T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 8 MART 2006 ÇARŞAMBA | ||
|
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin tepkisini anlayabiliriz; çünkü bir kuvvet komutanına (Orgeneral Yaşar Büyükanıt'a) yönelik iddiaları, "kuruma saldırı" kabul etmiştir. Neden böyle kabul etti? Bilmiyoruz... Müddei, üstelik, iddialarını adı geçen generalle sınırlı tutmaya; kurumu, yani Türk Silahlı Kuvvetleri'ni dışarıda bırakmaya çalışmış. Mutlaka Genelkurmay Başkanlığı'nın bir bildiği vardır. Fakat iddianame, ister kuruma yönelik "saldırı", isterse adı geçen generalle ilgili "suçlama belgesi" niyetine okunsun, iddianame niteliklerine pek uygun değil. Doğruya doğru... Burada, hem suçlanan general, hem de Genelkurmay Başkanlığı haklı görünüyor. Savcı, kaynağı belirsiz ihbar mektuplarını, birtakım "bölgesel söylentileri", TBMM Komisyonu'nun raporunda yer alan bazı ifadeleri, hiçbir sistematik gözetmeden iddianamesine dahil etmiş ve böylece ortaya dört başı bayındır bir "makale" çıkmış. Bu iddianameyi, bir gazetede, diyelim ki "Düşünenlerin Düşüncesi" türünden bir sayfada görseydik hiç şaşırmazdık. Ertuğrul Özkök'e katılıyorum; parti kapatma uzmanı Vural Savaş'ın, "kandan beslenen vampirler", "metastaz yapan habis ur" gibi ifadelerle süslediği iddianameleri ne kadar iddianameyse, Van Cumhuriyet Başsavcıvekili'nin hazırladığı iddianame de o kadar iddianame. Gerçi Özkök, Vural Savaş ve Nuh Mete Yüksel'in hazırladığı iddianamelere o gün de karşı çıktığını, tamamen şahsi ifadelere dayanan ve ideolojik gözlükle hazırlanan iddianamelerin meşruiyetini sorguladığını, "sorgulanabileceğini yazdığını" söylüyor ama, biz hatırlamıyoruz. Ben hatırlamıyorum en azından. Hafızam çok zayıf, rica etsem Ertuğrul Özkök, Vural Savaş ve Nuh Mete Yüksel'e hangi tarihte, hangi yazıyla, hangi sözcüklerle karşı çıktığını, "tamamen şahsi ifadelere dayanan ve ideolojik gözlükle hazırlanmış iddianame" cümlesini hangi yazısında kullandığını hatırlatır mı? Hasretle ve merakla bekliyoruz... Bir de tabii işin "hukuk ihlali" boyutu var. İddianamenin, en azından dava açılıncaya kadar "gizli kalması" gerekiyordu. Yeni Ceza Muhakemeleri Kanunu'na göre, hazırlık soruşturmaları gizli yürütülür, soruşturmanın gizliliğinden de müddei sorumludur. Oysa iddianame kaç gündür elden ele dolaşıyor, gazetelerin manşetini süslüyor. Mahkemenin davayı kabul etmesi sonucu değiştirmez, müddei gizlilik kuralına uymayarak (ya da gizlilik kuralının delinmesine engel olamayarak) Ceza Muhakemeleri Kanunu'na aykırı hareket etmiştir. Dolayısıyla, Adalet Bakanlığı'nın soruşturma açması gerekiyor. İşin bir başka boyutu da şu: Suçlanan generalin masum olması, "Şemdinli sanıkları"nın da masum olduğu anlamına gelmez. Dolayısıyla, soruşturmanın ciddiyetle yürütülmesi, davayı kabul eden Ağır Ceza Mahkemesi'nin meseleye titizlikle eğilmesi gerekiyor. Hepsi iyi güzel de, "Bu TSK'ya karşı bir darbe girişimidir" diyen CHP lideri Deniz Baykal'a ne oluyor? Ne yapmak istiyor Baykal? TSK'yla yargı arasında "niza" çıkararak mevcut sorunlara bir yenisini daha mı eklemek istiyor? Bir çatışma varmış görüntüsü sunmak Türkiye'ye ne kazandıracak, CHP'nin hangi işini kolaylaştıracak? Bu partiyi birdenbire iktidara mı taşıyacak? Nedir yani?
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |