T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 3 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Fehmi KORU

Doğrular ve yanlışlar

Türkiye coğrafi konumu sebebiyle dünyanın en muhataralı bölgesinde. Tarihî ve dinî kökeni bulunan ciddi ihtilâflar hep Türkiye'nin çevresinde; artan petrol ve doğalgaz fiyatlarının değerini her gün bir kez daha hatırlattığı zengin enerji kaynaklarının da kesişme noktasında bulunuyoruz. Kendilerine 'vatan' arayan Yahudiler Filistin'de karar kılmasaydılar belki biraz rahat yüzü görebilirdi bu bölge; ancak köklü Filistin-İsrail ihtilâfından biz de etkileniyoruz.

Bu yüzden, Türkiye'nin, İsviçre gibi 'sürekli tarafsız bir ülke' olma lüksü yok, Malezya gibi "Ben bildiğim yaparım" tavrına bürünmesi de imkânsız. Türkiye'de iktidar olanlar, hesaplarını yalnız iç dengeler üzerine oturtamaz; ülkeyi çevreleyen şartları göz önünde bulundurmak ve dış dinamiklerin bölgeye dönük niyetlerini dikkatle değerlendirmek de bir zorunluluk...

Hesapların dışa dönük iki ayağı var bugün: AB ve ABD... AB'ye üye olmak isteyen bir ülke Türkiye, ABD ile de çeşitli kuruluşlarda ittifak ilişkileri bulunuyor. AB perspektifi, dıştan bakanlar gözünde Türkiye'nin ekonomik güvenilirliğini pekiştiriyor; içeride de demokrasinin kanallarını genişlettiği için önemli... ABD'ye yakın durması ise, Türkiye'ye, aksi durumda içine düşebileceği siyasî istikrarsızlıktan uzak durma fırsatı veriyor...

Ak Parti hükümetinin bu iki dış dinamiği küstürmeme kararlılığı meydanda. AB yolunda kat edilen mesafe ve ABD ile ipleri koparmamak için sarf edilen gayret hemen dikkat çekiyor. Her ikisi de kolay değil, her ikisi de nâzenin ilişkiler bunlar ve yaşanan sorunlara rağmen Türkiye AB ve ABD ile bağlarını bu hükümet döneminde koruyabildi.

Buraya kadar yazdıklarımın medyanın genel yaklaşımına ters düştüğünün farkındayım. Doğruluğu olaylarla sınanmış tespitlere bakın siz. Hükümetin AB ve ABD ile 'seviyeli bir ilişki' yürütme kararlılığını ilk elden bilecek durumdayım. AB ve ABD'nin Türkiye ve Ak Parti hükümetinin değerini anladıklarını ise kendi gözlemlerim ve okumalarım bana söylüyor. Her ikili ilişkide inişler/çıkışlar olur, sorunlar yaşanır; evliliklerde bile öyle olmuyor mu?

Son aylarda yolum bir kaç kez Brüksel'e düştü, AB'nin Türkiye ile müzakereleri yürüten yetkilileriyle görüşme fırsatı buldum. "Başka ülkeler buraya iyi dil bilen gençleri gönderiyor, hiçbir sorumuza cevap veremiyorlar; Türkiye'den gelenler ise dosyalarına hâkim bürokratlar, işler çok iyi yürüyor" izlenimini benden başka kimse aktarmadı. (Tek istisna, Radikal'de önceki gün çıkan Erdal Güven'in "Türk heyeti çok ama çok profesyonel" başlıklı yazısıdır.)

ABD ile ilişkiler de öyle. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice Ankara'ya gelip birbiri ardına jestler yapana kadar bizim medyada neler okuyordunuz, bir düşünün: Washington'un Türkiye'yi gözden çıkardığını, Ak Parti hükümetinin ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın üzerini çizdiğini değil mi? Bu tür yanlış tahliller üzerine oturan iç siyasete dönük beklentiler bazı hevesleri bile kabarttı.

Doğruları bir kez daha yazayım: Türkiye için AB perspektifinde kalmak ve ABD ile 'seviyeli bir ilişki' tutturmak bugünün dünyasında önemlidir; Türkiye ve Ak Parti bugüne kadar hem AB ile hem de ABD ile olan ilişkilerini kendi çıkarlarına aykırı adım atmaksızın sürdürebildi. Bu, AB ve ABD için, Türkiye'yi ve Ak Parti iktidarıyla başlayan yeni dönemi öğrenme süreci de oldu aynı zamanda. Arkasında halk desteği bulunan bir siyasî iktidarın Türkiye için bir 'üstünlük' olduğunu yabancılar bizdeki bazılarından daha iyi biliyor.

Farklı değerlendirmelerin neden yapıldığını biliyoruz aslında: Kimi 'tamamen duygusal sebeplerle' kalemlerini kullanıyor, kimi gözleri güçten kamaştığı için, kimi ise Türkiye'nin gücünü kavrayamadığından... Medya da bir politik parti gibi bugün; çıkarlarını ön planda tutan politikalar izliyor ve o politikalar her zaman ülke çıkarlarıyla örtüşmeyebiliyor.

Önemli olan Türkiye'yi yönetenlerin kafalarının karışmaması...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi