T Ü R K İ Y E ' N İ N    B İ R İ K İ M İ
Y A Z A R L A R 20 HAZİRAN 2006 SALI
  Ana Sayfa
  Gündem
  Politika
  Ekonomi
  Dünya
  Aktüel
  Spor
  Yazarlar
  Televizyon
  Sağlık
  Yurt Haberler
  Son Dakika
 
 
 
  657'liler Ailesi
  Ankara'da Şafak
  Bilişim
  Çalışanın Sesi
  Diziler
  Düşünce Gündemi
  İzdüşüm
  Kültür-Sanat
  Röportaj
  Sinema
  Yemek
  Zamanda Yolculuk
 
  Bize Yazın
  Abone Formu
  Temsilcilikler
  Reklam
  Künye
 
  Arşiv

  Yeni Şafak'ta Ara
 

Özlem ALBAYRAK

Türkçe'nin olimpiyatı

Konuşmak, hecelerin, kelimelerin, cümlelerin tek başına başa çıkabileceği bir şey değildir aslında. Geniş mi geniş bu kavramın dilsel olanla ilgisi, bir paragraftaki tek bir cümle kadar yer tutar en fazla. Gerisi dünyayla ilişki kurma yöntemidir. Bu yüzden işte, insanları ve milletleri, kelimelerden mürekkep analitik dilden daha çok, söylenenden aynı anlamı çıkaracak kadar yekpare oluşu birbirine bağlar.

Haritanın mesela sıcak tarafında kalan yerlerdeki, koyu renkli, yoksul müslüman ülke insanlarının ağzında buz gibi tınlayan İngilizce kelimeler, bu yüzden bu kadar şaşırtır, duruma yabancı olan insanı.

Medeniyet ve kültür göstergesi olarak dünyaya sunulan o dilin, güneyde kalan ülke insanlarının cümlelerinde karşınıza çıkması, bu yüzden içinizi tir tir titreten bir soğukluk hissi oluşturur o sıcakta.

Sömürünün dile musallat olmakla başladığına ve Doğu'nun, hep görmezden gelindiği için kendisinin bile farkında olmadığı derin bir bilgiye sahip olmasına rağmen, bu bilgiyi dile getiremediğine inanan görece batılı, ama içinde bir şeyler hep doğulu kalmış bir Türkiyeli olarak bu da benim dilim işte...

Bir Fransız'ın, o ülkenin İngilizcesi karşısındaki hissiyatı ivmesini, "neden Fransızca değil de, İngilizce?" gibi bir kıskançlıktan alabilir mesela. Bir İngiliz, mimarisine Londra'dan aşina olduğu devlet okullarının önünden geçerken, kurumlanma hakkını görebilir kendinde.

Kolonyalizm biraz da, egzotik, kokulu meyvelerin yetiştiği memleketlerin kendi öz dilleriyle seven insanlarına, bir esmerin duygularını anlatmada kifayetsiz kalacak olsa da ilanı aşk cümlesi olarak, "I Love You" dedirtebilmektir.

Düğün töreni seçimi, oturacakları Victoria stili evleri, çocuklarını terbiye etme biçimi kısacası hayat tarzı ve standardı onun peşinden gelir. Aslında medeniyet tartısının ayarları başka ellerce değiştirildiğinde, bir ülke baştan başa bir başkasına dönüşebilir.

Ama dil, dilsel bir istilaya soyunmadığındaysa, kendini anlatma işlevi görür. Tanışmaya başlamanın tokalaşma evresidir. Kim olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini, dünya hakkındaki derdini anlatmaya, muhatabını dinlemeye başlamadan önceki o kısa göz selamı..

Türkçe Olimpiyatı gerçekleştirildi geçtiğimiz haftasonu İstanbul'da. Dünyanın 85 ülkesinden 355 öğrencinin katıldığı, bu yıl dördüncüsü yapılan Olimpiyat'ı, Uluslararası Dil Öğretmenliği Derneği düzenledi. Dünyanın hemen her kıtasındaki Türk okullarında eğitim gören çocukların Türkçe dilinde, söylediği şarkılar, yazdığı kompozisyonlar, hikayeler, şiirler, yaptığı resimler yarıştı.

Bu elbette, koyu bir milliyet duygusu, o eski kızılelma refleksiyle girişilen bir çalışma değil. Her ülke vatandaşlarının saldırgan olmayan ama ortak bir milliyet şuuru geliştirmesi gerektiği ve dilin bu bilincin en önemli ayaklarından biri olduğu su götürmez bir gerçek.

Ancak bu yıl dördüncüsü düzenlenmesine rağmen, bu tür çalışmalar tarihine baktığımızda henüz çok genç sayılan bu organizasyonda karşımıza çıkan, dil mefhumunun daima birlikte anıldığı milliyet mefhumunun üstüne çıkan, uzlaşı ve köprü vazifesi görecek bir işlevinin de varolmasıyla ilgili bir konu, hamasetten muzdarip bu ülkede yaşayanların pek alışık olmadığı şekilde...

O nedenle Türkçe Olimpiyatı adı bile, iyi mi kötü mü, acı mı tatlı mı, ekşi mi tuzlu mu olduğu tanımlanamayan henüz tanışılmış otantik meyveler gibi bir his bıraktı damaklarda.

Yeni bir fikirden bahsedildiği için, memleket meseleleri konusunda, o her gün medyada görebileceğiniz saf tutma tecrübelerinden edinilmiş duygulanımları otomatik olarak sokamadı kimse devreye.

Sırası gelince memleket vatandaşının devletle, devlet politikalarıyla problemlerini es geçen ama, iş Türk'ün gücünü dünyaya göstermeye geldiğinde, hemen bir 'düşman ülke' yükseltisi bulup üstüne çıkarak gövde gösterisine başlayan devlet odaklı milliyetçi basında bile, kendinden emin olmayan, hangi tarafta duracağını bilemeyen cümleler edildi.

Sanırım bu organizasyonu düzenleyen ekibi, kutlamak gerekli...

Geri dön   Yazdır   Yukarı


ALPORT Trabzon Liman İşletmeciliği

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Aktüel | Spor | Yazarlar
Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak
Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi