T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 8 MART 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
Koç, Üniversitesi'ni İstanbul'da orman içine kurdu, bu sebeple pek çok tartışmaya yol açtı. Buna karşılık Sabancı çorak bir arazi seçti ve orayı ağaçlandırmaya niyet etti. Bundan önceki yazılarımızın birinde devletin kendi memurlarına sağladığı imkânları (lojmanlar vb.) söz konusu etmiştik. Bu imkânlar içinde biri var ki trajik bir son ile noktalandı. O da çeşitli devlet kuruluşlarına ait "Eğitim ve Dinlenme Tesisleri"dir. Bu tesisler uzun yıllar üst düzey bürokratların aileleri ile birlikte ucuz (neredeyse ücretsiz) tatil yaptıkları mekânlardır. Çokları sahillerimizin mutena köşelerine kurulmuş ve yıllarca hizmet vermiştir. Devlete ait fabrikaların kötü işletme, adam kayırma, yenilenememe vesaire yüzünden çaptan düşüp, gözden çıkarılmaları gibi; bu tesisler de gerekli bakım ve yatırım yapılmadığı için zamanla eskimiş, çekiciliklerini kaybetmişlerdir. Aynı süreç içinde üst düzey bürokratlar devlete ait mekanları başkaları ile ortak kullanma yerine gözlerine kestirdikleri kasaba-köy ve koylarda özel mülkler edinmiş, daha şık tatiller geçirmeye başlamışlardır. Bunların yanısıra başbakanlar dahil iş adamlarının yalılarında ve yatlarında tatil yapma alışkanlığı da yaygınlaşmıştır. Eğitim ve Dinlenme Tesisleri artık devlete yük olmaya başladığı için özelleştirme kapsamına alınmış, defalarca ihaleye çıkarılmış, ancak nedense satılamamıştır. Turizmcilerimiz uyuyor mu? Hayır uyumuyor. Bakınız Dalaman Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü çiftliği (Dünyanın en büyük 17. çiftliği) Bakanlar Kurulu'nun 31 Ocak 2006 tarihli kararı ile "Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi" ilan edilmiş. Turizm Bakanlığı Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü'nün Dalaman Yaşam Kenti Projesi kitapçığına göre bölgede Eko-Kent, Sağlık-Kent, Klima-Kent, Golf-Kent oluşturulacakmış. Burada hobi villaları, butik oteller, spor tesisleri, golf alanları yapılacak. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası,Tarım ORKAM-Sen ve Tema Vakfı projeye karşı çıkıyorlar. Burası birinci sınıf bir tarım arazisi. 2003'de 1 trilyon 127 milyar, 2004'te 855 milyar net kâr etmiş. 164 personeli var. Ayrıca bölgedeki 500 ailenin geçimini sağlıyor. Çiftliğin altı bin dekarlık arazisinde farklı türlerde 150 bin ağaç var. Böyle "turizme kazandırma" haberleri gazetelerde sık sık yer alıyor. 26 Şubat -Milliyet'te şu var mesela: Muğla-Kuyucak Koyu'nda içinde 300 yıllık tarihi han bulunan yedi dönüm arazi aylığı 250 YTL'ye kiralanmış. Bunun üzerine Muğla Valili'ği inceleme başlatmış. (Sonunda bu girişimci zat projesindan vazgeçti). Turizmcilerimiz neden hazıra konmaya bayılıyor. Niçin devletin çeşitli kuruluşlarına ait yatırım yapmıyor. Bu tesisler yanlış yerlere mi kurulmuş? Bu tesislerin bulunduğu yerlerde turizm yapılamaz mı? Turizme karşı olduğumu pek çok yerde açıkladım. Turizm sanayileşmenin getirdiği bir çarpıklıktır. Girdiği bölgeyi talan eder, doğal yapısını bozar, bıçak sırtında seyreden bir ekonomik yapı gerektirir. Bir yer ki turistik hale gelmiştir, artık o yerin insanlara verecek bir şeyi kalmamıştır. Turizm doğal olanın karşısındadır. Yani doğanın karşısında. Peki 21 milyona çıkan turist sayımızla bu gelir kaynağını kurutalım mı? Hayır. İsteyenler Eğitim ve Dinlenme Tesisleri'ni alarak turizme kazandırsın. Ama el değmemiş koyları, tertemiz çiftlikleri, tarım arazilerini rahat bırakın. Yazıktır, günahtır.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |