T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
K Ü L T Ü R - S A N A T | 27 NİSAN 2006 PERŞEMBE | ||
|
Kendimle kavgalıyım
On yıllık bir aradan sonra 'Anne ya da Leyla' adlı filmiyle tekrar gündeme gelen Mesut Uçakan, yeni filminde arayış içinde olan kahramanları ile birlikte kendi arayışını sorguladığını ve hâlâ kendiyle kavgalı olduğunu söylüyor.
FIRTINALAR ESTİ, TEKNEM ALABORA OLDU On yıldır nerelerdeydiniz? Bir yere gitmişliğim yok. Ama, denizde fırtınalar esti ve benim küçük teknem alabora oldu. Siyasal sarsıntılar, ekonomik krizler, bendeki her projeyi çekmeme tavırları, geçim sıkıntısı, İslamcı yönetmen damgası, projelere finansör bulamamak, bazı ailevî sarsıntılar... Anlayacağınız, bir yığın dert. Bir yanım, bu dalgalar arasında debelendi, bu ölümlü dünyada denizin üstünde kalmaya çalıştı; öbür yanımsa, denizin dibinde ölümsüzlüğü aradı. Ve gördü ki, denizin altı da üstü de bir yanılsama. Bir film seyrettiriliyor bize. Ama, işin garibi, perdedeki filmin başrol oyuncusu da biziz! Bu anlamda on yıl verimli oldu benim için. Sustum. Ama, susmasaydım, herhalde içimden gelen derinliklerin sesini duyamayacaktım. Nasıl bir sesti duyduğunuz? Frekansları hepimizin radarına gelen bir ses. Ama kimimizin radarı kapalı, kimimizin bozuk. Ruhumuzdaki kirlilik oranı, sezi bozuyor. Ben şimdi kendimle kavgadayım. Kendimi ikiye böldüm. Her gün biri diğerini yiyor. Bakalım kim galip gelecek? 'Anne ya da Leyla'da izleyici ile paylaşmak istediğiniz ne idi? Anlatamıyorum. Yarı bozuk bir ney gibi, sesler çıkartıp duruyorum. Ama, sanırım film, bu kadarıyla bile çarpıcı. Filmin akışındaki düşünceler, derin bir kuyudan gelen sesler gibi. Kulağını birazcık kabartan duyabilir. Aslında içine bir taş atan herkes bu sesleri kendi içinde de duyabilir. Bu, filmin arka yüzü. Ön yüzünde annesini arayan bir çocuk var, bir de Anadolu'dan gelmiş sevgilisini arayan bir genç. İkisinin de aradığı aynı kadın. Asıl aradıkları ise tabii ki Leyla şahsında saf sevgi. Leyla diye karşılarına çıkan kadın da bir sembol. Mevcut sistemin sembolü. Filmde, çocuk annesini, genç adam ise aşkını arıyor. Son tahlilde ikisi de kadınını arıyor. Bu bağlamda filmin kadına bakışı da erkekler üzerinden şekilleniyor. Kadın anne ya da Leyla mı olabilir sadece? Ya da modern yaklaşımla çocuk ile kariyer arasına mı sıkışmalı? Film, büyük metropol karmaşası içinde anne ya da Leyla olacak bir kadını arıyor. Ama aradığı ille de salt yemek pişiren, evi temizleyen ve çocuğuna bakan bir kadın değil. Erkeği sonsuza götürecek bir kadın. Bu bir iş kadını da olabilir, bir ev kadını da. Bence filmi feminist duygularla değerlendirenler yanılır. Kadın, saf sevginin en çarpıcı simgesi. Ölümsüzlük sırrını o uzun beyaz kanatlarında taşıyan Anka Kuşu. " İşte geldim Mecnun, seninim artık!" diyen Leyla'ya ne karşılık veriyor Mecnun: " Eğer men mensem nesin sen ey yâr, eğer sen sensen neyim meni-î zâr?" Niye böyle diyor? Çünkü gördüğü her şey Leyla kesilmiştir. Filmimizde bir ozan var. Taksim'de oturmuş türkü söylüyor. Onun ne söylediğine dikkat edin. "Leyla Leyla diyenler Mevla'yı bulur / Sanır ki her gördüğünde Leyla'yı bulur." Bundan daha militan bir söylem olur mu? Bence şimdi söylenmesi gereken bunlar. Yarın bakarsınız "Kahrolsun zalimler!" diye çığlık atarız filmlerimizde. Birbirine karıştırılmamalı. Neden Beyoğlu'nu seçtiniz? Öykünüzle ne gibi bir paralelliği var bu mekanın? Çünkü Beyoğlu sistemin, simgesel bir mekanı. İnsanı ezen, büken, ufalayan, çarpıtan mevcut zulüm sisteminin simgesi. Beyoğlu'nda iş tutan hayat kadınları ise, bu tortunun en kirli yerinde. Sistemin en çarpıcı renklerini, kokularını taşıyorlar. Ve bu renkler kokular arasında Leyla yok! Neden filmde oyunculuk eğitimi almış insanlar yerine Aylin Çoşkun, Turgay Başyayla gibi isimlerde karar kıldınız? İkisi de rollerine çok iyi oturdu. İkisi de filmde doğal hallerini yansıttılar. Aylin eğlence dünyasında tanınan tipik bir metropol kadını. Turgay ise tam bir Anadolu tipi. Ondaki saflığı iyi yansıtıyor. İyi de oynadılar. Gökmen de öyle. Diğer bütün oyuncular da. Bu filmde uzlaşmacı bir yaklaşım çizdiğiniz söyleniyor. Bu fikre katılıyor musunuz? Film, aslında yine bir hakikat arayışı. Bu yönüyle önceki filmlerimden farkı yok. Hatta en az onlar kadar militan denebilir. Bakışa bağlı. Başörtüsüyle, idam edilen bir müderrisin hayatıyla ilgili filmler çektim diye kendilerince benim için militan yönetmen, dinci yönetmen, İslamcı yönetmen gibi aptalca nitelemelerde bulunanlar bilmeli ki, ben değişmedim. Ben yine aynı arayışın adamıyım. Değişiyorsam yolda yürüdükçe yüzüme vuran ışıklardandır.
SÜRPRİZ FİLMLER İŞ YAPAR 'Anne ya da Leyla' hakkında değerlendirmeler yapan Uçakan, şunları söylüyor: "Filmin nasıl ilgi göreceğini ben de kestiremiyorum. Vasat iş yapan standart filmleri saymazsak genelde hep sürpriz filmler iş yapıyor, hasılat rekorları kırıyor. Benim filmlerim geçmişte bunu yaptı. Bir kitlenin beklentisini dile getiriyordu, cesur siyasal konulara el atmıştı, özel televizyonlar da yoktu ortada, sinemada da boşluk vardı. Ama bugün şartlar aynı değil. O kitle aynı şekilde yerinde durmuyor. Anne ya da Leyla tantanalı bir siyasal konuyu da ele almıyor... Nasip." BEYAZ SİNEMA DİYE BİR EKOL YOK Uçakan, beyaz sinema ile ilgili de değerlendirmelerde bulunuyor: "Ben ne beyaz sinema ekolündenim, ne kırmızı sinema. Bu da zorla bizi bir torbaya tıkma çabalarından başka bir şey değil. Beyaz sinema diye bir ekol olmaz. Biz, kainatın sırrına ulaşma çabası içersindeyiz. En azından benim sancılarım bunlar. Kainat bir torbaya nasıl sığar. Beyaz sinema ne idüğü belirsiz bir tabir. Estetik bir akım değil. Milli sinema denince milli değerlere yaslanan yönetmenlerden söz ediliyorsa bu bizlerin tekeline bırakılmamalı. Beyaz sinema yok, kaliteli sinema var. O da kişiden kişiye değişiyor. Nitekim, dünyadaki yönetmen sineması hakimiyeti de bu yüzden. Beyaz sinema, hakikati arayan sinema dersek gene bize münhasır olamaz. En solcu sinemacı bile hakikat arayışını bizden çok daha güzel verebilir.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |