T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 13 ŞUBAT 2006 PAZARTESİ | ||
"Hayatımı incelikler uğruna yok ettim" diyor Arthur Rimbaud. Kulağa ne kadar zaman dışı geliyor değil mi? Bugünün hayatında incelikler uğruna kılını kıpırdatacak kaç insan bulabiliriz? İncelikler peşinde olanlarımız var elbet; ama incelikler, peşinde koşulacak şeyler değildir ki! Zaten vardırlar ya da zaten yokturlar. İncesinizdir ya da değilsinizdir. İnce olmaya çalışmaya harcadığınız vakit, incelik taşlarıyla donatılmış imitasyon bir mücevher kılar ancak sizi. Yine de ince olmaya çalışanlar, hiç değilse inceliklerin farkında olan kişilerdir. Bu bile yetebilir bugünün dünyasında. Çünkü hayatını incelikler uğruna yok edecek birilerini beklemenin ne kadar nafile olduğunu iyi biliyoruz. O nevi insanlar aramızda barınamıyor artık. Tükettik hepsini. Onların elinden başka türlüsü gelmiyordu. İnceydiler ve her şeyi ince ince düşünmeyi hayat biliyorlardı. Sizi sizden çok, başkalarını başkalarından çok, insanları insanlardan çok... Gövdenizi geçtikleri yollara serseniz, bilirdiniz, gözleri bağlı olsa bile basmazlardı üstünüze. Bir derdiniz olsa, belki sizden çok, sizden önce ve siz bıraktıktan sonra da devam ederlerdi cân u gönülden üzülmeye. İçinizi titreten bir sevinç yaşasanız, bakardınız onların gözlerinde çoktan yanmış şenlik ateşleri. Bulundukları yerde bir serinlik duygusu olarak dururlar, evleri, sokakları, mahalleleri, şehirleri gölgeleri altına alırlardı en kavurucu havalarda bile. Söz yakışırdı ağızlarına; bazen kırlarda koşan bir yılkı atı gibi hür, bazen ip üstünde yürüyen bir cambaz kadar dikkatli, bazen dalların en incesine konacak bir serçe kadar ürkek... Onlar söyledi mi, içinizle dinlerdiniz sözlerini. Çünkü ne söylerlerse içleriyle, içtenlikleriyle söylerlerdi. Bu yüzden insanların ruhlarının küçülmeye başladığını, yani hayatın yalanlarının habisleşerek büyümeye başladığını da ilk onlar farkettiler. İlk onların içleri sızladı. Ve kısa zaman sonra sadece onların içleri sızlar oldu. Çünkü sadece onlar içlerinde bir dünya taşıyorlardı. İnce insanlar, incelikleriyle başbaşa kalmıştı artık. Selamlar havad kalıyor, sözleri dinleyen çıkmıyordu. Dertler ve sevinçler, bir insanın bir diğerine dokunabileceği bütün o duygular artık paylaşılamıyordu. Hayat adi bir yalana, kısır bir döngüye, kuru bir kurmacaya kurban edilmişti. İncelikler bir süre sessiz bir altyazı gibi aktılar bu hoyrat gündeliklerin arasında. Sonra o da bitti. İnce insanlar inceliklerini de alıp hayatın tenhasına çekildiler. Belki de derlenip toplanıp başka bir yere taşındılar. Bildiğimiz tek şey bir gün, bir yerden sonra hayatımızın inceliklerden yoksun kaldığı... Şimdi eski zamana dair hikayelerde rastlayarak inceliğe merak saran ve fakat vakti de kısıtlı olanlarımıza, kullanıma hazır, kalıcı etkisi olmayan, dolayısıyla gündelikleri de aksatmayan incelik paketleri sunuluyor pazarlarda. Bedeli Rimbaud'nun ödediğinden çok daha ucuz. Ama dedim ya onlara sahip olmakla inceliğin sadece taklidini elde etmiş oluyoruz. Eski zamana dair insani bir deneyim... Çok da ihtiyaç duymuyoruz aslında böyle şeylere... Çalışma hayatı, öğrenim hayatı, fikir hayatı, sosyal hayat ve hatta özel hayat... Set olarak ya da tek tek satın alıp hayatınıza giydiriyorsunuz bu paketleri. Zevkleriniz, beklentileriniz, hayalleriniz, korkularınız, endişeleriniz, hepsi bu paketlerin içinde. Parmağınızı oynatmanız gerekmiyor bir hayat sahibi olmak için. Her şey zaten düşünülmüş, öngörülmüş. Kullanma kılavuzları yaşamak için neye uymak zorunda olduğunuzu açık açık anlatıyor. Tek tek uyguluyor, standart hayatınıza kavuşuyorsunuz. Rimbaud gibiler inceliklerdeki ısrarlarını hayatlarıyla ödediler. Peki bizler evlerimize servis edilen bu beş para etmez standart hayat paketleri için ne ödüyoruz?
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Dizi | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |