T Ü R K İ Y E ' N İ N B İ R İ K İ M İ |
||
Y A Z A R L A R | 20 HAZİRAN 2006 SALI | ||
|
ÖSS soruları hakkında bir şeyler karalamaya aşağı yukarı on yıl önce başladım. Gazetelerin ertesi gün yayımladıkları "ÖSS soru ve cevap anahtarı"nı sınava giren öğrenciler gibi ben de merakla bekliyorum. İlgi alanımın "Türkçe-Sosyal" ile sınırlı kaldığını belirtmeliyim. On yıldır tekrarladığım bir tespitle başlayalım bu yıl da: "Öğrenci Seçme Sınavı" (ÖSS) herşeyden önce bir "sınav" değildir. Nedeni basit: Çünkü bir "sınav"da "başarılı" olmanın ölçüsü bir biçimde önceden belirlenmiştir. Mesela 100 soruluk bir sınavdan geçiyorsanız, "başarılı" bulunmanız için en az 70, 80, 90 ve hatta 100 sorunun tamamını doğru cevaplamanız istenebilir sizden. Oysa -bildiğiniz gibi- ÖSS'de önceden belirlenmiş böyle bir "eşik" yoktur. Bu durumda "başarılı" bulunup bulunmadığınız "rakipleriniz"le giriştiğiniz bu yarışma sonucunda ortaya çıkan tabloya göre belirlenmektedir. Demek ki yüzbinlerce adayın geçtiği bu işlemin adı "sınav" değil, "yarışma"dır. Dolayısıyla bir öğrencinin ÖSS'den "başarılı" çıkabilmesi için sözcüğün doğru anlamıyla başarılı olması filan gerekmemekte, bütün gayret ve dikkatlar rakipleri kaç puanla geride bırakılacağına yönelmektedir. Takdir edersiniz ki, sayıları her yıl yüzbinlerle ifade edilen miktarda artmakta olan adayların sınırlı sayıda "kadro"ya atanabilmeleri için -bu gidişle- yakın bir zamanda 100 sorudan 99'unu doğru cevaplamaları bile "başarısızlıkla" sonuçlanacaktır. Bu sistemde bunun tam tersi bir sonuç da mümkündür: Bir "mucize" sonucu adayların büyük çoğunluğu 100 üzerinden 5 soruyu bile doğru cevaplayamasa, o yılın en "başarılı" adayları 6 ve üstü soruyu doğru cevaplayanlar arasından çıkacaktır. Eğitim-öğretim ve dolayısıyla gençler söz konusu olduğunda ÖSS'nin bu ülkenin başına gelmiş en büyük felakatlerden birisi olduğu muhakkaktır. Ülkenin eğitim-öğretim (dolayısıyla kültür, bilim vs.) politikasında hakem olarak bir "optik okuyucu"nun seçilmiş olması en büyük sorunlarımızdan birisidir. Düşünün: aklı olmayan bir "optik okuyucu"nun insafına terk edilmiş milyonlarca genç... Bundan büyük bir sosyal felaket olabilir mi? Gelelim bu yılki ÖSS sorularından örneklere: Türkçe ve Sosyal Bilimler alanındaki soru ve cevaplar (eleştirilerim tabii ki bu soruları hazırlayan öğretmenlere değil) okuyana "Batsın bu sistem!" dedirten cinsten. Bu soru-cevaplar, herşeyden önce, insana şu soruyu sorduruyor: Bu soru-cevaplar ile neyi "seçiyoruz"? Bu soru-cevaplar Türkçe ve sosyal bilimler alanına giren bazı bilgilere ilişkin kurulmuş bir takım "tuzaklar"a düşmeme eğitiminden geçilip geçilmediğini kontrol ediyor, o kadar. Lise mezunu gençlerimizin birikimlerini böyle bir "oyun" ile belirlemek, onlara yönelik büyük bir kötülüktür. Önümde çok eğlenceli sorular var, yarınki yazıda devam ederiz.
|
|
Ana Sayfa |
Gündem |
Politika |
Ekonomi |
Dünya |
Aktüel |
Spor |
Yazarlar Televizyon | Sağlık | Bilişim | Diziler | Künye | Arşiv | Bize Yazın |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin her hakkı mahfuzdur. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © Yeni Şafak Tasarım ve içerik yönetimi: Yeni Şafak İnternet Servisi |