas bitmiş. İnsanlar ellerini kaldırmaya üşeniyor, konuşmak için kira istiyor, bıkkınlık kol geziyor. Düşünmek lüzumsuz, okumanın modası geçmiş. Hadi herkeslerin dediğini tekrarlayalım, medyanın, eğlencenin, televizyonun insanları uyuşturduğunu, uyuttuğunu söyleyelim. Bu ne menem uykudur böyle? Filmin yarısında salondan horultular yükseliyor. Kimi dürtüklesen, "hey hemşehrim uyuma, çuval ağzı aç" desen; tek gözünü açarak "Biz bu filmi daha önce görmüştük be!" deyip yeniden kapatıyor. Oysa sahnede bombalar patlıyor, alevler yükseliyor, çığlıkların ardı arkası kesilmiyor; çocuklarını kucaklayan anneler korkudan büyümüş gözleriyle sağa sola kaçışıyor. Sıra sıra yürüyen tabutların ardından ağıtlar yakılıyor. Demeçler veriliyor, açıklamalar yapılıyor, kurulların toplanacağı söyleniyor. Dışişleri mensuplarını, barış elçilerini taşıyan uçaklar bir o yana, bir bu yana havalanıyor. Telefonlar, telsizler, uydular hiç susmuyor. Bu bir "oyun mu"? Kurulan cümlelerin çoğu proje, tasarı, plan, prova, deneme kelimeleri ile dolu; ve paragraflar "sahneleniyor" diye bitiyor. İnsanlar gerçekle oyunu birbirine karıştırdı. Nasıl karıştırmasın? Şeytanın askerleri o kadar oyun, desise, yalan uydurdu ki; o kadar dolambaçlı, labirentli, karanlık yollardan yürüdü ki; o kadar maske kullandı, o kadar dublör eskitti ki artık gerçek kayboldu. Gerçek kayboldu, yani "güven" kalmadı. Söze, yemine, imzaya, gülümsemeye, alkışa güven kalmadı. Size uzatılan bir demet çiçeği içinizden kelebekler uçurarak sevinçle, kıvançla alıyorsunuz? O da ne? Bu çiçekler plastik. Bu düş kırıklığı daha ne kadar sürecek; bu birbirini aldatma, kazıklama hayatın yegâne hedefi mi olacak? Bu haydutluk, bu hainlik, bu zalimlik işte insanları insan olmaktan çıkarıyor. Bıktık artık diyorlar. Her şeye gözlerimizi kapadık, her sese kulak tıkıyoruz. Bizi heyecanlandıracak, harekete geçirecek, coşturacak, çalıştıracak, uğrunda ölüme dahi gideceğimiz sahih bir "çağrı" ne zaman, nereden gelecek? Temiz bir kalbi kimde bulacağız? Yoksa gökkubbenin altında her şey eskisi gibi duruyor mu? Shakespeare'ye kulak verelim:
"Vazgeçtim bu dünyadan tek ölüm paklar beni
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |