T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 7 ŞUBAT 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Bugünkü Yeni Şafak
 
  657'liler Ailesi
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Nar-ı Beyza
  Okur Sözcüsü
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

İbrahim KARAGÜL

Müslümanlar ne yapsın? Hadi siz söyleyin...

11 Eylül saldırılarından sonra ABD Başkanı George Bush, "Bu bir Haçlı savaşı" dediğinde de durum bu kadar gerginleşmişti. Daha sonra "yanlış anlaşıldı" dendi, Müslümanlar, bu sözleri istismar etmekle suçlandı, haksız yere "Batı'dan nefret etmek"le itham edildi. Ne oldu? Toprakları işgal edildi, kaynakları yağmalandı, tarihine ve kültürüne hakaretler edildi, evlatları gizli hapishanelere dolduruldu, kadınları aşağılandı, çocukları işkenceden geçirildi. Bütün bunlar olurken, karşı çıkanlar, sesini yükseltenler, topraklarına ve onurlarına sahip çıkmaya çalışanlar yine aşağılandı, hor görüldü, aşırılıkla itham edildi, mahkum edildi.

Şimdi ne oluyor? İşgaller, aşağılamalar devam ediyor. O gün Irak'tı bugün İran ve Suriye'ye. O gün Müslüman 'barbarlar'ı eğitmek, özgürleştirmek için bunları yapıyorlardı, bugün de öyle. O gün Müslümanların değerlerine hakareti bir politika olarak uyguluyorlardı, bugün aynen devam ediyorlar. Karşı çıkanlar yine anlayışsızlıkla, aşırılıkla, terörle itham ediliyorlar. Her türlü iğrençliği sergileyip onlardan susmalarını isteniyor.

Hamas'ın Filistin seçimlerini kazandığı bir dönemde, Suriye'ye tazyiklerin gündemde olduğu bir dönemde, İran'a saldırının hazırlıklarının yapıldığı bir dönemde, Batı'daki İslam düşmanlığını, Doğu'daki Batı karşıtlığını kışkırtanlar neyin peşinde? İslam dünyasını tahrik ederek nereye varmak istiyorlar? İslam-Hristiyan savaşı mı? Doğu-Batı ayrışması mı? Medeniyetler çatışmasını mı?

İran'ı BM Güvenlik Konseyi'ne götürme kararı alındı. Tahran direnirse ABD ve İsrailli yetkililere göre tek seçenek saldırı. Irak trajedisini yaşayan bu bölge, aynı şeyleri bir kez daha yaşamaya tahammül edebilir mi? Bu coğrafyanın insanlarını çılgına çevirecek her alçaklığı planlayanların gerçek amacı ne? 21. yüzyıla dönük bütün planları, siyasetleri, stratejileri "medeniyetler çatışması" önkabulüyle hazırlanan Batı, neden sürekli çatışmayı besleyen adımlar atar?

Biri çıkıp bir şey söylesin: Müslümanlar ne yapmalı? Susmalı ve boyun mu eğmeli? Adım adım topraklarının ellerinden alınmasına, onbinlerce evladının öldürülmesine, zenginliklerinin talan edilmesine, değerlerinin aşağılanmasına, onurlarının yerlerde sürünmesine ne demeli? Batı, bu coğrafyadan ne istiyor? Bütün kötü sıfatları yakıştırdığı bu insanlardan ne istiyor? Ellerindeki nükleer silahları bile kullanabileceklerini açıkça dile getirebilen Batı, gerçekten bir dünya barışı istiyor mu?

Hayır, istemiyor! Bütün tezleri çatışma üzerine kurulu. Dünyada ne kadar farklılık varsa düşmanlığa dönüştürüyor. Krizi, gerilimi, savaşı besliyor. İnsanlığı kaosa sürükleyecek ne varsa ona yatırım yapıyor?

Bölgede yeni, büyük ve endişe verici gelişmeler olacak. Bunun ön hazırlıklarını yapıyorlar. Karikatürler rasgele yayınlanmadı. Sipariş edildi. Irak işgalinde Avrupa kamuoyunu ikna edemediler. İran krizi arefesinde ellerini çabuk tutuyorlar. İslam dünyasındaki reaksiyonun Avrupa kamuoyunun önyargılarını besleyip yeni serüvenlere karşı direncini kırmasına yatırım yapıyorlar.

Müslümanlar elbette tepkilerini gösterecekler. Onlar köle toplumlar mı? Kimlikleri, tarihleri, kişilikleri, onurları yok mu? Müslümanların gücü, dinamizmi yok sayılamaz. Kim küresel ölçekli hesap yapıyorsa bu gücü dikkate almak zorunda. Şu bilinmeli; Müslümanları memnun etmeyecek hiçbir küresel düzenin 21. yüzyılda ayakta durması mümkün değil. İslam coğrafyasını sadece kaynaklar olarak gören, Müslümanları kontrol altına alınması gereken kitleler olarak algılayan güçler yanılacak. Onları hesaba katmadan dünya barışı olamaz. Yeryüzünün orta kuşağı üzerindeki bu güç, bütün hesapları bozacak kadar büyük. Bunu anlamayanlar kaybedecektir.

Elbette değerlerimizi ve sahip olduğumuz her şeyi koruyacağız. Elbette buna gücümüz yeter. Elbette buna imkanımız ve tecrübemiz de var. Ama ne yapacağımızı bilerek, kontrolden çıkmayarak, üzücü ve yüzümüzü kızartacak eylemlerden kaçınarak. Onların bizi suçlayacağından korktuğumuz için değil, böyle yapmamız gerektiğini bildiğimiz için.

Geri dön   Mesaj gönder   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi