T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 3 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Taha KIVANÇ

Ne güzel bir insandı

Yıllar ne çabuk geçiyor. Yaşar Tunagür benim gözümde hep 40'lı yaşlarındaki heybetli haliyle kalmış... Kendisine çok yakışan sakalı tereddüde sevk etmese, Kemeraltı Caddesi'nde bir baştan ötekine doğru yürüyen iyi giyimli, kara gözlüklü, yakışıklı adamın ülkenin en önemli vâizlerinden biri olduğunu asla düşünmezdiniz... Sağa-sola selâm vererek dikkatleri üzerine çekmek yerine, Yaşar Hoca, kalabalıklar arasında görünmez olmayı yeğleyenlerdendi; ancak bir türlü bunu başaramayanlardan...

Nereye baktığı görülmesin ve başka gözlerin dikkatini çekmesin diye taktığı güneş gözlükleri bile, Kemeraltı yürüyüşünün cemaati olanlar tarafından kesilmesini engelleyemiyordu.


Yaşar Tunagür

"Ne kadar önemsiz bir gözlem" diyeceklere hatırlatırım: Vaaz verdiği camiyi, her cuma, mecburen birbiri üzerine abanarak dolduran binlerce kişi arasına sıkışmış bir çocuğun gözlemidir bu... Camide heybetli duran, bazen öfkeli, bazen sevecen, istediği zaman yalnız insanları değil duvarları bile ağlatabilen Yaşar Hoca, İzmir'in en kalabalık caddesinde bir başka heybet sergiliyordu o çocuğun gözünde...

İzmir, benim çocukluk ve ilk gençlik dönemlerimde, hep Türkiye çapında vâizlere sahip olmuş şanslı bir ilimizdi. Bazı çevrelerin önüne hemen 'gâvur' sıfatını yapıştırdığı İzmir'den bahsediyorum. Tahir Büyükkörükçü Konyalı'ydı ve cemaat halkası Konya'daydı, ama sık sık İzmir'e gelir, vaaz verdiği camiyi milimetrik doldururdu. Sonra birden Yaşar Tunagür çıkageldi. Klasik bir dinadamı olmadığı hemen anlaşılıyordu Yaşar Hoca'nın; o günlerin çok okunan bazı kitaplarını tercüme etmişti. Vaazları kuru cümlelerden ibaret değildi; tarihî olayları sanki o anda oluyormuş gibi anlatırdı... O Ankara'ya gitti, yerine o sıralar çok genç Fethullah Gülen'i gönderdi...

Basının 'çarpıtma' alışkanlığını ilk onunla ilgili haberleri okurken fark etmiştim. İbrahim Elmalı'nın yardımcısı olarak Diyanet İşleri Başkanlığı'na tayin edilmişti Yaşar Tunagür. Atanmasından kısa bir süre geçti, büyük bir 'irtica' yaygarası kopuverdi. Yaşar Hoca'nın merkezine yerleştirildiği bir kampanya... Hiç ilgisi olmayan ithamlara mâruz bırakılıyordu... Süleyman Demirel, hani şimdilerde "Başını örtenler Arabistan'a gitsin" diyen Süleyman Demirel, Yaşar Tunagür üzerinden 'irtica' iddiasıyla yıpratılmak isteniyordu...

Ankara'da bulunduğu dönemde, akademik çevrelerden, bürokrasiden, iş dünyasından ve siyaset alanından insanların takip ettiği bir eğitim halkası kurduğu biliniyor. Değişik siyasî eğilimden insanları birarada tutmak bugün kadar dün de imkânsızdı; o bu imkânsızı zamanında başarabilen nâdir örneklerdendir...

Turgut Özal milletvekili adayı olmak üzere İzmir'e geldiğinde, MSP, ilginç bir aday listesi oluşturmuştu. Yaşar Tunagür, Turgut Bey'in hatırını kıramadığını çok belli ederek, adının listeye konmasına izin vermişti. Özal'la İzmirli bir grup ticarî ortaklık kurmuşlardı; Yaşar Tunagür de o grubun içerisindeydi. 'Dinadamı' kimliğinin siyasete fazla uygun olmadığını propaganda faaliyetinin ilk günü anlamış, kalabalıklar karşısına çıkmamayı yeğlemişti...

Zaman gazetesinin güzel uygulamalarından biri, akıllı insanlardan bir danışma kurulu oluşturup onların görüşlerine değer verilmesiydi. Prof. Sabahattin Zaim, Prof. Nevzat Yalçıntaş, Prof. Hayrettin Karaman o kurulun üyelerindendi. Görüşlerine en fazla değer verilen kurul üyelerinin başında da Yaşar Tunagür geliyordu. Sürekli çalışan bir zihnin, hayata hep genç bakabilme özelliğinin onda hiç eksilmediğinin yakın tanığıyım.

Samanyolu-TV'de bazen tek başına, bazen de başka konuşmacılar yanında çıktığı programları izledim şu yakın zamanlarda; dinleyeni heyecanla yerinden hoplatabilme özelliğini hiç kaybetmediğini hemen belli ediyordu. Dikkat çektiği eksiklikler dikkat çekilmesi gereken eksikliklerdi gerçekten; övdüğü özellikler ise takviye edilmesi gerekenler...

Ara ara kuşkuya düşenlere ne kadar 'kadirbilir' olduğunu her zaman hatırlatmış bir milletimiz var. Kalabalıklar karşısına çıktığı cerbezeli vâizlik günleri çeyrek yüzyıl geride kalmış, yaptığı hizmetleri artık bir avuç insanın yakından izleyebildiği bir insanın cenazesi bu kadar ilgi çeker miydi yoksa? Vefat ettiğini duyan gelmiş, bu arada başkalarına da duyurmuştu. Öğle namazını bayram namazı kalabalığıyla kıldık, cenazeye son görevimizi ezilme tehlikesi taşıyan bir tıkış tıkışlıkta yerine getirdik.

Tabutuna bakarken gözümün önüne 15 yaşımın Kemeraltı Caddesi'nde görmeye alıştığı o heybetli Yaşar Tunagür görüntüsü geldi. Rahmetli hiç yaşlanmamıştı.

Sen ne güzel bir insandın, Yaşar Hoca...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi